O FOTOĞRAFLA OYNANMIŞ
Ben de ertesi gün "açıklamazsan namertsin" dedim. Pazar günü oldu, eline aldı bir fotoğraf. O fotoğrafla da oynanmış, sahtekarlık yapılmış sen Başbakansın. Sana sahtekarlık yakışır mı? Onların tayfasından o isimleri karalamışlar, flu yapmışlar kimse görmesin diye.
Bir başbakan bir fotoğraf gösterecekse oynamaz, büyütür gösterir. Sahte dijital veriler vardı ya, onları yapan adamın o olduğu sonucuna varılır. Madem bir yolsuzluk dosyası açıklayacaksın niye fotoğrafı tahrip ediyorsun? Dosyayı açıkladı. Bir başbakan eline tutuşturulan kağıdı hemen okumaz. 27,5 yıl yaşamını devlete vermiş bir kişi olarak söylüyorum. Bilgi ve belge verir, önce doğruluğunu araştırırsınız.
"İÇİŞLERİ BAKANLIĞI RAPORU VAR"
Olay 2004'te. Parti içinde bir tartışma var, genel başkanlık yarışı var. Şikayetler kavgalar var. Bunlar olur. Şimdi yok. Bitirdik onu kavga dönemi bitti. 2004'te olmuş, güzel. 2005 yılında o kurultayda bunlar da tartışılmış. Şikayet yapılıyor İçişleri Bakanlığı'na 9 Ağustos 2004'te. Mülkiye müteffişleri olayı araştırıyorlar, nedir bu diye. Sonucu aktarıyorum. İçişleri Bakanlığı raporunda diyor ki "İmar yasasına aykırı uygulamalar var, 27 yapıdan 5'i hakkında iddialar yerini bulmamıştır"
22 yapı hakkında iddialar, soruşturma gerektiği belirtiliyor. Danıştay'a başvuruluyor. Deniliyor ki "bu soruşturmalar doğru deği bizim yaptığımız doğru değil" diye. Danıştay'da inceleniyor. 2005/1354 dosya numarası. Danıştay diyor ki bu 22 dosyadan, 21'i hakkında yapacak bir şey yoktur diyor, bir dosya için konu soruşturulsun deniliyor. Olay mahkemeye intikal ediliyor. Şişli 9. Asliye Ceza Mahkemesi, ve sonuç beraaat ediyor. 27 dosyanın tümü aklanmış oluyor.
Partisinin grup toplantısında konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, “MHP’nin Esenyurt’ta bir seçim bürosu açılışı var ve bir saldırı var; 1 vatandaşımız hayatını kaybediyor. Şiddetle ama şiddetle kınıyoruz. Hiç kimsenin bir başka siyasal partiyi kaba kuvvetle susturması gibi bir olayı asla kabul etmiyoruz. Demokrasilerde bunun yeri yoktur. Fikir düşünce özgürlüğü varsa çıkar söylersiniz. Katılmasak bile düşüncenizi özgürce dile getireceğiniz bir Türkiye’yi inşa etmek için yola çıktık biz. O nedenle MHP camiasına baş sağlığı diliyorum. Ölene de Allah’tan rahmet diliyoruz. Bir daha da Türkiye’de böyle şeyler olmasın istiyoruz” ifadelerini kullandı.
SALDIRIYI KINADI
Kılıçdaroğlu, MHP’nin Esenyurt’ta seçim bürosu açılışında yapılan saldırı ile ilgili olarak, “Şiddetle kınıyoruz, hiç kimsenin bir başka siyasal partiyi kaba kuvvetle susturması gibi bir olayı kabul etmiyoruz” ifadelerini kullanarak, kaba kuvvetin ve şiddetin siyasi partilerin yarışında olmaması gerektiğinin altını çizerek MHP camiasına başsağlığı diledi.
Son günlerde artan trafik kazalarına da değinen Kılıçdaroğlu, “Özellikle trafik kazaları konusunda devletin denetimlerini sıklaştırması gerekiyor. Her kaza can kaybına, mal kaybına yol açıyor. Trafik polislerimize bir çağrıda bulunmak istiyorum, can kaybına yol açılmasın, lütfen denetimlerimizi biraz daha sıklaştıralım" diye konuştu.
Milli irade hırsızlığından bahsedildiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bu yüzde 10 seçim barajı milli irade hırsızlığını meşrulaştırmak için getirilmiş düzenlemedir. Bunun adı milli irade hırsızlığıdır. Her vatandaşın verdiği oy parlamentoya yansısın, gelin yüzde 10 seçim barajını kaldıralım, ‘hayır’ diyor. O zaman sen milli irade hırsızlığından bahsedemezsin" dedi ve Başbakan Erdoğan’ı televizyon programına davet etti.
MEDYA YUHLANDI
Kılıçdaroğlu’nun medyayı eleştirmesinden sonra salonda bulunan partililer gazetecileri yuhaladı. Medyanın yolsuzluk olaylarının üstünü örtemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a bir soru soracağını belirterek, “Bu vakfın Vakıflar Bankası’nda bir hesabı var. Bu hesaba 26 Nisan 2012’de 99 milyon, 999 bin 990 dolar para yattı mı, bu para neyin parasıdır, bu para bir rüşvet harası mıdır? Bir çıksın açıklasın bakalım. Recep bey bütün dünyayı çamaşır makineleri ile donatsan senin kirliliğini temizleyemez” ifadelerini kullandı.
AĞAOĞLU’NA ÇIKIŞTI
Konuşmasında Ali Ağaoğlu’nu da eleştiren Kılıçdaroğlu, Ağaoğlu’na ait olduğunu iddia ettiği konuşma dökümlerini okudu. Gösterdiği fotoğrafta kimlerin olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Sen böyle bir fotoğraf CHP için gösterebilir misin? Asla gösteremezsin. Yolsuzluk yapanlarla kol kola geziyorsun, bildiğin halde. Çıkmışsın dinden imandan söz ediyorsun. Sen o fezlekeleri göndermezsen biz daha çok şey açıklayacağız. Adam gibi o Bakanları Yüce Divana gönder. Baş çalan unvanını alnına yazacağım senin” diye konuştu.
"GÖZÜ KARARMIŞ"
Bir başbakan 2004'le ilgili bir şikayet geldiğinde en azından, ne oldu bakın ondan sonra getirin der. Buna bakmıyor, baksa bile anlamıyor, gözü kararmış. Acaba ben CHP'yi nasıl yolsuzlukla suçlarım diye. Senin boyun yetmez buna boyun. Çünkü sen helale değil, harama ortak olan adamsın. Bizden hesap soracakmış, kimsin sen?
Antep'te söyledim, bütün Antepliler duydu. Al dosyaları çık karşıma, senin istediğin gazetecilerle bana soru sor, ben mahcup olayım. Gelmem diyor, gelemem diyor. Niye gelemiyorsun Recep Bey? Neden korkuyorsun? Alnın temizse, verilmeyecek hesabın yoksa, neden korkuyorsun? Sen başçalansın da onun için korkuyorsun.
Sayın Baykal ile ilgili de bir iddia ortaya atıldı. Dendi ki isviçre'de bankalarda hesapları var. sayın Baykal ilgili yerlere başvurdu. Bildirdiler, Baykal'ın hiçbir hesabı yok. Çıktı toplumun karşısına, açık alınla, benim İsviçre bankalarında beş kuruş hesabım yoktur dedi.
Yahu kardeşim senin hakkında, batılı kuruluşların belgeleri yayınlandı, senin İsviçre bankalarında sekiz hesabın olduğu söylendi. Dava açacağım dedi, açtı mı? Açmadı. Niye dava açmadın sen? İki, sen neden sayın baykal'ın izlediği yolu izlemedin? Hesabımın olup olmadığını bana bildirin demedin sen. Ben temizim diyor, geç sen onları geç. Senin ne kadar temiz olduğu ben çok iyi bilirim. Sen yürütmenin başısın zaten.
BELGELİ YANIT
Fotoğraf yayınladı ya, biz sözde çok zor durumda kalacakmışız. Ben şimdi ona bir belge açıklayayım. Belki oradan görülmüyor, ben okuyayım.
Başbakanlık personel prensipler genel müdürlüğünün bir yazısı, altında başbakan Recep Tayyip Erdoğan yazıyor. Nedir bu yazı? 22 Ocak 2004'te yazmış. Diyor ki "Adalet bakanlığından bir yazı gelmiş, dokunulmazlık dosyası ile ilgili. O da TBMM'ye gönderecek. Ve Erdoğan neyle suçlanıyor? Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta sahtecilik fiillerinden ötürü dosyası var, belgeleri var, raporları var, dokunulmazlığını kaldırın diye. O bir fotoğraf gösterirken bile sahtekarlık yaptım. Ben kapı gibi belge gösteriyorum, kendi imzasıyla. Kendi yazınla gösteriyorum. Şimdi utanır mı? Utanması için ar damarı lazım, o da yok.
Bu yetmedi. Bunu biliyorduk zaten. Kendi imzasıyla, kendi sahtekarlıklarını parlamentoya bildiren bir başbakandır. Özellikle adalet ve kalkınma partisine oy veren yurttaşlarıma göstereyim.
BU FOTOĞRAFTA OYNAMA YOK
Fotoğraf nasıl olurmuş? 24 Kasım 2013. 17 Aralık'tan üç hafta önce. Bu fotoğraf, üzerine oynama yok. Üstlerinde kimlerin olduğu yazılı. Fotoğrafların hiçbir yerinde oynama yok. Kim var burada? Rıza Zarrab var, Ali Ağaoğlu var, Suat kılıç var, gensorudan kurtulan. Altındağ'da iş yürüten. Recep Tayyip Erdoğan var başçalan. Ve emine hanım var.
Bu tablo devlet protokolü. Sayın başbakan şunu söyleyebilir. "Yahu o tarihte operasyon yapılmadı, ben hani bunların ne olup olmadığını bilmiyordum" diyebilir. Ama o da doğru değil. diyemez. Neden? 18 Nisan 2013. Bu olaydan çok önce. MİT Başbakan'ın önüne üç sayfalık rapor koyuyor. Raporun sonuç bölümünü okuyorum. "Rıza Zarrab'ın ekonomi bakanı Zafer Çağlayan ve Muammer Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde, söz konusu hususların hükümet aleyhine kullanabileceği değerlendirilmiştir"
Bak diyor dikkat et diyor. Bu ne yaptı? Gitti şu pozu verdi. Yani benim haberim yoktu diyemez. Ben onun için buna başçalan diyorum zaten. Boşuna söylemiyorum. Ölçüyorum tartıyorum biçiyorum ondan sonra söylüyorum. Senin haberin olmadan bu tablo oluşamaz.
Peki bu adam ne yapmış? Tabloya bakalım. Zarrab, hani bu bir bakana 700 bin liralık kol saati verdi ya, başbakan ile aynı protokolde oturuyor. 700 bin liralık saat veriyor. Başka? Yine bize gelecek olan fezlekeleri bekliyoruz. O fezlekelerde çok şeyler var. bir bakana 28 kez, rüşvet veriliyor. Toplamı 52 milyon dolar. Bir başka bakana 10 kez rüşvet veriliyor, toplamı 10 milyon dolar. Bir başka bakana, üç kez rüşvet veriliyor, toplamı 1,5 milyon dolar.
Başaktör kim? Başbakan ile aynı safta, başçalan. Bu Zarrab'ın bir konuşmasını size okumak isterim, mahkeme kararıyla alınmış tape'ler bunlar. Bir bakana 500 bin dolar rüşvet gönderecek telefon ediyor arkadaşına diyor ki
"Abi yarın güzel bir tane çikolata lokum yaptır. Bir tane gümüş tabak, içine çikolata dizdir tamam mı? Bir tanede çikolata kutusu olsun. onun içine de 500 bin yerleştir. Sadık biliyor. İstinye tarafında bir yer var ya. Egemen'e gidiyor. Daha önce de göndermiştik ya 500 500."
Kim o? Kimin yanında oturuyor? Başçalan'ın yanında oturuyor. Başçalanı kim uyardı MİT' uyardı. Yapmayın dedi bu adamlar. Ben onun için sana yapmayın diyorum. sıradan bir olay değil bunlar. Hala kalkmış, yok 2004'te 2005'te bu oldu.
Yahu açıkça söylüyorum. Yolsuzluk varsa sonuna kadar gitmeyen namerttir diyorum.
AK PARTİ SEÇMENİNE ÇAĞRI
Açıklama CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum. Türkiye’yi gelin, kirlilikten arındıralım" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, “MHP’nin Esenyurt’ta bir seçim bürosu açılışı var ve bir saldırı var; 1 vatandaşımız hayatını kaybediyor. Şiddetle ama şiddetle kınıyoruz. Hiç kimsenin bir başka siyasal partiyi kaba kuvvetle susturması gibi bir olayı asla kabul etmiyoruz. Demokrasilerde bunun yeri yoktur. Fikir düşünce özgürlüğü varsa çıkar söylersiniz. Katılmasak bile düşüncenizi özgürce dile getireceğiniz bir Türkiye’yi inşa etmek için yola çıktık biz. O nedenle MHP camiasına baş sağlığı diliyorum. Ölene de Allah’tan rahmet diliyoruz. Bir daha da Türkiye’de böyle şeyler olmasın istiyoruz” ifadelerini kullandı.
17 Aralık operasyonu üzerinden hükümeti eleştiren Kılıçdaroğlu, AK Parti seçmenlerine de çağrıda bulundu. CHP lideri, “Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum. Türkiye’yi gelin, kirlilikten arındıralım. Bakın dolar aldı başını gidiyor, bütün iş dünyası kaygı içinde. Onlara da söylüyorum. Siyasi partilerle kirli pazarlıklara giren iş dünyası kendine zarar verir. İş dünyası mensuplarını kendi aranızdan ayrılın. Bırakın onlar Erdoğan’ın etrafında kümelensinler. Biz onlara güveniyoruz, onlara saygılıyız. Onlar üretiyor, çalışıyorlar. Onların fabrikaları sadece onların değildir, milletin fabrikasıdır. Onlar üretecekler istihdam yaratacaklar. Ama nasıl? Hukukun üstünlüğü içinde” diye konuştu.