Programda son günlerin önemli tartışma konularından olan Başkanlık sistemi masaya yatırıldı. Programda Başkanlık sisteminin Türkiye'ye neler kazandıracağı değerlendiren Şekerci, son yıllardaki gelişmelerle mevcut sisteme rengini veren, onu anlamlandıran içeriğin zaten kaybolduğunu ifade etti; parlamenter sistemin bu haliyle tıkandığını ifade etti.
Türkiye'nin sosyo-kültürel yapısına uygun bir modelin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Şekerci, "1909 yılından bu yana parlamenter hükümetler sistemiyle yönetilen ülkemiz, aynı zamanda bu sistemin ürettiği sorunlarla da uğraşmak zorunda kalıyor. Hem ülke insanı hem de siyaset kurumu enerjisini bu yöne doğru sarf etmek durumunda kaldığı için ciddi bir zaman kaybı yaşıyor. Meclis bugün asıl ifa etmesi gereken vazifeyi, yani yürütme organını denetleme görevinden oldukça uzak bir görüntü sergilemekte. Meclis, hem koalisyonlar hem de tek parti hükümetleri döneminde yürütme organının noteri gibi işlev görmektedir" dedi.
Siyaset normalleşmeli
Öte yandan siyasetteki üslup sorununa değinen Şekerci, "Özellikle son yıllarda artan siyasi gerilimler, toplumu ayrıştırıyor. Parlamenter sistem ve siyasi partiler kanunu bunu perçinleyen unsurlar olarak karşımıza çıkıyor. Buna karşın toplumun tümünü birden kucaklamak zorunda kalacak olan olası başkan adaylarının artık katı ideolojik söylemler ve sert üsluplar kullanması mümkün olmayacak. Bu da hem siyasetin dilinin yumuşaması, hem siyaset kurumunun işlerliğinin arttırılması ve hem de uç siyasetlerinin merkeze doğru adım atarak siyasetin normalleşmesini beraberinde getirecektir" şeklinde konuştu.
Bugünkü tartışma öncekilerden farklı
Yeniden tartışmaya açılan başkanlık sisteminin 70’li yıllarda merhum Erbakan’ın, 87’de merhum Özal’ın ve 95-97 yıllarında Demirel’in farklı bir noktada olduğunu belirten Milli Gazete yazarı, “bu zamana kadar yapılan tartışmaların sonunda somut bir adım atılabileceğine ilişkin bir irade söz konusu değildi. Bugün ise hayata geçirilmesi artık o kadar da zor olmayan bir süreçteyiz. Diğer yandan da 70’li, 80’li ve 90’lı yılların Türkiyesinde başkanlık sisteminin ifade ettiği yegane şey sadece güçlü bir yürütmeydi. Örneğin o gün erkler arasında ayrılığın nasıl olacağı üzerinde durulmuyordu, ya da sivil toplumun ve lobi gruplarının devlet kuracağı ilişki herhangi bir şekilde konuşulmuyordu. Kimlik meselesi gündeme dahi getirilmiyordu. Dolayısıyla konunun zihinlerde netleşmesi için yetki ve yetki gücü bağlamından çıkararak düşünmek daha yerinde olacaktır.” dedi.
Program soru-cevap bölümünün ardından Vakfın geleneği olarak Mustafa Önder Kahyaoğlu tarafından Gazeteci Yazar Hüseyin Yahya Şekerciye hediye takdimi ile sona erdi.