“Güneşte uzun süre kalırsanız güneş çarpması, yani ısı çarpması olur. Bu, hafif bir baş ağrısından tutun da ölüme kadar götürebilen komplikasyonları olan bir tıbbi acil durumdur” diyen Gözükara, özellikle güneş ışınlarının dünyaya dik olarak geldiği 11.00-14.00 saatleri arasında güneşte 2 saatten daha fazla kalmanın vücutta ısı birikimine neden olduğuna işaret etti.
Bunun bazen bir saat bile olabileceğine dikkat çeken Gözükara, “Özellikle çok korunaksız giyinmişseniz, başınızda şapkanız yok, vücudunuz çıplaksa vücutta ısı birikimi oluyor.
Vücuttaki ısı regülasyonunu ayarlayan beyindeki merkezler bu regülasyonu ayarlayamayacak pozisyona düşüyor. Vücut ısısı yükseldiğinde beyin terleme yoluyla ısıyı düşürmeye çalışıyor, bir müddet sonra sıvı kaybınız oluyor, sıvı kaybınız olunca terleme yavaşlıyor, terleme yavaşlayınca vücut ısınmaya başlıyor, ısınmaya başlayınca tüm organlarınız bundan çok olumsuz etkileniyor. En başta da beyin, merkezi sinir sistemi etkileniyor. Önce baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, arkasından komaya giden durum söz konusu oluyor” dedi.
“MADEN SUYU İLE YAPILMIŞ AYRAN İÇİN”
Özellikle baş ağrısı, halsizlik, bitkinlik, ciltte kuruma başladığında artık ısı çarpmasının da başladığına dikkat çeken Başhekim Gözükara, “Bu durumda hemen o ortamdan uzaklaşmak, serin bir ortama girmek, bol sıvı almak lazım. Burada alınacak sıvı çok önemli. Çünkü terlediğimiz zaman tuz da atıyoruz vücudumuzdan. Normal suda bu attığımız elektroliti karşılayacak kadar elektrolit tuzu olmadığı için normal suyu çok fazla içtiğimizde bundan zarar görebiliriz. Hücre şişmesi olur. O nedenle mineralize su öneriyoruz.
Yani halkımızın bildiği maden suyunu öneriyoruz. Hatta ayrana maden suyu katmak ya da ayranı maden suyuyla yapmak ve onu içmek çok daha yararlı olur. Aldığımız sıvının biraz da soğuğa yakın olmasını istiyoruz. Bu soğuk sıvı iç ısımızı da alarak ısı çarpmasından bizi korumuş oluyor. Ama bu basit tedbirlerle rahatlama olmazsa mutlaka hastaneye, hekime başvurmak gerekiyor. Tabi asıl olan her hastalıkta olduğu gibi burada da korunmak, yani koruyucu tedbirlerle hareket etmek gerekiyor” diye konuştu.
CİLT KANSERİNE DİKKAT
Güneşin bir diğer çok önemli zararlı etkisinin de cilt kanserine yol açması olduğunun altını çizen Gözükara, halkı uyararak, 11.00-14.00 saatleri arasında ultraviyole ışınları çok yüksek olduğu için cilt kanseri yapıcı özelliğinin çok fazla olduğunu aktardı. “Güneşe çok maruz kalanlarda, uzun yaşadığınız zaman cilt kanseri neredeyse başınıza gelecek bir kader gibi duruyor” diyen Gözükara, cilt hastalıklarının da pek çoğunda güneşe uzun süre maruz kalmanın rolü olduğunu bildirdi. Gözükara, “Ciltteki lekeler, benlerdeki koyulaşma ya da cilt bozuklukları yapan hastalıklar hep güneşle ilgili. Cilt kanserinden korunmak için 11.00-14.00 saatleri arasında güneşte kalmamaya çok özen göstermemiz lazım. İllaki çıkmamız gerekiyorsa ya şemsiye altında ya da gölge bir alanda bulunmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“KORUYUCU KREMLERİ GÜNEŞE ÇIKMADAN 2 SAAT ÖNCE SÜRÜN”
Güneşin kanser yapıcı etkilerinden korunmak için güneş koruyucu kremleri de önerdiklerini belirten Gözükara, şöyle devam etti:
“Yüksek faktörlü ve kaliteli bir güneş koruyucu krem kullanmak lazım. Bu kremler, ciltte güneş ışınlarından koruyacak bir film tabakası oluşturuyor. Bu tabaka yarım saatte daha henüz koruyucu düzeyde oluşmamış olabileceğinden güneş kremini güneşe çıkmadan en az 2 saat önce sürmekte büyük yarar var.”
“KOLLARINIZ YA DA DİZDEN AŞAĞINIZ GÜNDE 15-20 DAKİKA GÜNEŞ IŞIĞI ALMALI”
Güneşin insan sağlığına yararlı etkileri hakkında da bilgi veren Gözükara, kemik sağlığı için gerekli olan D vitaminini cilt yoluyla almanın önemine değindi. Güneşin özellikle kemik sağlığı için gerekli olan D vitamininin en önemli sentez kaynağı olduğuna işaret eden Gözükara, şunları söyledi:
“Güneş ışınları açık cildimize vurduğu zaman D vitamini sentezini sağlıyor ve bu D vitamini de bizim kemik metabolizmamızı düzenliyor. Güneşe az maruz kaldığınız zaman osteoporoz gibi kemik hastalıklarına çok erken yaşta yakalanıyorsunuz. Özellikle güneşin az görüldüğü ülkelerde bu yaygın bir hastalıktır. Ülkemizde de güneş çok fazla ama güneşten doğru yararlanmayı bilmediğimiz takdirde ya zarar veriyoruz ya yararını az görüyoruz. Mesela çok kapalı olursanız, sadece yüzünüzden alacağınız güneş de yetmiyor.
En azından kollarınız ya da dizden aşağınızın günde ortalama 15-20 dakika güneşe maruz kalması gerekiyor ki, D vitamini eksikliği olmasın. Aksi takdirde D vitamini eksikliği özellikle ileri yaşlarda karşımıza çıkıyor. D vitamini gıdalarla da alınan bir vitamin ama gıdalarla aldığınızda böbrekte aktif vitamine dönüşüyor ve dönüşünde problem varsa aldığınız gıda yetmiyor. Mutlaka cilt yoluyla almanız gerekiyor. Cilt yoluyla aldığınız D vitamini direk kullanılabilen aktif D vitaminidir, gıdayla aldığınız direk kullanamadığınız D vitaminidir. Bu anlamda güneş ışığını mutlaka almamız gerekiyor.”
Editör: TE Bilişim