İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında adil yargılamayı etkileme suçundan dava açılmasına tepki gösteren Demiröz, "Bu suçun işlenebilmesi için ortalıklarda adil yargılama diye bir şeyin var olması gerekmez mi? Kaldı ki avukatın görevi zaten yargıyı etkilemek değil midir? Hakları savunmak ve hak edene verebilmek için bir avukatın yargıyı etkilemeye çalışmasından daha doğal ne olabilir? Ancak kitap yazarak halkı etkileme suçu üreten bu zihniyet, avukatlar için de yargıyı etkileme suçu üretmiştir. Gerçek şudur ki, İstanbul Barosu’nun eylemi adil yargılamayı etkilemek değil, mahkemeyi adil yargılama yapsın diye etkileme çabasıdır. Hiç kuşku yok ki, hiçbir mahkeme usul kurallarına aykırı yargılama yapamaz, kendini denetimsiz ve sınırsız sayamaz, böyle mahkemeleri ve yargıçları usul kurallarını uygulamaları için uyarmak baroların asli görevidir. Gerçekte savunma hakkını yok sayarak adil yargılamayı ortadan kaldıran mahkemenin bizzat kendisidir" diye konuştu.
Bu davanın tamamıyla haksız ve hukuksuz olduğunu ileri süren Demiröz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu durum da gösteriyor ki, avukatlardan sonra sıra avukatların örgütlü gücü olan barolara gelmiştir. Ancak İstanbul Barosu yalnız değildir. Çünkü biliyoruz ki, yapılanlar yalnızca İstanbul Barosu’na değil tüm avukatlara yapılmıştır. Bu nedenle tüm barolar gibi biz de İstanbul Barosu’nun yanındayız. 17 Mart 2013 Pazar günü İstanbul Barosu’nun olağanüstü genel kurulunda olacağız ve meslektaşlarımızla İstanbul Barosu yönetimine destek vereceğiz. Tüm bu kaygılarımız, mesleğimizi korumak refleksi şeklinde algılanabilir. Ancak şu çok iyi bilinmeli ki, savunmayı savunmak, insanların hak arama hürriyetini savunmaktır."