İZMİR HABER

DEYİMLER NEREDEN GELİYOR !!!

Haytımızın her alanında kullandığımız bazı atasözleri ve deyimler vardır. Hatta Atasözü bildiğimiz deyimler vardık desek daha iyi olur. İşte bu yazı dizimizde sizlere bu deyimlerin nereden geldiğini anlatacağız. Hem eğlenmek hemde bilgi edinmek için yeni yazı dizimizi mutlaka takip edin.

DEYİM DEYİP GEÇMEYİN…

Deyimler, genellikle bir öyküye bir efsaneye yada  vakaya dayanır.  Bazı kişilerle ilgili anılar ve hikayeler, tarihten alınmış olaylar vs. deyimlerin ortaya çıkış nedenleri arasında ön sırada yer alırlar.

Şimdi size her hafta bir deyim ve nasıl meydana geldiği ile alakalı hikayesini anlatacağız. Bu özel yazı dizimizi keyifle okuyun hem eğlenin hem bilgi sahibi olun…

                                                               CEMAZİYÜLEVVELİNİ  BİLMEK

   Cemaziyülevvel, hicri takvimdeki aylardan beşincisinin ismidir. Bunu takip eden aya da cemaziyülahır adı verilmiştir. Kelimelerin aslı Arapça cümadülula ve cümadüahıre’dir. Arabistan’da, takvimin yürürlüğe girdiği zamanlarda, iki ay boyunca yağmursuzluktan kaynaklar kurumuş. Buna bakılarak da bu aylara cümadülula(ilk kuraklık) ve cümadülahıre(son kuraklık) adları konulmuştur.

    Cemaziyülevvel ve ahıri, halkın üç aylar olarak bildiği recep, şaban, ramazan aylarını takip eder. Bunun için eski haminneler bu iki aya ‘’büyük tövbe, küçük tövbe’’ adını koymuşlardır.

    Şimdi gelelim ’’cemaziyülevvelini bilirim’’ kinayesine:

    Bilindiği üzere Osmanlılarda arşivciliğe büyük önem verilir ve devlete ait her belge titizlikle saklanırdı. Şimdiki gibi dosyalama sisteminin olmadığı devirlerde, devlet daireleri bu iş için çuvallar kullanır ve her aya ait biriken evrakı bir torbaya doldurarak saklarmış. Arşiv evrakı birbirine karışmasın ve arandığı zaman kolay bulunsun diye de torbaların üzerine iri yazı ile ait olduğu ayın ismi yazılır, böylece mahzene indirilip kronolojik sırasına konulur imiş.

   Yıllardan birinde cemaziyülevvele ait evrakın, sadık içine mühürlenip bir yere nakli gerekmiş. Henüz fakir bir mülazım olan arşiv memuru, istenilen evrakı sandığa boşalttıktan sonra boş torbayı alıp evine götürmüş. Bir müddet sonra da fakirlik belasıyla torbadan bir iç donu diktirip giymeye mecbur olmuş. Ne var ki torbanın üzerindeki halis bezir isi mürekkep, yıkamakla çıkmamış ve cemaziyülevvel yazısı tam da poposunda, okunur vaziyette kalakalmış. Olacak bu ya; bir gün kalem(eskiden devlet dairelerine bu isim verilirdi) arkadaşları onu iç donuyla görüp poposundaki cemaziyülevvel yazısını okuyunca fakir mülazımın sırrı ortaya dökülmüş; aralarında imalı imalı gülüşmeye başlamışlar.

   Gel zaman, git zaman; mülazım efendi çalışıp çabalamış, okumuş yazmış ve kısa sürede yükselmiş. Artık kadife astarlı samur kürkler, mücevher işlemeli kaftanlar giyer olmuş. Eski arkadaşları kendisine gıpta ile bakmaya ve hatta kıskanmaya başlamışlar. Onun yüceliğinden bahsedildiği bir gün de içlerinden biri,

   -Canım, demiş; şimdiki haline bakmayın, biz onun cemaziyülevvelini biliriz.

     O günden sonra cemaziyülevvelini bilmek birisinin mazideki bir ayıbından kinaye olarak kullanılmaya başlanmış.

Kaynak; İskender Pala İki dirhem bir çekirdek.

{ "vars": { "account": "G-9Y3VVX61MK" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }