Ak Parti meclis grup toplantısı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dış politikayı 'Pembe İncili Kaftan' hikayesi ile eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na cevap verdi. Erdoğan, "Suriye'deki Baas rejimi ile benzer zihniyeti, benzer kafayı taşıyan biri bize dış politika konusunda tavsiyede de bulunamaz, yol da gösteremez. Sayın Kılıçdaroğlu, sen Baasçısın. Kendi ülkesini, ekonomisini kötüleyen birisi bize Pembe İncili Kaftan'dan söz edemez" dedi.
TBMM'nin iradesine kasteden hiçbir girişimin gerekçesi her ne olursa olsun meşru olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Bu yöndeki her girişim hem istiklalimize hem istikbalimize yönelik açık bir saldırıdır. 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü ve 28 Şubat'ı meşru gibi, gerekli gibi göstermek darbecileri değil dönemin siyasetçilerini suçlamak, hiç ama hiç tartışmasız o yapılan darbelere ortaklık etmektir. Siyasetçinin elbette hatası olabilir, yanlışı olabilir; ama siyasetçinin hesap vereceğe mercii TBMM'dir.
Bizzat aziz milletin ta kendisidir. Kendisini milletin yerine koyarak, TBMM'nin yerine koyarak hiç kimse gayrı meşru ve hukuk dışı yöntemlerle siyasetçiyi hesaba çekemez, cezalandıramaz" diye konuştu.
Bugünkü konuşmasında bir zihniyeti işleyeceğini ifade eden Erdoğan, bütün milletin de bunu böyle anlamasını isted6iğini söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:
"CHP, 27 Mayıs'ın öncesinde müdahaleye su taşımış, hemen ertesinde de müdahaleye alkış tutmuş, hatta silahlı güçlere 'emrinizdeyim' diyerek müdahale karşısında el pençe divan durmuştur. CHP bugün dahi 27 Mayıs darbesinin meşru ve gerekli olduğunu savunarak, ilerici bir darbe olduğun savunarak, 27 Mayıs sürecindeki gaflet ve delaletinden bir adım dahi ileri gidemediğini zaman zaman göstermektedir. 12 Eylül müdahalesinden zarar gördüğü için, bu müdahaleyi eleştiriyormuş gibi yapan CHP maalesef 27 Mayıs'la da 28 Şubat'la da cesaretle yüzleşme vakarını göstermemiştir, gösterememiştir."
"HASTALIKLI RUH HALİNİN İŞARETİ"
Son dönemde gerek 12 Eylül gerek 28 Şubatla ilgili CHP'nin sürekli birbiriyle çelişen açıklamalar yaptığını belirten Başbakan Erdoğan, "Çok ciddi biçimde bir akıl tutulması yaşıyor. Doğrudan darbeleri eleştiremeyen, doğrudan müdahaleye karşı olduğunu söyleyemeyen CHP, konuyu farklı yerlere çekerek adeta minderden kaçıyor. Şunu açık açık söylüyorum; 'darbelere karşıyım ama' diye başlayan her cümle, her ifade doğrudan darbeleri meşrulaştırmaktır ve hastalıklı bir ruh halinin işaretinden başka bir şey değildir" diye konuştu.
CHP'lilerin televizyonlarda, gazetelerde 'Ama o günkü hükümet de çok hata yaptı' diyerek meselenin özünü konuşmak yerine, meseleyi meşrulaştırmaya çalıştığını ifade eden Erdoğan, "Siyasiler hangi hatayı yaparlarsa yapsınlar, bu bir darbenin gerekçesi değildir ve olamaz. Darbeyi, darbe yapanları değil siyasetçileri konuşmak, doğrudan doğruya darbe zihniyetinin bir yansımasıdır. 28 Şubat'la ilgili yargı sürecinin başlamasının hemen ardından 'intikam' kelimesini telaffuz etmek CHP'nin genlerine işlemiş darbe severliğin tezahüründen başka hiçbir şey değildir. İntikam kavramıyla kırdığı potu düzeltmeye çalışan CHP Genel Başkanı şu an itibariyle bile CHP'nin her türlü müdahalenin karşısında olacağı konusunda samimi bir duruş sergilememiş, sergileyememiştir" diye konuştu.
'PEMBE İNCİLİ KAFTAN' CEVABI
Kılıçdaroğlu'nun geçen haftaki grup toplantısında Ömer Seyfettin'in 'Pembe İncili Kaftan' hikayesinden bahsettiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Sayın Kılıçdaroğlu bu hikayeyi okumuş mu okumamış mı gerçekten bilmiyorum. Bu hikayeyi birilerinin ona özetleyerek anlatmasında fayda var. Biz bu hikayenin bu milletin yüzyıllar boyunca arzuladığı, istediği hayalin kurulması ve böyle bir dış politika tavrını anlattığını biliyoruz. AK Parti'nin 9.5 yıl boyunca dış politikada ortaya koyduğu tavır işte o Pembe İncili Kaftan'da hayali kurulan tablodur. Yani ecnebilerin karşısında el pençe divan duran liderlerin olduğu bir Türkiye Cumhuriyeti değil. Yani Şah İsmail'in önüne, sağında, solunda oturacak bir yer olmadığını görünce büyükelçinin kendi pembe incili kaftanını serip onun üzerinde oturmaya yeltenmesi, çıkarken de o kaftanı almadan çıkması ve arkasından askerler kaftanı getirdiğinde de 'Osmanlının elçileri bile yere serdikleri bir kaftanı tekrar omuzlarına giymezler' diyecek kadar asaletli olan elçilerdir. İşte AK Parti dış politikada hayali gerçeğe dönüştürmüştür. AK Parti bu milletin özlemleri, hayalleri doğrultusunda her platformda, her mesele
karşısında dik durmuş, bu milletin, bu bayrağın şerefini, onurunu sarsılmadan savunmuştur. Sadece ülke içinde değil tüm dünyada özellikle de mazlum, mağdur halklar nezdinde Türkiye'nin Osmanlı'nın ahvadı olduğunu her zeminde, her fırsatta gr. CHP bugün dahi 27 Mayıs daröstermiştir. AK Parti'nin dış politika vizyonu ile CHP'nin kıyası bile kabil değildir. Bize Pembe İncili Kaftan okumamızı tavsiye edenler, Yunanistan basınında nasıl alay konusu olduklarını unuttular. Hatırlıyorsunuz Sayın
Kılıçdaroğlu iktidara geldiklerine 'Yunanistan ekonomisini de kurtaracaklarını' ifade etmişti. Ne diyorsunuz? Kurtarabilir mi? Yunanistan'ın en büyük gazetesi de 'Dayan Yorgo, Kılıçdaroğlu geliyor' diye haber yapmıştı."
"SAYIN KILIÇDAROĞLU, SEN BAASÇISIN"
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun bir ABD'li yazarın kuyruğuna takılıp 'İsrail'de basın ve düşünce özgürlüğü olduğunu' savunduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Şimdi buyursun Sayın Kılıçdaroğlu, İsrail'in Nobel ödüllü Alman yazar Günter Gras'a koyduğu ülkeye giriş yasağını izah etsin bakalım, neyle izah edecek? Hani dış politikayı 'İsrail'in kirli çamaşırlarını yıkamak' olarak görüyor ya, buyursun İsrail'in bu tavrını da temize çıkarsın. Alman yazar Günter Gras sadece ve sadece İsrail'i ve nükleer silahlarını eleştiren şiir yazdığı için İsrail'e girişi yasaklandı. Hem o Amerikalı yazarın hem de yol arkadaşı Sayın Kılıçdroğlu'nun bu yasağı nasıl savunacaklarını
açıkçası merak ediyoruz. Suriye'deki Baas rejimi ile benzer zihniyeti, benzer kafayı taşıyan biri bize dış politika konusunda tavsiyede de bulunamaz, yol da gösteremez. Sayın Kılıçdaroğlu, sen Baasçısın. Kendi ülkesini, ekonomisini kötüleyen birisi bize Pembe İncili Kaftan'dan söz edemez."
"DİYET HİKAYESİNDE KENDİSİNİ GÖRECEKTİR"
Kılıçdaroğlu'nun en iyi bildiklerini tavsiye etmekten vazgeçmesini ve önce Ömer Seyfettin'in 'Diyet' adlı hikayesini okumasını tavsiye eden Başbakan Erdoğan, "O hikayeyi okursa, Sayın Kılıçdaroğlu orada bizzat kendisini görecektir. Sayın Kılıçdaroğlu o hikayede diyetini ödemeyen bir insanın özgür olamayacağını görecektir. Geçmişiyle yüzleşmediği sürece, geçmişin diyetini ödemediği sürece CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturmasını isteyenlere diyet borcunu ödemediği sürece Kemal Kılıçdaroğlu darbelere karşı çıkamaz, darbelerle hesaplaşamaz. Sayın Kılıçdaroğlu en başta şunu anlamalıdır; aynı zamanda hem Ergenekon'un avukatı hem de darbe karşıtı olunmaz" şeklinde konuştu.
"DARBELERİN KUVÖZÜNDE SADECE CHP YETİŞMİŞTİR"
Kılıçdaroğlu'nun 'AK Parti'yi 28 Şubat üretti' diyerek güya 28 Şubat'ın üstünü örtmeye ve soruşturmayı sulandırmaya çalıştığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sene 97, AK Parti nerede? Yok. AK Parti ne zaman kuruldu? 2001. AK Parti'yi bu millet üretmiştir. Nerede? Afyon'da. Peki sizi o genel başkanlık koltuğuna kim oturttu? Siz önce bununla yüzleşin. Bir taraftan genel başkanını ziyarete gidiyorsun, 'aday değilim' diyorsun. Ertesi sabah adaylığını açıklıyorsun. Bu millet ne söylediğinize değil ondan önce ne yaptığınıza bakar. Merak ediyorum bu CHP nereye gidiyor? CHP'ye gönül veren kardeşlerin bunu dikkat etsin, CHP nereye gidiyor. 28 Şubat'a, 27 Nisan'a selam duracaksınız, 27 Mayıs'tan övgüyle bahsedeceksiniz sonra da çıkıp 'AK Parti'yi 28 Şubat üretti' diyeceksiniz. Bu ülkede darbelerin kuvözünde sadece CHP yetişmiştir. Kue CHP bugün dahi 27 Mayıs darsura bakmayın, kimseyi inandıramazsınız. Daha ilk günden 'intikam' kelimesini telaffuz edenler, milyon kere de 'darbe karşıtıyım' deseler samimiyetlerine kimseyi ikna edemezler. Biz intikam duygusu içinde asla değiliz. Süreç, hukuki bir süreçtir. Hukukun gayesi de intikam almak değil, adaleti tesis etmektir. Ucu her nereye varıyorsa, kime ulaşıyorsa, sorumluların ortaya çıkarılması ve yargılanması için biz üzerimize düşeni yaparız ve yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü halkımıza gittik 12 Eylül'de bize yüzde 58'le bu görevi verdi."
Bunlar da ilginizi çekebilir