Son 10 yılda gerçekleştirilen köklü reformlar sayesinde Türkiye’nin küresel finans krizinde farklı bir konumda olduğunu ve son derece başarılı bir grafik sergilediğini anlatan Erdoğan, “Türkiye artık ekonomik büyüme, istihdam, sürdürülebilir kalkınma, enerji güvenliği gibi küresel düzeyde meselelerde projeleri takdirle karşılanan, görüşü dinlenen, katkısı aranan bir ülke konumuna yükseldi. Türkiye’nin bu başarısının tespit veya bu başarısını basit bir formüle indirgemek mümkün değil. Bu başarı pek çok farklı unsurlardan oluşuyor. Son dönemde Türkiye’de kurumların ve politikalarına kalitesi, ekonomik büyümenin desteklenmesi ve sürdürülmesinde kilit rol oynadı. Uzun vadeli stratejiler ve kalkınma planlarımız, ekonomik politikaların koordinasyonu, kaynakların etkin kullanımı ve kalkınmanın hızlanması adına büyük önem taşıdı. Özellikle küresel ekonomideki değişimlere hızlı uyum sağlayabilen aktif politikalar benimsedik” şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, ekonomik başarının ancak halk ile devlet arasında kurulacak güçlü bir bağ ve güvenle tesis edileceğine inandıklarını ifade ederek, “Bu güvenlin oluşturulması ve canlı tutulması için halkın yaşamlarını etkileyecek tüm kararlarda azami ölçüde söz sahibi olması önemlidir. Biz de tüm politikalarımızı insan odaklı bir çerçevede kapsayıcı bir anlayışla tasarladık ve uyguladık. Politika ve strateji belgelerimizi toplumsal ittifakı dikkate alarak ve bütüncül bir yaklaşımla oluşturduk. Sosyal refahın sağlanması yolunda pek çok olumlu adım attık önemli sonuçlar elde ettik. Küresel kriz nedeniyle 2009 yılında yüzde 15’e yükselen işsizlik oranı aldığımız tedbirlerle 2011 yılına geldiğimizde yüzde 9,8’e, 2012’de ise 9,2’ye geriledi. Sosyal harcamalara artık daha çok kaynak ayırabilir hale geldik” dedi.
“TERÖR NEDENİYLE 40 BİNİN ÜZERİNDE İNSANIMIZI KAYBETTİK”
Türkiye’nin yaklaşık 30 yıldır yabancı ülke topraklarından kendisine yönelen terörle mücadele ettiğini belirten Erdoğan, “30 yılın bilançosu ülkemiz ve milletimiz açısından çok ağır oldu. 40 binin üzerinde insanımızı kaybettik. İç ve dış politika ve özellikle de demokratikleşme bu olumsuz süreçte derinden yara aldı. Ekonomik maliyet ise çeşitli hesaplamalara göre ki ben asgarisini veriyorum 350 milyar dolar civarında gerçekleşti. Bütün bunlarla birlikte terörün etkisiyle ülkemizin belirli bölgelerinde yatırım ortamı diğer bölgeler kadar iyileştirilemedi. Yoksulluk ve işsizlik sorunu bölgelere göre farklılık arz etti” şeklinde konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümet olarak 10 yıl boyunca terör meselesini çözmek için çok boyutlu mücadele yürüttüklerini belirterek, şunları söyledi:
“Bir yandan terörle kararlı bir şekilde mücadele ederken, bir yandan da terörü doğuran nedenleri ortadan kaldırmanın gayreti içinde olduk. Ekonomik yatırımlarımıza hız verdik, demokratikleşme adımlarını kararlılıkla gerçekleştirdik, temel hak ve özgürlükler noktasında büyük bir gayretin içinde olduk. En son çözüm süreciyle terörün sonlandırılması, şiddetin sona ermesi, demokratik siyasetin güçlendirilmesi, ileri demokrasi için önemli bir adım attık ve sonuçlarını da almaya başladık. Terörün sona ermesiyle birlikte Türkiye’de tartışmasız yeni bir sayfa açılıyor. Bu sayfa sadece Türkiye’nin iç siyasetini, içerdeki değişimi değil bölgenin de istikrarını, güvenliğini, ekonomik kalkınmasını çok yakından ilgilendiriyor. Süreç 4 aydır etkisini gösterdiği halde bölgede ekonomik ve sosyal anlamda çok önemli değişim gözleniyor. İnşallah bu süreç başarıyla ilerleyecek ve hem bölgenin, hem de Türkiye’nin çehresi çok daha hızlı bir şekilde değişecek, dönüşecektir. Türkiye ekonomisinin bu süreçten çok olumlu etkileneceğine, daha fazla uluslar arası yatırımın çekileceğine, ticaretin ciddi manada artacağına inanıyorum. Hiç kuşkusuz bu süreç işsizlik ve yoksullukla mücadelemizde de farklı bir kulvara geçmemize zemin hazırlayacak.”
“SÜRECİN SABOTAJLARLA BOZULMAMASI İÇİN DESTEK BEKLİYORUZ”
“Türkiye kadar bölgemizin, özellikle Ortadoğu ve Avrupa’nın geleceğini yakından ilgilendiren bu sürecin sabotajlarla, tahriklerle bozulmaması için tüm dostlarımızdan destek bekliyoruz” diyen Erdoğan, “Türkiye tarihi bir dönüm noktasını geçerken, yeni bir sayfa açarken, umut dolu bir geleceğe yelken açarken tüm dost ve kardeş ülkelerin bu sürece katkı vermesini istiyoruz. Kazanan sadece Türkiye olmayacak, kazanan tüm bölgemiz ve bölgemiz hakları olacak” dedi.
Türkiye’nin, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın faaliyetlerine olan desteğini sürdüreceğini anlatan Erdoğan, “Bankanın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da sürmekte olan değişim ve sönüşüm sürecine destek olma noktasında benimsemiş olduğu aktif ve öncü rolü takdirle karşılıyoruz. Bölgedeki dönüşüm süreci esasen bir demokratikleşme sürecidir. Bölgede tarihin normal akışına kavuşması, bölge haklarının 21. yüzyılla buluşması anlamına gelmektedir ve bu artık otokratik sistemlerden, demokratik sistemlere geçişin bir adımıdır. Artık hakların iradesinin egemen olduğu bir döneme geçiştir. Açıkçası Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Akdeniz havzasında tarihi gelişmelere şahit oluyoruz. Artık insanoğlu ‘ben insanım, benim iradem var, benim iradem iktidar oluyor’ diyor. Bölgedeki gelişmeler değerlendirilirken unutulmamalıdır ki demokratikleşme uzun soluklu çaba gerektiren bir süreçtir. Bu süreçte iniş çıkışlar yaşanması son derece tabidir. Önemli olan tabloyu görebilmektir. Bazı olumsuzluklara odaklanarak bölgenin geleceğine ilişkin karamsar bir bakış açısı sunmak yanlış olur. Bu hataya düşmemeli. Bölge hakların ne istediğini doğru anlamalıyız” şeklinde konuştu.
“ÜLKELERİ, YARDIM İÇİN DUVARA TIRMANDIRACAK OLURSAK BU ZULÜM OLUR”
Başbakan Erdoğan, bölgedeki bazı hükümetlerin acil mali kaynak ihtiyacı içinde olduklarını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Uluslar arası finansal yardım bu ülkelerin likitide darlığına ve bankacılık krizine girmesini engelleyebilir. Uluslar arası toplum mali krizlerin önlenmesi ve beraberinde siyasi krizlerin ortaya çıkmaması için sorumluluk almalı ve bölge ülkelerine azami desteği sağlamalıdır. Türkiye bölgedeki demokratikleşme ve dönüşüm sürecini desteklemeyi sürdürecektir. Dünya kamuoyunun iyi bildiği bu tutumumuz bölgeye ortak, tarihi ve kültürel bağlarımız ışığında son derece tabii karşılanmalıdır. Biz bölgenin ortak bir kaderi paylaştığına inanıyoruz. Bu anlayışla demokratik seçimlerle iş başına gelmiş yönetimlere önyargısız biçimde yaklaşarak olabilecek azami desteği sağlama gayretindeyiz. Gayemiz sadece bölgede kalıcı barışın, refahın, istikrarın temin edilmesidir. Türkiye’nin güvenlik huzur ve istikrarının, bunun yanında Avrupa’nın huzuru ve istikrarının tüm bölgenin durumuyla birebir paralel olduğunu biliyor ve görüyoruz. Biz ülkelerin nerede olduğunu, nerede olabileceğini görmek zorundayız. Öyle ülkeler var ki aslında verilebilecek bir miktar destekle, yardımla geleceğin demokratik ülkesini çok daha rahat kurabilecektir. Ama ona yapılacak yardım için duvara tırmandıracak olursak bu zulüm olur. Biz kendilerine finansmanı nasıl yöneteceğinin ipucunu verirsek, kendilerine verebileceğimiz destekler onları hem onurlu bir şekilde geleceğe yürütür ve onlar geleceğin çok daha güçlü ülkeler arasına girer. Biz bu dünyada zayıf ülkelerle yürümek istemiyoruz.”
"BEN MEMURDAN SİYASET DERSİ ALMAM"
Türkiye’yi 10 yıl önce IMF’ye olan 23,5 milyon dolar borçla devraldıklarını ve o günden bu güne stand-by anlaşması yapılmadığını anlatan Erdoğan, “Bize siyaset öğretmek istediler. Ben siyasetçiyim, ben siyaseti siyasetçiden öğrenirim veya dinlerim. Bir memurdan siyaset dersi almam. Kendilerine bunu anlattım. Eğer bize parasal destek verecekseniz verin. Borcumuzu ödediğimiz zaman sizler bize başka bir şey söylemeyin. Borcumuzu ödemiyorsak gereğini yapın. ‘kusura bakmayın biz sizinle artık anlaşma imzalamıyoruz’ dedik. Borçlarımızı ödedik, son taksiti salı günü ödüyoruz ve IMF ile olan 23,5 milyon dolarlık borç bitiyor” diye konuştu.
Konuşmasında Süveyş Kanalı’na atfen Kanalistanbul projesinden de bahseden Başbakan Erdoğan, “Karadeniz’i Marmara’ya bağlıyoruz. Çok farklı, modern bir kanal olacak. Gördüğünüz, bildiğimiz boğazımızı çevre tehdidinden kurtaracağız ve yeni yapılacak Kanalistanbul ile hem gelir noktasında, hem de şehircilik noktasında çok farklı bir adımı atacağız. 42 kilometre uzunluğunda bir kanal olacak ve en üst düzeyde 500 metre genişliğinde bir kanal olacak. Bu kanalla İstanbul bir marka şehir olarak dünyada yerini alacak” dedi.
BAŞBAKAN ERDOĞAN: “AB BU BATAKLIKTAN BİR AN ÖNCE ÇIKMALIDIR”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği’nin gerçeklere sırtını dönmekten vazgeçmesi gerektiğini belirterek, “AB ekonomik ve siyasi krizlerle, yabancı düşmanlığını tahrik eden ayrımcı siyasetle içine düştüğü bu bataklıktan bir an önce çıkmalıdır” dedi.
Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliği Bakanlığı’nın “81 İl, 81 Proje” isimli projesi kapsamında Avrupa Birliği Projeleri Festivali ve AB Eğitim Programları çerçevesinde 200 öğrencinin Avrupa’ya uğurlanması törenine katıldı. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen törende konuşan Erdoğan, daha önce köyünden dahi çıkamamış olan gençlerin AB programları kapsamında Avrupa’ya gidebildiklerini belirterek, “2007-2013 döneminde ülkemiz AB’den 5 milyar Avro tahsis etmiş bulunuyor. Sadece AB fonlarıyla 35 şehrimizde katı atık depolama tesisi hayata geçirildi. Ankara-İstanbul hızlı tren hattının Köseköy-Gebze kesimine AB fonlarından yaklaşık 125 milyon Avro kaynak aktarıldı. Bu hattın çok büyük bir bölümü bu kaynakla yapılıyor. Sadece İstanbul’da bu fonlar aracılığıyla gerçekleşen projelerin tutarı 200 bin Avro’yu buluyor. Avrupa ülkelerinden 130 bin kişi bu sayede ülkemize geldi. Sadece bu yıl yine ulusal ajans programlarıyla Avrupa ülkelerine göndermeyi hedeflediğimiz vatandaşlarımızın sayısı 70 bin” şeklinde konuştu.
İstanbul’a belediye başkanı olduğu dönemde hayalleri olduğunu anlatan Erdoğan, “Şimdi bu hayalleri tek tek gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyorum. Bunların en önemlilerinden bir tanesi ‘Marmaray’ı gerçekleştiremediler ama biz gerçekleştireceğiz’ dedik ve inşallah 29 Ekim’de Marmaray’ı açıyoruz. Yüzyıllar öncesinden konuşulan bir proje. Ecdadımız konuşmuş bu projeyi. Ama gelenlerden hiçbiri bunu gerçekleştirememiş. Gerçekleştirmek bize nasip oldu. Bütün engellere rağmen bize nasip oldu. Eğer bizi yargı engellememiş olsaydı 4 yıl önce biz bunu açıyorduk. Bitmedi. Bunun güneyinde bir de ayrıca raylı sistem, bir de otomobil geçişi olan çift tüplü boğazın altından bir geçiş yapıyoruz. 2015’te de onu açacağız. Üçüncü bir aşkım daha vardı. O da ‘boğaza üçüncü köprüyü kurmak bize nasip olmalı’ diyorduk. 29 Mayıs’ta üçüncü köprünün temelini atıyoruz. ‘Yüz milyon yıl kapasiteli dünyanın belki de bir numarası olacak havalimanını yapacağız’ demiştik. Herkes bize gülüyordu. Biz para da vermiyoruz, para alıyoruz. KDV’si ile beraber burasının bize 25 yılda sağlayacağı getiri yaklaşık 30 milyar Avro. Kanalistanbul diyorduk. Bazı sevdiğim, onların da beni sevdiğine inandığım dostlarım bile ‘Sayın Başbakan bunu nasıl yapacaksın’ diyordu. Kendilerine sadece şunu söyledim, ‘şu ana kadar nasıl yapılmaz denilen şeyleri yaptıysak, bunu da öyle yapacağız.’ Şu anda talepler gelmeye başladı. 42 kilometre uzunluğunda, 500 metre civarında eniyle bir Kanalistanbul’u yapacağız. İhalenin öncesinde ve sonrasında çok güzel bir animasyonla bunu tanıtacağım. O zaman inanıyorum ki 76 milyon böyle bir kanala sahip olacağımız için ayrı bir mutluluğu yaşacaklar. Artık dünyada Panama, Süveyş kanalı varsa, hepsinin ötesinde Kanalistanbul var diye yürüyecekler. Bu millet yapar. Şimdi 100 milyon yıl kapasiteli havalimanını yabancılar değil, 5 tane Türk firması yapıyor. Artık Atatürk Havalimanı, Sabiha Gökçen bunlar İstanbul’a cevap vermiyor. Onun için bu ihtiyaç bizi buralara getirdi” dedi.
Yassıada ve Sivriada’yı demokrasi ve özgürlükler adasına dönüştüreceklerini anlatan Başbakan Erdoğan, “Orada demokrasi aşığı bir Başbakan’a idam kararı verildi, iki bakan arkadaşının idam kararı verildi. Böyle bir mekanı müze haline getireceğiz. Orada oteller, çeşitli villalar, alışveriş yerleri, Sivriada’da 1500 kişilik kongre merkezini yapmak suretiyle, uluslararası toplantıları, sempozyumları yapabilecek şekilde Marmara’nın ortasında ada da böyle bir sembol kongre merkezini inşa edeceğiz. Onun da projesi tamam, yakında ihalesi yapılacak. Galataport’u engelledikleri için yapamadık, bugüne sarktı. Ama şimdi onu da yapacağız” diye konuştu.
Erdoğan, 92 yaşındaki Antalyalı Fatma Cenan Yaşargil’in ulusal ajans projesiyle iki kere Avrupa’ya gittiğini belirterek, “Bunu yapan 92 yaşında bir teyzemiz. Bir ulusal ajans projesinde yer alarak reçel ve turşu yapımını öğretmek için iki defa Avrupa’ya gitti. Bunu yapan 92 yaşında teyzemiz. Bu milletin annesi her şeyi yapar. Bu milletin anası Çanakkale’yi fethedenleri doğurdu” dedi.
Avrupa’nın en reformcu hükümeti olduklarını dile getiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Şu anda hiçbir Avrupa ülkesinde, bizim ülkemizdeki kadar yoğun bir reform gündemiyle çalışan bir başka hükümet, bir başka parlamento yoktur. Biz ne istismar siyasetiyle milletimizi kandırdık, ne de AB’nin çifte standartları karşısında boynumuzu büktük. Diklenmedik ama dik durduk. Şu anda tartışmasız Avrupa’nın en reformcu hükümetiyiz. AB üyesi olmayı, birçok AB üyesinden daha çok hak eden biziz. Ancak bu gerçek de görmezden geliniyor ve bu gerçeklerin üzeri örtülmeye çalışılıyor. AB bu akıl tutulmasından bir an evvel kurtulmalıdır. AB ekonomik ve siyasi krizlerle, yabancı düşmanlığını tahrik eden ayrımcı siyasetle içine düştüğü bu bataklıktan bir an önce çıkmalıdır. AB bu yanlıştan artık kurtulmalıdır. Gerçeklere sırtını dönmekten vazgeçmelidir, gerçeklerle cesur bir biçimde yüzleşmelidir. Türkiye artık eski Türkiye değildir. Türkiye artık 21. yüzyılın parlayan yıldızıdır” şeklinde konuştu.