MHP Genel Başkanı Bahçeli, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Türkiye’nin ara rejim dönemlerinden, askeri müdahalelerden ve demokrasinin sansürlediği, kişisel özgürlüklerin baltalandığı karanlık yıllardan çok çektiğini söyledi. Parlamenter sistemin kapısına silah zoruyla kilit vurulmasının, millet iradesinin cebren tahakküm altına alınmasının Türkiye’ye hiçbir şey sağlamadığının altını çizen Bahçeli, “Daha da önemlisi darbe dönemlerinin sosyal, siyasal ve ekonomik kaynaklı faturası bir hayli ağır olmuştur. Ara rejimler toplumsal dokuda hala hissettiğimiz ve tedavi edemediğimiz derin hasarlar bırakmıştır. Darbenin, darbecilerin, darbe teşebbüslerinin engellenmesi adına ilk ve en geçerli çare demokrasinin güçlendirilmesi, siyasi ve demokratik kültürün yaygınlaştırılması ve zenginleştirilmesidir. Kanun maddesi değiştirerek darbe önlenmiş sayılmayacaktır. Zaten darbeyi kafasına koymuş darbecilerin hukuka riayet etme gibi bir kaygıları da olmayacaktır. Hukukta oynamalar yaparak, özel yetkili mahkemeler kurarak, darbeci izi sürerek, ara rejim meraklılarının tamamen caydırılması da söz konusu değildir. Mühim olan darbeci heveslere ortam açmayacak, fırsat vermeyecek, dayanak olmayacak bir siyasi ve toplumsal yapının varlığını inşa edebilmektir” dedi.
AK Parti Hükümeti tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nda bazı değişiklikler yapmak amacıyla harekete geçilmesinin zamanlamasının çok ilginç olduğunu belirten Bahçeli, hazırlanan kanun tasarısında, İç Hizmet Kanunu’nun umumi vazifeler başlığı altında yer alan 35. maddesiyle birlikte, askerlik tarifini içeren 2. maddesinde, askerlerin siyaset yapma yasağını düzenleyen 43. maddesinde değişiklik öngörüldüğünü kaydetti.
“35. MADDENİN YENİ HALİ AÇIKÇA PKK’YA VE BÖLÜCÜ ÇEVRELERE BİR TAVİZDİR”
AK Parti’nin 35. Maddeyi budayarak darbeye hukuki zemin olabilecek mazeretlerin ortadan kalktığına dönük bir algı ve anlayış tesis etmeye çalıştığını ifade eden Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu maddede yer bulan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vazifesi olarak, Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumak görevi kaldırılmıştır. Bunun yerine, TSK’ya, yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmak görevi yüklenmiştir. Hükümetin tasarısında iç tehditlerin artık kalmadığı ve tamamen dikkatlerin dışarıya verildiği anlaşılmaktadır. 35. maddenin bu yeni hali açıkça PKK’ya ve bölücü çevrelere bir tavizdir. Oslo’dan İmralı’ya kadar teröre sunulan ödünlerin ileri bir adımıdır. AK Parti hükümeti iç tehditlerin bittiğine nasıl ve hangi verilerle karar verebilmektedir. Terör sorunu sona ermiş midir, bölücülük tehdidi kalkmış mıdır. Türkiye huzura kavuşmuş, dirlik ve düzene ulaşmış mıdır. Takdir edeceğiniz üzere, bu sorulara verilebilecek en ufak olumlu bir cevap dahi yoktur.”
“DEĞİŞİKLİKLERİ DEMOKRASİNİN GEREĞİ OLARAK İZAH ETMEYE KALKIŞMASINLAR”
TSK İç Hizmetler Kanunu’nda yapılması gündemde olan değişikliğin teröre ikram ve ödül olduğunu öne süren Bahçeli, “Hiç kimse yapılması planlanan bu değişikliği demokrasinin gereği olarak izah etmeye kalkışmamalıdır” dedi. Türkiye’de iç tehdidin sonlandığını söylemenin tam bir akıl tutulması olduğunu öne süren Bahçeli, askerlik tarifini içeren 2. maddenin değişikliğe tabi tutulmasının hazmedilmesi ve makul bulunması kolay olmayacak bir gaflet olduğunu vurguladı.
“BAŞBAKAN TSK’YI TASFİYE EDEREK TAŞERON GÜVENLİK ŞİRKETLERİNE Mİ DEVREDECEK”
Bahçeli, “Kanunun mevcut hali askerliği, Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti olarak tanımlarken, hazırlanan yeni tasarıda askerlik, yalnızca harp sanatını öğrenmek ve yapmakla sınırlandırılmıştır. Yani askerliğin mana ve ehemmiyeti sakıncalı şekilde daraltılmıştır. Milli ve manevi değerlerden soyutlanmış ve sadece harp üzerine bina edilmiş askerlik tanımı, Türk milletine ve Türk devlet felsefesine aşırı ölçüde terstir. AK Parti hükümeti için paralı askerlerle, vatan ve millet görevini ifa eden Mehmetçik arasında hiçbir fark kalmamıştır. Acaba Başbakan ve hükümeti, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yavaş yavaş tasfiye ederek askerlik hizmetini taşeron güvenlik şirketlerine mi devredecektir. Kutsal vatan nöbetini anlamsızlığa ve boşluğa mı sürükleyecektir. Millet ordusu olan TSK’yı, parayı bastıranın emrine mi verecektir. Son değişiklik teklifleri ister istemez bizim aklımıza bu soruları getirmektedir” diye konuştu.
“TÜRK FUTBOLUNUN YÜZ AKI İKİ KULÜBÜNÜN ONUR VE SAYGINLIĞIYLA OYNANIYOR”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, basın toplantısında UEFA Denetleme ve Disiplin Kurulu’nun 26 Haziran günü Beşiktaş ve Fenerbahçe hakkında verdiği kararları değerlendirdi. Bahçeli, 110 yıllık bir maziden süzülüp gelen Beşiktaş ile 106 yıllık bir geçmişe sahip Fenerbahçe’nin UEFA tarafından haksız ve peşin hükümlerle suçlandığını ve cezalandırıldığının altını çizdi.
UEFA kararlarının tartışılacak ve sorgulanacak birçok yanının bulunduğunu belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
“Değişik müsabakalarda şike yapıldığı ve teşvik pirimi verildiği iddialarının UEFA tarafından tüm yönleriyle, adalete ve hakkaniyete riayet edilerek tetkik ve tahkik edildiğini söylemek zorlama bir yorum olacaktır. Her şeyden önce UEFA, tüzel ve gerçek kişi ayrımı gözetmemiştir. Anlayamadığımız taraf, ilk etapta şahıslar ceza almazken, kulüplerimizin niçin ve hangi mantıkla cezalandırılmaları olmuştur. UEFA Denetleme ve Disiplin Kurulu’nun, görevlendirdiği müfettişten şike ve teşvik pirimi iddialarına adı karışan bazı isimlerle ilgili ilave bir rapor istemesi de yetersiz ve eksik bilgilerle hüküm verildiğine karine teşkil etmiştir.
Bu kararı şike iddialarıyla ilgili ‘kanaat oluştu’ şeklinde anlamlandırmak ise bizim açımızdan gereksiz ve gerekçesizdir. Madem bazı şahıslarla ilgili şike iddiaları vardır, o halde yaklaşık bir yılı bulan süredir UEFA bunu niçin tespit ve teşhis edememiştir. Kulüplerimizin itham edilmesi, günahkar gösterilmesi ve sığ yorumlarla güvenirliğinin sabote edilmesi UEFA’nın kolaycı ve kestirme yollara tevessül ettiğinin ayan beyan kanıtıdır. Bazı kulüp yöneticileri ve oyuncularla ilgili şüphelerden hareket edilerek Türk futbolunun yüz akı iki kulübümüzün onur ve saygınlığıyla oynamak, prestijlerine zarar vermek bize göre art niyetliliktir.”
“BUNA KİMSENİN HAKKI YOKTUR”
Meselenin yalnızca iki kulübün suçlanması ve hak mahrumiyeti yaşamasıyla sınırlı olmadığını belirten Bahçeli, üzerinde düşünülmesi ve durulması gereken konunun Türk futbolunun ve Türk sporunun da yargılandığı, aşağılandığı ve itibarıyla oynandığı gerçeği olduğunu ifade etti.
Bahçeli, “İsviçre’den, Türk futbol kulüplerini ve bunlara gönül veren milyonlarca kardeşimizi rencide etmek miyop ve muğlâk batılı anlayışın ifşasından başka bir anlama gelmemiştir. Buna da kimsenin hakkı yoktur. UEFA’nın kararlarında objektif olmadığı, Beşiktaş ve Fenerbahçe’yle birlikte incelediği Romanya’nın bir takımına karşı takındığı tarafgir bakışla da sabitlenmiştir. Bu iki kulübümüze ceza yağdıran bu kurumun, hemen hemen benzer konuda bir Avrupa takımına sıra gelince yelkenleri suya indirmesi ve sadece 5 yıllık bir denetimle iddiaları savuşturması çifte standardın tescilidir. Bu gelişmeler ışığında söylemek lazımdır ki, UEFA’nın verdiği karar kesin ve itiraz edilemez olmadığı için şimdi sırayı ‘Tahkim’ aşaması almıştır. Kulüplerimizin yaptıkları itirazlarının incelenerek doğru ve adil bir karar verilmesi Türk sporunun üzerindeki yükü biraz olsun hafifletecektir” şeklinde konuştu.
“TFF KENDİ SAHASINDA TOP ÇEVİRMEMELİDİR”
Türkiye Futbol Federasyonu’nu da sert bir dille eleştiren Bahçeli, “Türkiye Futbol Federasyonu üzerine düşen sorumluğu yerine getirmeli, kendi sahasında top çevirmemelidir” Başbakan Erdoğan’ın UEFA Başkanı nezdinde gerekli çalışma ve girişimi yapması gerektiğini ve iki büyük kulübe sahip çıkması gerektiğini sözlerine ekleyen Bahçeli “Elbette kim şike yapmışsa, teşvik primine kimler tevessül etmişse bulunup haklarında gerekli işlemler yapılmalıdır.Buna diyeceğimiz bir şey yoktur. Sporun ruhu, sportmenlik ahlakı da bunu gerektirecektir. Ancak tüzel kişilerin hedef tahtası yapılmasına müsaade etmemek, iddialar sübut bulmadan, somut bir hal kazanmadan adı geçen kişi ya da kişilerin peşinen suçlu ilan edilmesine engel olmak sorumluluk makamındaki herkesin görevi olmalıdır. Başbakan Erdoğan meseleye seyirci kalmamalı, Avrupa futbol lobisinin fütursuzluğuna hareketsiz durmamalıdır. Özellikle Çarşı Grubu’nun muhalif duruşunu bahane ederek en başta Beşiktaş’a ve yöneticilerle sürtüşme gerekçesiyle Fenerbahçe’ye şaşı ve duyarsız yaklaşmamalıdır. Fenerbahçe ve Beşiktaş’a şike yaftası vurmak, bazı oyuncularını ve yöneticilerini iddialar netlik kazanmadan suçlamak kimseye, hele spor hayatına bir şey kazandırmayacaktır. Herkes bilsin ki, bu iki kulübümüze yönelik desteğimiz ve sevgimiz hiç azalmayacaktır” dedi.