Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinin temellerinin atıldığı ve küresel ekonomide Türkiye’nin yerinin tartışılacağı ana teması "Küresel Yeniden Yapılanma Sürecinde Türkiye Ekonomisi" olan 5. İzmir İktisat Kongresi, İzmir Swiss Otel’de devletin zirvesinin katılımı ile gerçekleşti. Kongrede İzmir Valisi Mustafa Toprak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Abdullah Atay, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Nükhet Hotar, MHP Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile siyasi parti temsilcileri, yabancı kuruluşların delegasyonları hazır bulundu.
Kongrede konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk ekonomisini 1 trilyon dolara yaklaşan geliri ile dünyanın 16., Avrupa’nın 6. Ülkesi olduğunu belirtti. Küreselleşme sürecinin ülkelerin ve kıtaların tarihini derinden etkilediğini aktaran Gül; şöyle konuştu:“Tarihin akışının gerisinde kalması telafisi güç sonuçları olacaktır. Bütün risklere rağmen küreselleşme büyük fırsatları beraberinde getirdi. Küreselleşmenin hızlandığı son 20-30 yılda ağırlık Asya’ya kaymıştır”
“TÜRKİYE KRİTİK BİR NOKTADA”
Türkiye’nin iddialı hedefler koyan ve hedeflerine ulaşan bir ülke olduğunu belirten Gül; şunları söyledi:“Türkiye gerek dünyanın ekonomik ağırlık merkezinin asyaya doğru kayması, gerek demokratik değerlerinin Asya ve Kuzey Afrika’ya yayılması nedeni ile kritik bir noktadır. Eşsiz bir tarihi fırsat ile karşı karşıyadır. Çok şükür Türkiye bugün kendisine iddialı hedefler koyan ve bu hedefleri bir bir gerçekleştiren bir ülke haline gelmiştir. Yol haritasını bugünden çizmemiz zarurettir. Bu bağlamda 2014-2018 yıllarını kapsayan 10. Kalkınma Planı 20203 için son derece önemlidir."
“EĞİTİMDE HEDEF YÜZDE 6”
Türkiye’nin son 10 yılda uygulanan politikalarla siyasi istikrarını sağlayan bir ülke olduğunu ifade eden Gül; sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye son 10 yılda uygulamaya koyduğu politikalarla siyasi istikrarı sağlamıştır. Büyüme potansiyelini gerçekleştirirken, artık Türkiye’yi dünyada üst lige taşıyacak ikinci nesil reformlara ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Mevcut eğitim kalitesini yükseltmek olmalıdır. Orta gelir tuzağını aşabilmiş ülkelerin eğitime ayırdıkları pay yüzde 6 civarındadır. Aşamayanlar da eğitime yüzde 3 ve altında pay ayırmıştır. Ülkemizde yüzde 4- 5 civarında olduğunu memnuniyetle görüyorum, şüphesiz yüzde 6 hedefimiz vardır ve bunu gerçekleştireceğiz."
BİLGİYE DAYALI EKONOMİ ÇAĞRISI
Demokratik standartların yükseltilmesinin birlik ve bütünlüğü güçlü kılacağını ifade eden Gül, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Demokrasi primi olmalıdır. Demokrasi hukuk demektir. Kanun ve kuralların herkese şeffaf şekilde eşit uygulanması demektir. Demokratik standartlarımızın yükseltilmesi ülkemizin birlik ve beraberliğini güçlü hale getirir. Halkımızın mutluluğunu artırır. Yerli ve yabancı sermaye sahiplerinin ülkemize güvenli gelip yatırıma yönelmesine yol açar. Türkiye’de ekonomik reformlar ve demokratik reformlar el ele gitmiştir. Üçüncü getiri bilginin primi olmalıdır. Günümüzde teknolojik değişim giderek hızlanıyor. Bugün düşük katma değerli ihracattan orta katma değerli ihracata geçtik. Bu oranın yükseltilmesi cari açık sorununun çözümünde hayati önem. Bunu yapabilmek için bilgiye dayalı ekonomiye geçmeliyiz.”
“BARIŞ PRİMİNDEN YARARLANMAMIZI ENGELLEYENLER VAR”
Bölgede siyasal, ekonomik ve askeri istikrarsızlığın, dünyayı etkilediğine dikkat çeken Gül, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Bulunduğumuz bölgenin ve dünyanın genel sorunlarından bağışık olamayız. Karşılıklı bağımlılığını bu kadar yükseldiği bir dönemde, bölgede ve ülkede veya bölgede meydana gelen ekonomik, siyasi, askeri ve insani başta olmak üzere tüm sorunlar dünyayı etkileyebilmektedir. Birdenbire komşumuzda olan olaylardan dolayı olan bir savaş nedeniyle insanlığın gereği önemli bir maliyetle karşı karşıya kalmak durumunda kaldık. Çok yakın ticaret yaptığımız ülkelerle birdenbire ticaret kesildi. Bunlar bizim elimizde değil. Dolayısı ile bölgede olup bitenler sizleri yakından ilgilendiriyor. Sürdürülebilir ekonomik büyüme ve kalkınmanın temel şartlarından bir tanesi bölgesel huzur ve istikrardır. Kısaca barış primi olarak adlandırılan bu durum, Batı Avrupa’dan sonra Doğu Avrupa’da tecrübe ettiğimiz bir durum. Türkiye olarak soğuk savaşın bitiminin ardından ortaya çıkan barış priminden yararlanmamızı engelleyen uzun yıllardır olumsuz gelişmeler olmuştur ve maalesef bölgemizde de devam ediyor. Komşularımızda ne kadar barış, istikrar varsa bölgesindeki o kadar çok ticari potansiyel de vardır. Bölgesinde barış, huzur ve istikrar açısından ekonomik istifade edebilecek ülke Türkiye’dir.”
HEDEF İLK 10 ÜLKE ARASINA GİRMEK
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da kongrede yaptığı konuşmada, 2008 yılında başlayan küresel krizin üzerinden 5 yıl geçtiğini ancak halen daha dengeli ve sürdürülebilir bir toparlanmanın olduğunu söylemenin mümkün olmadığını belirtti. Pek çok ülkede halkın yönetime olan güveni ile ilgili yapılan araştırmada göstergelerin düşük olduğunu açıklayan Babacan, şöyle konuştu: “Son 10 yılda gelişmekte olana ülkelerin önümüzdeki 10 yıllık dönemden geçmişteki 10 yıllık sürece göre bir miktar daha büyük. Gelişmekte olan ülkelerin, büyüme hızı yine gelişmiş olan ülkelere oranla daha hızlı olacak. Ekonomi, güç dengelerindeki değişiklikler siyasi dengelerde de etkili olacak”
Türkiye olarak ekonomi politikalarının merkezine güveni yerleştirdiklerini ifade eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekonomide verdiğimiz sözleri tuttuk. Hedef koyduk bu hedefleri gerçekleştirdik, samimi olduk. Onlarca vize muafiyeti, serbest ticaret anlaşması imzaladık. Bunları hep ‘kazan-kazan’ modeliyle yaptık. Son 11 yılda milli gelirimiz 3 kat, ihracatımız 4 kattan fazla arttı.”
Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında, Türkiye’yi dünyanın ilk 10 finans merkezi haline getirmenin bulunduğunu söyleyen Babacan; şunları söyledi: “Demokrasi ve ekonomi paralel olarak büyümeli, yükselmeli. 2023 hedeflerine ulaşmamız için yargı reformlarının devamı önemlidir. Hukukun üstünlüğü tam anlamıyla uygulanmadığı sürece gelişmiş bir ekonomi olmak zor olur. 2023 hedeflerimizden biri de Türkiye’yi dünyanın ilk 10 finans merkezlerinden biri yapmak. Ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşma yolunda kararlılıkla yürüdüğü ortamda düzenlenen kongre hem dünya hem Türkiye ekonomisinin tartışılacağı önemli bir kongre olacak.”
“TÜRKİYE İLERLEME KAYDEDİYOR”
Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim, dünya ekonomi sisteminin değişim dönüşüm sürecinde Türkiye’nin başarılı adımlarla ilerlediğini söyledi. Jim Yong Kim, Dünya Bankası olarak gerekli katkıları sağladıklarını hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya ekonomik sistemi değişirken Türkiye takdire şayan olarak bir ilerleme kaydediyor. Kurucu Mustafa Kemal Atatürk’ün daha refah ve bağımsız olarak yaşamanın ve Başbakan Erdoğan’ın koyduğu önemli hedeflere, Dünya Bankası olarak biz bu iddialara hedeflere elimizden gelen katkıları yapıyoruz”
Küresel kalkınmada Türkiye’nin önemli bir rol üstlendiğini aktaran Jim Yong Kim, konuşmasına şöyle devam etti: "Ciddi kalkınma içerisinde gelişme hamleleri içerisinde Türkiye’nin önemli rolleri vardı. Türk hükümetinin kaydettiği başarılar önem kazanmaktadır. Irak, Malezya gibi ülkeler Türkiye deneyimini paylaşma çalışmalarına başladık.”
Türkiye’nin sağlık politikalarında önemli gelişmeler katettiğini aktaran Jim Yong, Türk hükümetinin başlattığı ‘Sağlıkta Dönüşüm’ politikalarına bağlı olarak bebek ölümlerinin üçte iki oranda azaldığı, anne ölümlerinin yüzde 80 azaldığını söyledi. Türkiye’nin mali olarak oldukça yüksek verimleri olan ve doğru yönlendirme yapan bir ülke olduğunu dile getiren Jim Yong Kim, şu bilgileri verdi: “Türkiye mali olarak oldukça yüksek verimleri olan bütün yatırımları çok doğru şekilde yönlendirmiştir. Türkiye enerji fiyatlarını piyasa fiyatları ile düzgün şekilde dengelemiştir.”
Hızla değişen dünya vizyonunda Türkiye’nin ekonomik alanda önemli rol üstlendiğini belirten Jim Yong Kim; sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya süratle değişiyor. Gelişmekte olan sektörlerin payı üçte bir olmuştur. Dolayısı ile ekonomik yakınlaşma tarihte görülenin son derece ötesinden daha ileridedir. Türkiye bu başarıda büyük rol oynamıştır. Dünya ekonomisinde Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, krizden çabuk toparlandılar ama iddiaları ve hedefleri dünya krizinden etkilendi. Hayalet kriz, halihazırda, bu iddiaları ve hedefleri aşağıya çekiyor”
“TÜRKİYE DONÖR BİR ÜLKE”
Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle ülkelerinden kaçan sığınmacıların Türkiye’de sayısının 500 bini geçtiğini açıklayan Jim Yong Kim, Türkiye’nin söz konusu durumda donör bir ülke olduğunu söyledi. Jim Yong Kim, “Türkiye, 500 bin civarında Suriyeliye kucak açtı. Dünya Bankası olarak bu açıdan yeni bir programın işlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye gibi yeni ortaya çıkan dönor bir ülke gibi ortaya yeni çıkan ülkeler için küresel sorunlara karşı yapı oluşturmalıyız. Türkiye bu yeniliklere uyabilecek bir ülke.”
TARİH TEŞEKKÜRÜ
Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim konuşmasında Koreli olduğunu ve ülkesindeki savaş nedeniyle Türkiye’nin BM’nin çağrısına cevap veren ülkeler arasında ilk olduğunu hatırlatarak Türk birliklerinin sağladığı başarıdan dolayı teşekkürlerini sundu. Dünya Bankası Başkanı Kim; Türkiye Cumhuriyeti hükümetine teşekkür ederek şunları anlattı:"Kore kökenliyim. Kore ile Türkiye’nin yakın bağları var. Kore savaşında Türkiye BM’nin çağrısına cevap veren ilk ülkeler arasında yer alıyor. Türkler ‘kahramanların kahramanıdır’ dedirtecek bir başarı sağlanmıştır. Türk tugayının 721 askerini kaybettiği bir dönemdir. Türk askerlerine çok şey borçlu olarak doğduğumu biliyorum. Ayrıca 2001 yılında Türkiye - Kore maçında Türkiye 3-2 Koreyi mağlup etmiştir. Maç bitiminde Türkler Koreli arkadaşlarını gidip teselli etti. Seyircilere baktığınızda herkes Türk -Koreli seyirciler bayraklarını birlikte salladı. Türk halkına, Kore halkı adına teşekkür ederim”
Kongrede konuşan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da kongrenin tarihi süreci hakkında kısa bir bilgi aktarımında bulundu. Bakan Yılmaz, konuşmasında askeri ve siyasi başarıların ekonomik başarılarla taçlandırılmadan herhangi bir başarı getirmeyeceğine değindi. Küresel krizin dünyayı etkisi altına aldığını aktaran Bakan Yılmaz; “Küresel kriz tüm dünyalı etkiliyor. Dünyada çok önemli dönüşüm sürecinden geçiyoruz. Gelişmekte olan ülkelerden çok daha fazla söz sahibi olduğu zamanlardan geçiyoruz. Türkiye çok önemli mesafe almış durumda. 90 yılda çok önemli kazanımlar almış durumda”
EXPO İÇİN HÜKÜMETE TEŞEKKÜR
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da bir konuşma yaptı. Başkan Kocaoğlu, İzmir’in EXPO 2020 adaylık sürecindeki destekleri için devlete ve hükümete teşekkür etti. Hep birlikte bu projeyi başaracaklarını belirten Kocaoğlu, şunları söyledi: "Hedefimiz, dünyadaki en önemli organizasyonlardan biri olan EXPO’nun ev sahipliğini üstelenebilmek ve kentimizi, yüzlerce ülkenin buluştuğu bir dünya sahnesine dönüştürebilmektir." Kongre zamanlamasına dikkat çeken Kocaoğlu, şöyle konuştu: "Bugün dünya ve Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu koşullar dikkatle incelendiğinde, bir dönüşüm zorunluluğu kendisini fazlasıyla hissettirmektedir. Aksi taktirde bu durağan ekonomik iklim 2020'lere kadar sürebilecektir. Türkiye'de, ülke potansiyellerini harekete geçirerek gelişmeyi hedefleyen, insanı ve üretimi referans alan, sürdürülebilir çevre anlayışına sahip yeni bir büyüme stratejisi ya da yeni bir kalkınma modeline ihtiyacımız vardır."
KONGREDEN DETAYLAR
Basın mensupları ve davetlilerin yoğun güvenlik önlemleri altında alındığı kongre üç gün devam edecek ve kongrede 34 oturumda 21'i yurt dışından 241 panelist konuşma yapacak. Paneli izlemek için 151'i yabancı 3 bine yakın davetlinin katılım teyidi verdiği belirtildi. Açılış oturumu sonrası düzenlenecek özel oturumda Başbakan Yardımcısı Babacan ve Dünya Bankası Başkanı Kim Yong, Ekonomist Deniz Gökçe'nin moderatörlüğünde "Küresel Ekonomik Gelişmeler Çerçevesinde Türkiye Ekonomisi" başlıklı oturumda konuşacak.
Kongre, 1 Kasım Cuma günü düzenlenecek kapanış oturumuyla sona erecek.