Bunun yanında fizik aktivite kısıtlılığının hem kalp damar hastalıklarına hem de kanser artışına neden olduğunu belirten Kaplan, bu yüzden de muhakkak fizik aktivitenin arttırılması gerektiğini söyledi. Kaplan, “Mesela iş yerlerinde çıkacağınız kata asansör kullanmayarak merdivenle çıkmayı tercih etmek, ya da yakın mesafeli yerlere gidileceği zaman araç kullanmak yerine yürümeyi tercih etmek çok basit önlemlerdir. Bunun yanında, muhakkak asıl faydası olan şey şudur, haftada en az 3 ya da 5 kez olmak şartıyla, kalp ritmini yüzde 25 artıracak kadar bir egzersiz yapılması gerekiyor. Yani, tempolu yürüyüş veya koşu haftada en az 3 ya da 5 kez yapılması gereken egzersizler arasında yer alıyor” diye konuştu.
Bölgede yoğun bir şekilde yaşanan kanser türlerinin mide kanseri, yemek borusu kanseri olduğunu aktaran Kaplan, bunların nedenlerinin başında beslenme alışkanlıklarının geldiğini kaydetti. Kaplan, “Bizim bölgede özellikle tuz tüketiminin çok fazla oluşu, özellikle turşu gibi tuz içeren besinlerin fazla kullanılması da aynı şekilde bunu etkiliyor. Ateşe yakın pişirme yöntemleri olan mangal, kebap gibi gıdalar bölgemizde çok fazla tüketilmekte. Haşlama yerine bunların tercih edilmesi, daha fazla kansere davetiye çıkarmaktadır” ifadelerini kullandı.
Kanserden korunmak için, yağdan tuzdan, undan kaçınılması gerektiğini dile getiren Kaplan, sigaradan uzak durup, spora ağırlık verilmesi gerektiğini ifade etti. Kaplan, “Spor yapmamız gerekiyor, sigardan uzak durmak gerekiyor. Günlük 5 porsiyon meyve tüketmemiz gerekiyor. Eğer bir risk altındaysanız, bunun için de tarama programlarına katılabilirsiniz. Sağlık Bakanlığı’nın başlatmış olduğu kanser tarama merkezleri var. Hastalarımızın bunlara katılmalarını öneririz. Bir slogan olarak şunu söyleyebiliriz, kanserden korkma, geç kalmaktan kork. Çünkü erken tanı birçok kanser türünde şifaya götürmektedir" dedi.
Son zamanlarda yaygınlaşan ve televizyon reklamlarında görülen bitkisel ilaçlarla ilgili olarak, uzmanların yaptığı bir çalışmadan bahseden Kaplan, şöyle konuştu:
“Kanserle mücadelede belli gıdalardan, belli oranlarda günlük kullanım ile ilgili küçük bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. 45 yaşını aşmış, yoğun derecede sigara içen hastalar, yani akciğer kanseri için ciddi risk taşıyan hastalara, betokaroten içeriği yüksek gıdalarla beslenip beslenmediği soruluyor hastalara. Betokaroten de havucun içerisinde bulunan bir besindir. Çalışma sonunda betokaroten ile beslenen hastalarda akciğer kanserinin daha az görüldüğü tespit ediliyor. Bunun üzerine uzmanlar bunu ilaç haline getiriyorlar, kapsül haline getiriyorlar ve yine aynı tip hastalara veriyorlar. Çalışmanın sonunda bakıyorlar ki bu kapsülleri kullananlarda akciğer kanseri olma riskinin iki kat arttığı tespit ediliyor. Buradan şu sonuç çıkıyor. Bir şeyi mutedil ölçülerde doğal yollardan aldığınız zaman size fayda sağlıyor. Bunu ilaç haline getirdiğiniz zaman zarar vermeye başlıyor. Bu nedenle de ben bu tip reklamlara çok itibar edilmemesini ve her türlü gıdadan, mutedil oranda alınmasını tavsiye ediyorum”.