Uzun süre stres altında kalınması sonrasında vücudun çeşitli uyarı sinyalleri vermeye başladığını belirten Arslandağ, “Bazen bu davranışsal, duygusal ve sezgisel belirtiler görmezden gelinebilir. Bu belirtiler hissedildiği zaman daha yavaş ve dikkatli davranılmalı, stres kaynağından uzaklaşılmalıdır. Stres nedeniyle vücut halsizliği, baş ağrısı, ellerde terleme-titreme, yorgunluk hissi, mide şikayetleri, dikkat eksiklikleri, hafıza sorunları, cinsel problemler, kızgınlık, ağlama, depresyon, hızlı duygusal durum değişiklikleri, aşırı duyarlılık, negatif düşüncelerde olma, sinirlilik, üzgünlük, aşırı aç kalma ya da yemek yeme, aşırı reaksiyon verme, alkol ve uyuşturucu madde kullanamaya başlama, aile ve arkadaş ilişkilerinde kopmalar görülecektir” şeklinde konuştu.
Stresle başa çıkmak için profesyonel yardım alınması gerektiğini kaydeden Arslandağ, “Bu tablolar geliştiği takdirde temel olarak amaç bu şikayetleri kontrol altına almaktır. Bazı yöntemleri insan kendi kendine geliştirmektedir, bazen de profesyonel yardım alması gerekmektedir. Dengeli yeme-içme, alkol tüketimini sınırlama, düzenli egzersiz yapma, sigarayı bırakma, günün bazı saatlerinde kendini dinlendirme, mükemmeliyetçilikten uzaklaşma, hobi edinme, kendine yeterince zaman ayırma gibi önlemler alınabilir” ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE’DE HER YIL 2 MİLYON KALP DAMAR HASTASININ 130 BİNİ ÖLÜYOR"
Kalp hastalıklarının artmasındaki ön önemli nedenlerinden birinin stres olduğunu vurgulayan Arslandağ, şöyle konuştu:
“Türkiye’de her yıl 2 milyon kalp damar hastasının 130 bini hayatını kaybetmektedir. Kalp hastalıklarının artmasındaki en önemli nedenlerinden biri de strestir. Stres dozu yüksek meslekler, kötü alışkanlıkları da beraberinde getirdiği için kişinin kalp hastalıklarına yakalanma riski yükselmektedir. Modern tıp birçok klinik çalışma ile stresin kalp ve damar hastalıklarına neden olduğunu göstermiştir. Stres hem kendi tek başına bir risk faktörü iken hem de kan basıncı ve kolesterol yüksekliğine neden olarak diğer risk faktörlerinin kötü özelliklerini artırır. Örneğin çok stresli bir ortamda çalışıyorsanız, sigara içmeseniz bile kan basıncınız ve kalp hızınız sigara içen kişiler kadar yüksek olacaktır.”
"KAN BASINCININ ARTMASI İLE İNME RİSKİ ARTAR"
Ritim bozukluklarına dikkat çeken Uzm. Dr. Arslandağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ayrıca kronik stres altında yaşayan kişilerde adrenalin ve kortizol gibi stres hormonları düzeyi oldukça yükselecektir. Bu hormon yükseklikleri kanın pıhtılaşmasını kolaylaştıracaktır. Bu değişikleri dolaşım ve sinir sistemi üzerinde çok sayıda etkiler yapmaktadır. Tıbbi olarak bu 'Saldır ya da kaç' tablosu kalp hızının yükselmesine, kanın kaslara yönlendirilmesine, kana yağ asitlerinin salınmasına, nefes alma sayısının artmasına, kaslarda gerilmelere neden olur. Sonuç olarak ritim bozuklukları gelişebilir. Kan basıncının artması ile inme riski artar. Kan yağ düzeyinin artması ve kanın pıhtılaşma yeteneğinin kolaylaşması ile kalp krizi riski artar. Bozulmuş yeme içme, sigara kullanımı, artan kortizon düzeyi 'elma' tipi şişmanlığa yol açar. Bu da ileri dönemlerde tansiyon, şeker hastalığı ve kanserlerin oluşmasını kolaylaştırır.”