Gelenekle ilgili rivayete göre; İstanbul'da yaşayan rütbeli bir subayın uzun süre çocuğu olmaz. Kızıltepe'de yatırı bulunan İsmail Dede subayın eşinin rüyasına girerek kendisini ziyaret etmesi halinde çocuğunun olacağını söyler. Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Çorum'a ulaşan subay ve eşi, oradan da köye yaylı denilen bir at arabasıyla gelir. Köyde konuk oldukları hane sahibi subay ve eşini tırmanması oldukça zor olan İsmail Dede Yatırı'nın bulunduğu yere katırla götürür. Subayın eşi dağa çıktığında karşılaştığı manzara karşısında hayal kırıklığına uğrar çünkü karşısında basit, taşlarla çevrilmiş bir yer çıkar. O burayı yeşillikler içinde, sulu, suları çağlayan, kuşları öten bir sayfiye yeri olarak hayal etmiştir. Kadın bu beklentisini, "Ben burayı bakımlı, güzel, şenlikli bir piknik yeri gibi, manzaralı bir yer olarak hayal etmiştim" şeklinde dile getirir. Subayın eşi hiçbir dua, beddua, bir Fatiha dahi okumadan biraz aşağıya inerek katıra biner. Katıra bindiğinde, "Altındaki katır buluğ getirsin de sen doğurma emi kızım" diye bir ses duyulur. Kadın hemen katırdan inip tekrar yatırın olduğu yere koşup gelir. Taşları ısırır ama artık duası geçmez. Bu arada kadının bindiği katır doğurur. Subayın eşi pişmanlık içinde dualar eder, kurbanlar keser ama yine de çocuğu olmaz. Subayın eşiyle gelip katırın doğurmasına şahit olan köylülerin İsmail Dede'ye olan muhabbet ve itikatları daha da artar. Bu olaydan sonra yatır, "Gatırgunnadan İsmail Dede" diye anılmaya başlanır. Bu olayın hatırasını yaşatmak ve yatırı memnun etmek için her yıl at kurban edilmeye başlanır. At kurbanı, geleneksel olarak her yıl baharda mayısa doğru ya da en geç mayıs ayı çıkmadan yapılmaktadır. Kurban sunum zamanını tabiatın canlanması, Hz. Ali'nin doğum yıl dönümü hava şartları ve son zamanlarda özellikle ekonomik koşullar belirlemektedir. Yani kurbanın tarihi mevsim olarak belli, gün olarak belirsizdir.
Pazardan satın alınmak suretiyle temin edilen atlar ki bunlardan biri Mehmet Dede Obruk diğeri Mehmet Dede Tekke köyü adına satın alınmıştır. Para karşılığı tutulan iki kişi tarafından sabahın erken saatlerinde üzerlerine binilmek suretiyle kurban edilecekleri Kızıltepe’ye götürülerek, Gatırgunnadan İsmail Dede Yatırı’ndan yaklaşık 50 metre aşağıda bulunan ve katırın doğurduğu rivayet edilen yerde ayakları bağlanıp yönleri kıbleye gelecek şekilde yatırılıp kurban edilirler. İki köyün kurbana katılımı at satın almak için toplanan paraya katkıda bulunmak şeklinde olmuştur.
Dede Korkut’ta geçtiği şekliyle kurban edilmiş atların üzerinde uçuşan kuşları gördükçe kesilen kurbanın İsmail Dede tarafından kabul edildiğini, o yıl da bolluk ve bereket olacağına inanılır. Yöre halkının inancına göre kesilen kurbanların makbul olup olmadığı, yatır tarafından kabul edilip edilmediği, doğaya terk edilen kurbanların yabani hayvanlar tarafından yenilip yenilmemesiyle ölçülmektedir.
Bu sebeple atların kesilmesinden bir hafta sonra köy muhtarı veya köy halkı tarafından birileri kurban yerine gönderilmekte ve doğaya bırakılan kurbanlar kontrol ettirilmektedir. Bunun için Mehmet Dede Tekke köy halkı kurban edecekleri atların sağlıklı olması dışında cinsiyet gözetmek gibi herhangi bir özellik aramıyor. Atların sağlıklı olması ve kendi başlarına yürüyerek kurban edilecekleri yere ulaşmaları yeterli görülüyor. Günümüzde at kurbanına birçok fonksiyon yüklenmiştir. Bunlardan birincisi bereket beklentisi ve sakınma amacıyla yönelik olan ve bunun için iki köy halkının ortaklaşa yaptığı kurban sunumudur. Kuraklık olup olmamasına bakılmaksızın her yıl tekrar edilir. Bir taraftan bereket beklentisi içerisinde olan yöre insanı, diğer taraftan yatırı Gatırgunnadan İsmail Dede'yi memnun etme amacını da gözetir. Yöre insanının, kurban kesilmediği zaman Gatırgunnadan İsmail Dede’nin köylerine afet (dolu) göndereceğine veya muhtemel afetleri önlemeyeceğine inançları tamdır. Atların kurban edilip doğaya terk edilmesi ise, bir şükür ifadesi olarak kabul edilir.