Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Millete Hizmet Yolunda” konuşmasıyla çözüm sürecine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Acılar üzerine istikbal inşa edilemeyeceğini söyleyen Başbakan Erdoğan, “Acılar sürekli sıcak tutularak, acılar sürekli hatırlanarak, her daim ağlayarak, feryat ederek gelecek kurulamaz” dedi. “Elbette acılarımızı unutmayacağız” diyen Başbakan Erdoğan, “Elbette, bu topraklar üzerinde hep birlikte yaşadığımız acılardan dersler çıkaracağız. Ancak geleceği acılar üzerine değil, ortak hedefler, ortak gayeler, ortak sevinçler üzerine bina edeceğiz” diye konuştu.
Terörün artık bitme noktasına geldiğini, Türkiye’de huzur ve kardeşlik ikliminin esmeye başladığını kaydeden Erdoğan, çözüm süreciyle ilgili olarak şöyle konuştu:
“Şunu çok büyük bir memnuniyetle ifade etmeliyim ki, bize çok büyük acılar yaşatan, bizi karamsarlığa, bizi milletçe umutsuzluğa sevk eden, evlatlarımıza olduğu kadar, aşımıza, ekmeğimize musallat olan terör, artık bitme noktasına gelmiştir. 10 yıl boyunca sürdürdüğümüz kararlı duruş, kararlı politikalar, reformlar, demokratikleşme girişimleri sonuç vermiş, Türkiye’de nihayet huzur, nihayet kardeşlik iklimi esmeye başlamıştır. Dikkatinizi çekiyorum. Bugün sadece terör bitmiyor, bugün sadece annelerin gözyaşları dinmiyor, bugün sadece silahlar susmuyor. Bugün, on yıllardır devam eden, kardeşi kardeşe düşman, kardeşi kardeşe hasım eyleyen, ret, inkar ve asimilasyon politikaları da tarihe karışıyor. Hiç kuşkunuz olmasın. Bugünlerde Türkiye için yeni bir kapı açılıyor, yeni, tertemiz bir sayfa açılıyor. İnşallah, bu tertemiz sayfa, acılarla, gözyaşlarıyla, feryatlarla, kanın kırmızısıyla değil, sevinçle, huzurla, umutla dolacak. Bu tertemiz sayfa, kardeşlikle, kardeşlik hukukuyla Allah’ın izniyle her daim bembeyaz kalacak.”
“ÇOCUKLARIMIZ ARTIK YAPAY SORUNLARLA DEĞİL, KARDEŞLİKLE BÜYÜYECEK”
Başbakan Erdoğan, kendilerinin iktidara geldiğinde acılarla dolu bir Türkiye’yi devraldıklarını, kanın, gözyaşının aktığı, feryat ve figanın göklere ulaştığı bir Türkiye olduğunu belirtti. “Ama biz, Allah’ın izniyle, çocuklarımıza çok farklı bir Türkiye miras bırakacağız” diyen Başbakan Erdoğan, “Hem biz, hem çocuklarımız, hem torunlarımız, artık yapay sorunlarla, sanal korkularla, olmayan tehditlerle değil, umutla, sevdayla, kardeşlikle büyüyecekler. Türkiye artık enerjisini, kaynaklarını, hazinelerini gereksiz tartışmalara, kanlı çatışmalara, yapay tehdit ve korkulara değil; eğitime, bilime, kalkınmaya sarf edecek” şeklinde konuştu.
Erdoğan, terör sorununun sona ermesiyle bölgeler arası kalkınmışlık farkının sona ereceğine ve çatışma kültürünün de sona ereceğine vurgu yaptı. Başbakan Erdoğan şunları söyledi:
“Allah’ın izniyle artık yoksullukla daha kolay mücadele edeceğiz. İşsizliğin üzerine daha kararlı şekilde gideceğiz. Bölgeler arası kalkınmışlık farklarını en aza indireceğiz. Özel sektör yatırımlarıyla, üretimle, ticaretle, ihracatla, istihdamla, Türkiye’nin doğusu ile batısını bir ve beraber yapacağız. Aynı vatan toprağı üzerinde, aynı ay yıldızlı bayrağın altında, geleceğe hep birlikte güvenle bakacağız. Şiddeti, silahı, çatışma kültürünü yanımıza yaklaştırmadan, her meselemizi, istişareyle, fikir teatisiyle, siyasetle çözeceğiz.”
“İÇİNDEN GEÇTİĞİMİZ SÜREÇ BİR ‘AL-VER’ SÜRECİ DEĞİLDİR”
Başbakan Erdoğan, çözüm süreci için “İçinden geçtiğimiz süreç, bir ‘al-ver’ süreci değildir” diyerek, “İçinden geçtiğimiz süreç, bir ‘galibiyet’, ‘mağlubiyet’ süreci değildir. İçinden geçtiğimiz süreç, taviz verdiğimiz bir süreç asla değildir. Şunu bilmenizi isterim ki, bu süreç şiddetin bir yöntem olmadığının fark edildiği, şiddetin terk edildiği, fikrin ve siyasetin egemenlik ilan ettiği bir süreçtir” diye konuştu.
Sürecin başarıyla sonuçlanması durumunda Cumhuriyet’in daha da güçleneceğini kaydeden Erdoğan, “Bu süreçte birlikte Cumhuriyet çınarımızın kökleri çok daha derinlere, dalları ve yaprakları ise çok daha yükseklere erişecektir. Bu süreçle birlikte refah, istikrar, güvenlik, huzur daha da artacaktır” dedi. Sürecin sonunda çatışmacı politikacıların kaybedeceğini söyleyen Erdoğan, “Ama bu sürecin sonunda, Türkiye kazanacak, demokrasi kazanacak, evlatlarımız, torunlarımız, annelerimiz, babalarımız kazançlı çıkacaktır. Temkini elden bırakmadan, sabotajlara, tahriklere fırsat tanımadan, korkaklara kulak asmadan yolumuzda yürümeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
“DÖVİZ REZERVİ 132 MİLYAR DOLARA ULAŞARAK YENİ BİR REKOR KIRDI”
Erdoğan, konuşmasının son bölümünde ise ekonomideki son duruma değindi. Merkez Bankası’nın döviz rezervinin yeni bir rekor kırarak 132 milyar dolara ulaştığını kaydeden Erdoğan, “10 yıl önce 27,5 milyar dolardan devraldığımız rezerv, şu anda 132 milyar dolarda. Sadece 2 hafta sonra 14 Mayıs’ta, Uluslararası Para Fonu’na son dilim borcumuz olan 400 milyon doları ödüyor ve bu defteri artık kapatıyoruz” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan konuşmasını şu sözlerle bitirdi:
“Hatırlayın 10 yıl önce 23,5 milyar dolar olarak devraldığımız IMF borcu, nihayet 2 hafta sonra artık tarihe karışıyor. Bundan böyle IMF’ e borcu olan bir Türkiye yok, belki de IMF’e borç veren bir Türkiye olacak. Biz, bütün bu başarıları, bütün bu sevinçleri, tüm bu rekorları, silahların konuştuğu bir ortama rağmen elde ettik. Şimdi, silahların sustuğu, gençlerin umutla hayata sarıldığı bir ortamda Türkiye’nin nerelere ulaşacağını, hangi seviyeleri yakalayacağını, sizin muhayyilenize bırakıyorum. Bu yola, ‘Niyet Hayır’ diyerek çıkmıştık. İnşallah, bu akıbeti de yakalayacağız. Allah’tan bizi mutlu sona bir an önce eriştirmesini niyaz ediyorum. Hazreti Peygamber’in (SAV) hadisi şerifindeki gibi bir bedenin uzuvları misali, bir, beraber, kardeşçe yaşamayı rabbim bizim için daim kılsın. 23 Nisan 1920 ruhuyla, Ankara’daki o heyecan ve coşkuyla, daha nice zaferlere, nice başarılara ulaşmayı Allah bizlere nasip etsin diyorum. Bu düşüncelerle sözlerime son veriyor, ailenizle, sevdiklerinizle, sıhhat ve afiyet içinde yaşamanızı temenni ediyor, yeniden kavuşmak, yeniden buluşmak üzere hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ecdadımız hiçbir zaman hiçbir şeyden korkmadı; biz de korkmadık, korkmuyoruz. Birileri çıkıp, parçalanıyoruz diye bizi korkutamaz. Birileri çıkıp, bölünüyoruz diye bizi korkutamaz. Birileri çıkıp, dağılıyoruz diye bizi ürkütemez” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Millete Hizmet Yolunda” konuşmasıyla gündeme dair önemli açıklamalar yaptı. “Nisan ayı içinde yaptıklarımızdan daha ziyade sizlerle bir başka konu üzerinde hasbihal etmek arzusundayım” diyen Erdoğan, 76 milyonun tamamını ilgilendiren, çocukları ve Cumhuriyetin geleceğini yakından alakadar eden bir meseleye değinmek istediğini belirtti. Başbakan Erdoğan, “Nisan ayı milletimiz için, ülkemiz için, hatta tüm insanlık için çok önemli, çok anlamlı 2 yıldönümü ihtiva ediyor” diyerek, bunlardan bir tanesinin 20 Nisan tarihi yani Hazreti Peygamber’in doğumunun miladi yıldönümü olduğunu hatırlattı. Nisan ayındaki bir diğer önemli tarihin ise 23 Nisan tarihi olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, “Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış yıldönümü ve bu yıldönümünde idrak ettiğimiz Milli Hakimiyet ve Çocuk Bayramı” hatırlatmasında bulundu. Kutlu Doğum Haftası’nın kutlandığını belirten ve Hazreti Muhammed’den hadis de paylaşan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Allah’a hamdolsun bu yıl da Hazreti Peygamberin doğum yıldönümüne vasıl olduk ve milletçe büyük bir huşu içinde, edep ve hürmet içinde Peygamberimizi salat ve selamlarla yad ettik. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin 81 vilayetinde Hazreti Peygamber (S.A.V) çeşitli merasimlerle yad edildi, hem hayatı, hem hadisleri tekrar tekrar hatırlandı ve hatırlatıldı. Burada Millete Hizmet Yolunda Programı vesilesiyle birazdan sizlerle paylaşacağım konuyla da alakalı olarak, Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifini hatırlatmakta fayda görüyorum. Şöyle buyuruyor Efendimiz; ‘Müminler, birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta, bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar’. Evet sevgili vatandaşlarım. İşte, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi, adeta bu hadis-i şerifin bir tecellisi olarak, bir tezahürü olarak, somut bir yansıması olarak, kardeşlik üzerine tesis edilmiştir. 23 Nisan 1920’de Ankara’da o güzel açılışın cereyan ettiği atmosfer, mutlaka hatırlanması, mutlaka üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken bir atmosferdir.”
“BİZİM CUMHURİYETİMİZ KARDEŞLİK ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞTİR”
Başbakan Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde TBMM’nin açılışı sırasındaki manzarayı anlatarak, önemli detaylar paylaştı. TBMM’nin açılışından 2 gün önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün o dönemki bütün komutanlara, bütün valilere, bütün belediye başkanlıklarına bir telgraf gönderdiğini belirten Erdoğan, “Gazi telgrafında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, 23 Nisan Cuma günü cuma namazını müteakip açılacağını ifade ediyor” dedi. Aynı telgrafta Gazi Mustafa Kemal’in Meclis’in açılması vesilesiyle 2 gün boyunca tüm illerde Kur’an-ı Kerim’in hatmedilmesini, 23 Nisan Cuma günü hatim dualarının yapılmasını, mevlitler okutulmasını, minarelerden de salavatı şerifeler getirilerek Meclis’in açılışının kutlanmasını emrettiğini ifade eden Erdoğan, “23 Nisan 1920’de ise Ankara’da Hacı Bayram Veli Camii’nde cuma namazı kılınıyor, Kur’an-ı Kerim okunuyor, sonra sancak ve Peygamberimizin sakal-ı şerifi alınıyor, Ankara’da Ulus semtinde bulunan ilk Meclis binasına gidiliyor. Ankara’daki mutluluğu, heyecanı, coşkuyu tarif edebilmek gerçekten mümkün değil. Ankara, her anlamda en renkli günlerinden birini yaşıyor. Diyarbakır mebusları orada, Trabzon mebusları orada, Edirne, İzmir, Afyonkarahisar, Antalya, Sivas, Erzurum mebusları orada. Yerel kıyafetleriyle, yerel lehçeleriyle, farklı dilleriyle, Türkiye’nin her yerinden, her vilayetinden mebuslar, yaşanan heyecana ortak oluyor, renk katıyorlar” şeklinde konuştu.
Bu coşku ve heyecanın sadece Misak-ı Milli sınırları içinde kalmadığına işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Burada şu hususu özellikle vurgulamak isterim. Ankara’dan yayılan heyecan, sadece Misak-ı Milli sınırlarının içinde kalmıyor. Ankara’da Meclis’in açılması, ta Hindistan’daki, Pakistan’daki, Afganistan’daki kardeşlerimizi sevindiriyor. Balkanlar’daki, Ortadoğu’daki, ta Açe Sumatra’daki, hatta ta Arjantin’deki kardeşlerimiz, Ankara’da Meclis’in açılmasından büyük bir sevinç duyuyor, dualarını gönderiyor, hatta parmaklarındaki yüzükleri, kollarındaki bilezikleri çıkarıp, Meclis için, Kurtuluş Savaşımız için seferber ediyorlar. Ankara’da gerçek bir kardeşlik iklimi oluşuyor. Ankara’da gerçek bir dayanışma tablosu çiziliyor. 23 Nisan 1920’de Ankara’da bütün farklı renkler, bütün farklı etnik gruplar, bütün farklı diller, mezhepler, ortak bir gaye için toplanıyor; hepsinin yüreği ortak bir hedef için çarpıyor. Hiç kimse kimseyi dışlamıyor. Kimse kimseyi horlamıyor. Kimse kimseyi aşağılamıyor. Hiçbir mebus diğerine tepeden bakmıyor, böbürlenmiyor, kibirlenmiyor. Hepsi, tüm mebuslar bir arada, ‘Biz Türkiyeyiz’ diyor, o ruhla, o heyecanla, o şuurla Kurtuluş Savaşımızın hazırlıklarına başlıyorlar. İşte o birliktelik, o kenetlenme hali, o kardeşlik ruhu, o dayanışma iklimi, Sakarya’da bize zaferi getiriyor, istiklalimiz böylece kurtarılmış oluyor. Sevgili vatandaşlarım. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 93’üncü yıldönümünde, şu hususları tekrar tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Bizim Meclisimiz, bizim Cumhuriyetimiz, kardeşlik üzerine inşa edilmiştir. Bizim millet anlayışımız, kardeşlik hukukuyla şekillenmiştir. 780 bin kilometrekarenin içinde yaşayan herkes, birbirinin öz be öz kardeşidir. Bu kardeşlik kavramından hiç kimse rahatsız olmasın. Kardeşler, zaman zaman birbirine darılır, birbirine gücenir, birbirinden incinir. Ancak, arada ne olursa olsun kardeşlik kesilip atılacak, yok sayılacak, reddedilecek bir ilişki değildir. Kimi zaman kardeşlerin arasına nifak da girebilir; kimi zaman kardeşlerin arasına husumet de girebilir, kimi zaman dışarıdan birileri gelip aile huzurunu, kardeşlik hukukunu hedef alabilir. Ancak bizim geleneklerimizde, bizim medeniyetimizde, arada her ne yaşanmış olursa olsun kardeşler gelir aynı çatının altında buluşur, kucaklaşır ve helalleşir. Aralarında küslük olan, güceniklik olan, aralarına husumet girmiş olan kardeşler, o güzel bayram sabahlarında, anne babaların, evlatların önünde samimiyetle kucaklaşır, geçmişi unutur, kötü günleri unutur, geleceğe bakarlar.”
“BİRİLERİ GÜZEL YURDUMUZU AÇIKHAVA HAPİSHANESİNE ÇEVİRMEK İSTEDİ”
Başbakan Erdoğan, 23 Nisan 1920’den sonra, 29 Ekim 1923’ten sonra belli dönemlerde devlet ve hükümetlerin kuruluş ruhundan, kardeşlik hukukundan uzaklaşmak suretiyle millete çok büyük acılar yaşattığını belirterek, “Yaşanan acılar farklı olabilir. Yaşatılan zulümlerin derecesi farklı olabilir. Zalimler farklı, mazlumlar farklı olabilir. Ancak, hepimizin acıları aynıydı, hepimizin yaraları aynıydı, bize acı yaşatan, bizim yüreğimizde yaralar açan zihniyet hep aynıydı” diye konuştu.
“Biz, 29 Ekim 1923’te, büyük bir sevinçle, büyük bir coşkuyla, çok büyük umutlarla Cumhuriyetimizi kurarken, sonraları birileri, bizim bu güzel yurdumuzu, güzel ülkemiz Türkiye’yi çok büyük bir açıkhava hapishanesine çevirmek istediler” diyen Başbakan Erdoğan, “Hangimizin babası, hangimizin dedesi acı yaşamadı ki?” diye sordu. Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:
“Kur’an-ı Kerim’in okunmasını, öğretilmesini, öğrenilmesini yasakladılar bu ülkede. Minarelerden ezanın aslına uygun olarak okunmasını yasakladılar bu ülkede. Sağdan, soldan, her kesimden yazarların, mütefekkirlerin kitaplarını yasakladılar. Yazarları, düşünürleri, gönül insanlarını hapislere mahkûm ettiler. Düşünceyi açıklamayı yasakladılar. İnancını yaşamayı yasakladılar. İnancına göre giyinmeyi, yaşamayı yasakladılar. Çok daha ileri gittiler. Masum insanları, hukukun temel ilkelerine aykırı olarak güya yargıladılar ve idam ettiler. Bir şehri, bir bölgeyi topyekûn ölümle, toplu kıyımla cezalandırdılar. Bu ülkenin seçimle gelmiş, milletin teveccühüyle gelmiş, 10 yıl boyunca da milletin sevgilisi haline yükselmiş Başbakanını, onun iki bakanını idam ettiler. Gençleri birbirine kırdırmak istediler. Sadece belli sermaye gruplarını, sadece belli okul mezunlarını, sadece belli inanç gruplarını değil; şarkıları, türküleri, şiirleri dahi yasakladılar.”
“SİZİN İSTEMEDİĞİNİZ BİR ADIMI ASLA ATMAYIZ”
Başbakan Erdoğan, “Millete Hizmet Yolunda” konuşmasında, milletinden korkan bir devletin güçlü bir devlet olamayacağını vurguladı. “Milletini her daim korkutan bir devlet, onurlu devlet olamaz” diyen Erdoğan, “Milleti kendisine düşmanmış gibi gören, sanal tehditler üreten, sanal korkular üreten bir devlet, adil olamaz, sosyal olamaz, laik olamaz, hukuk devleti hiç olamaz” dedi.
Başbakan Erdoğan, “Bizi yıllarca korkularla sindirmek istediler” diyerek, milletin anarşiyle korkutulup demokrasinin askıya alındığını, irticayla korkutulup inançların aşağılandığını kaydetti. “Bölünmeyle korkutup, özgürlüklerimizi sınırlandırdılar” diyen Başbakan Erdoğan, “Dış tehditlerle korkutup, ekonomiyi küçülttüler. İç tehditlerle korkutup, sosyal hayatı tahrip ettiler” şeklinde konuştu.
AK Parti’nin son 10 yıl içinde hangi kronik meseleye el attıysa milletin karşısına korkuların çıkarıldığını kaydeden Erdoğan, “Hangi reformu yapmak istediysek, Türkiye bölünür dediler, parçalanır dediler, yok olup gider dediler. Biz özgürlükleri genişletmek, demokrasinin standartlarını daha ileri seviyelere taşımak istedikçe, birileri önümüze korkularla, bahanelerle geldi” dedi. Hiçbir korkuya inanmadıklarını, hiçbir tehdide boyun eğmediklerini, provokasyona ‘eyvallah’ demediklerini anlatan Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları dile getirdi:
“Biz, sizden aldığımız yetkiyle, sizden aldığımız güçle, sizin gösterdiğiniz istikametten hiçbir başka istikamete bakmayız. Biz, sizin çizdiğiniz rotanın dışında asla yürümeyiz ve yürümeyeceğiz. Biz, sizin istemediğiniz bir adımı, size rağmen bir adımı asla ve asla atmayız. 10 yılı aşkın bir süredir, sizden aldığımız yetkiyle, sizin çizdiğiniz rotada, sizin gösterdiğiniz istikamette yürümeye devam ediyoruz. Siz bizimle olduğunuz müddetçe, siz bizim arkamızda olduğunuz müddetçe, hayır dualarınızı bize azık ettiğiniz müddetçe, milletin yolunda, millete hizmet yolunda, sarsılmadan, yıkılmadan, yılmadan ve yorulmadan yürümeye devam edeceğiz.”
“BİRİLERİ ÇIKIP ‘BÖLÜNÜYORUZ’ DİYE BİZİ KORKUTAMAZ”
Başbakan Erdoğan, “Biz, 76 milyon, hepimiz büyük bir milletin fertleriyiz” diyerek, “Biz, şanlı bir tarihin mirasçıları, dünyaya yön vermiş bir medeniyetin evlatlarıyız. Biz bir kabile devleti asla değiliz” dedi. Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz, Selçuklu çınarının, Osmanlı Cihan Devleti çınarının devamı olan, o büyük çınarların beslendiği kaynaktan gıdasını alan Cumhuriyet çınarının sahipleriyiz. Biz, bu hayata, bu topraklara, pamuk ipliğiyle değil; asırlık bir çınar toprağa nasıl sımsıkı tutunursa, bu toprağa öyle sımsıkı tutunmuş bir milletiz. Eğer bizim ecdadımız, yenileceğiz korkusuyla mücadeleden kaçsaydı, bugün gururla sahip çıktığımız zaferlerimiz, gururla tutunduğumuz vatanımız, gurur duyduğumuz ay yıldızlı bayrağımız olmazdı. Ecdadımız hiçbir zaman hiçbir şeyden korkmadı; biz de korkmadık, korkmuyoruz ve korkmayacağız. Birileri çıkıp, parçalanıyoruz diye bizi korkutamaz. Birileri çıkıp, bölünüyoruz diye bizi korkutamaz. Birileri çıkıp, dağılıyoruz diye bizi ürkütemez. Biz, korkakları kendi haline bırakır, kendi korkaklıkları içinde bırakır, cesaretle, kararlılıkla, ay yıldızlı bayrağı daha yüksek burçlara dikmenin mücadelesini veririz.”