Program konusunun ateş ve aşk üzerine odaklanılması gerektiğini belirten Prof. Dr. İskender Pala, daha önceki söyleşilerin toprak, hava, su konulu söyleşiler olduğunu bu söyleşiyle birlikte ise dört elementin tamamlanmış olduğunu söyledi. İnsanların günlük hayatlarında kullandığı eşyaların bile ruhunun olduğunu ifade eden Pala, “Eşya ile nasıl münasebet içerisinde olmamız gerektiğini, çevremizi keşfetmenin ne demek olduğunu hissettirmek istiyorum. Böylece kimliğimiz ve benliğimizin farkına varmayı, maddi hayatın değil manevi hayatın, soyut hayatların değil somut hayatların fark edilebilineceğini düşünüyorum” dedi.
Şeyh Galib’in Hüsn-ü Aşk isimli mesnevindeki “ilahi aşk” teması hakkında bilgiler veren ünlü yazar İskender Pala, “İnsanoğlu kâinatla her neye sahip ise bir aşkın eseri olarak sahiptir. Her neyi yapıyorsa, içindeki bir aşk kıvılcımının sonucu olarak yapıyordur. Mecazi, platonik, beşeri gibi çeşitli boyutta katmanları da vardır. Ama öbür taraftan asıl aşk, insanın içinde taşıyıp getirdiği kalubeladan beri var olduğunu hissettiği ve sırf onun için yaratıldığı bir ilahi aşk boyutudur. Bu aşkı ve güzellikleri, çeşitli sufiler, çeşitli şekillerde Allah yoluna giden kapıları çeşitli hallerde çeşitli şekillerde anlatmıştır” şeklinde konuştu.
“İNSANLAR, ACI ÇEKSELER BİLE YİNE DE AŞKA DÜŞER”
İnsanların aşka bakış boyutlarının farklı çeşitlerde olması gerektiğini belirten Yazar Pala, “İçinizde aşk yoksa hiçbir şey yapamazsınız. İçinizdeki aşk, beşeri anlamda görüntüsü olsa bile mutlaka onda ilahi bir haz, ilahi bir neşe vardır. Onun için insanlar aşkı ister acısını çektikleri halde aşka yinede düşerler” diye konuştu.
“Mumdan Gemiler Ateş Denizi” konulu söyleşide ateşin önemine dikkat çekmek istediğini söyleyen İskender Pala, “Ateş aslında ne onunla ne onsuz olamayacağımız bir şey. Ne ondan uzak durabiliyoruz ne de onunla beraber olabiliyoruz. Ateşin şiddetlisi bizi mat ediyor, güzeli belki bize fayda sağlıyor” dedi.
İskender Pala, Şeyh Galib’in Divan Edebiyatı anlamında çok önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Şeyh Galib’in derinlikli bir şair ve her mısralarında farklı yolculuklar yapılıyor. Şeyh Galib 26 yaşında Hüsn-ü Aşk’ı yazmış, 45 yaşına kadar hemen hemen divan edebiyatını tamamlayıp gözlerini yummuştur. Bu kadar kısa zamanda Türk Edebiyatı’nın Türk Kültürü’nün tüm eserlerini sığdırmıştır” şeklinde konuştu.