Bu noktada doğumdan ölüme aktif yaşlanma, mutluluğu nasıl sağlayacağız deyince de burada da bilim dünyasının bize verdiği bilgiler doğrultusunda politikalar üretmek en büyük görev alanlarımızdan bir tanesi. Yaşam, doğum ve yaşam ile ölüm arasındaki bu yolculuğa baktığımız zaman hakikaten yaşlılık aslında o mukaddes ve önemli bir alan ki, çünkü saçlar kendiliğinden beyazlaşmıyor. O sakallar kendiliğinden ağarmıyor, koca bir hayat, deneyim var. Nesiller arası büyük bir köprü var. Kültürümüzün ve geleneklerimizin gençlerimizden bundan sonraki süreçte yaşlarımıza gitmede büyük bir geçiş noktası var” dedi.
Yaşlılığın çok önemli olduğunu ifade eden Bakan Şahin, “Gençlerimize baktığımız zaman gençlerimizin aynada göremediğini yaşlılarımızın tuğlada gördüğü bir olgunluğa bir bakış açısına ulaşıyor. Bizim inanç değerlerimize baktığınız zaman yaşlılık çok önemli. Annesi babası yanında yaşlanınca bir ‘of’ dememenin ne kadar önemli olduğunu, ‘küçüğe merhamet etmeyen, büyüğe saygı göstermeyen bizden değildir’ anlayışının mensuplarıyız.
O zaman bu kadar önem verilen ve kıymet verilen alan içerisinde bize düşen şey yarın onları yaşamamak için bugün gerekli tedbirleri almamız gerekiyor. O yüzden kendi anamıza babamıza of demeden bakabilmeyi başarmamız lazım. Çünkü hayat çok kısa ve gün gelip hayat bittiği zaman geriye dönüp vicdanınıza baktığınız zaman ‘ben nasıl evlat oldum, onun gönlündeki durumum neydi bu sınavı geçebildim mi?’ dediğinizde çok olumlu gelmesi lazım. O yüzden biz bakanlık olarak yeniden yapılanmamızdaki en büyük neden budur. Çok güçlenmemiz lazım, güçlü politikalar üretmemiz lazım” diye konuştu.
Bakan Şahin, konuşmasında 90 bin yaşlıya ve 400 bin engelliye mali destek verdiklerini de söyledi. “Ölümü bekleyen yaşlılar istemiyoruz” diyen Bakan Şahin, şunları söyledi:
“Yetimin, yaşlının, yoksulun, bizden yardım isteyen, bizden talep eden herkesin yanında olabilecek güce sahip olduk. Dolayısıyla hiçbir mazeretimiz yok. Son 10 yılda yaşlılıkla ilgili çok önemli temel çalışmaları yaptık. 90 bin yaşlımıza ve 400 bin engellimize mali destek veriyoruz. Pencerenin kenarında dışarıya bakıp hayatla umudunu kesmiş, ölümü bekleyen yaşlılar istemiyoruz. Hayatı son nefesine kadar hem bu dünya hem öbür dünya için aktif bir şekilde çalışmamız gerektiğini biliyoruz. Yalnız kalmaktan korkuyorlar, o yüzden onların yanında olmalıyız.”
Emine Erdoğan ise, “Hepimiz aslında her gün her doğan güneş ile birlikte yeniden doğuyoruz. Her sabah yeni bir güne gözlerimizi açıyoruz. Doğum ve ölüm arasında süresi belli olmayan hayat çizgisi üzerinde aslında her gün yeni bir hayata başlıyoruz. Doğduğumuz günden itibaren hepimiz çok iyi biliyoruz ki bize verilen süre bellidir. O süre ne bir saat öne alınacak ne bir saat ertelenecektir. Onun için her günümüzü ilk gün, her günümüzü bir son gün gibi yaşıyor, her nefesimizi ilk nefes, her nefesimizi belki de son nefes olarak alıp veriyoruz.
Biz bizim için mukadder olan saatle değil, bize emanet olarak verilen ruh ve bedenle ilgiliyiz. Onlardan sorumluyuz. Bu sorumluluğun gereği olarak her günümüzü bir yeni gün olarak görmek zorundayız. 7 aylık bir bebekle, 7 yaşındaki bir çocukla, 17 yaşındaki bir gençle, 70 yaşındaki bir ihtiyarın başladığı gün aynı gündür. Hepsi güne aynı tazelikle, aynı umutlarla uyanır. Hepsi de yaşlarının verdiği birikim kadar günü değerlendirir. Nasıl ki aynı güne, aynı güneşe merhaba dedilerse, aynı gün ve güneşe elveda der. Bu hayat dairesi içerisinde yaşlanmak asla geride kalmak değil, edindiği birikim ve olgunlukla daha ileride belki de daha yüksekte olmaktır” dedi.
Yaşlanmayı dağa tırmanmaya benzeten Emine Erdoğan, “Çıktıkça yorgunluğunuz artar ve nefesiniz kesilir ama görüş açınız genişler.
Yaşlılar bir bebekle, bir gençle aynı güneşin altında nefes alıp verirler ama yaşlılar hiç kimsenin görmediğini görecek ve anlayacak kadar büyük bir hazinenin de sahibidirler. Dinimizde ve kültürümüzde dünyada pek fazla örneği olmayan güzel ve anlamlı kavramlar vardır. Kamil olmak, kemale ermek deriz. Bu kavramlar aynı zamanda birer rütbedirler. Bu rütbeler okumakla, araştırmakla, peşinden koşmakla değil yaşlanmakla, olgunlaşmakla, pişmekle elde edilebilecek rütbelerdir. Yaşlılar bu rütbelere ulaştıkları için her toplumun adeta kutup yıldızıdırlar” diye konuştu.
“YAŞLILARINI DIŞLAMIŞ BİR TOPLUM YILDIZINI KAYBETMİŞ BİR TOPLUMDUR”
Emine Erdoğan, “Yaşlıları ile irtibatını kesmiş bir toplum aslında kemal ile hikmet ile kanaat ile irtibatını kesmiş toplumdur. Yaşlılarını dışlamış bir toplum inanın kutup yıldızını, yani yönünü, istikametini kaybetmiş bir toplumdur. Yüzyıllardır çok okuyan mı çok gezen mi bilir tartışılır. Ben inanıyorum ki çok okuyanın, çok gezenin ötesinde çok yaşayan bilir. Hem de derinlemesine bilir. Aslıyla tam manasıyla bilir. Millet olarak tarihimiz boyunca bu birikimden, bu hikmetten ziyadesi ile istifade ettik. Bu günleri de yaşlılarımıza hürmet sayesinde inşa ettik.
Ne yazık ki hareketin ve hızın, buna paralel olarak yalnızlığın ve bencilliğin arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Hareket ve hız günlük hayatta yaşlıları ötelerken, yalnızlık ve bencillik de yaşlılarımıza hürmeti ciddi şekilde azaltmaktadır. Aile ile büyüyen bir Türkiye, çocuklarının umudu eksilmiş değil, umudunu çoğaltmış bir Türkiye, yaşlılarını dışlayan değil, yaşlılarına sahip çıkan bir Türkiye en büyük sevdamız. Ancak yaşlılarımıza hürmet göstermek bizi o hedeflere ulaştıracaktır” diye konuştu.
Daha sonra konuşma yapan Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal ise, çocuk, engelli ve yaşlılara sahip çıkılması gerektiğini belirterek, “Her toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da zayıf olan kesimler vardır. Bu desteğe ihtiyacı olan kesimler öncelikle kamu kurumu olarak, devletin kamu kurumlarının devamında da her bireyin sahip çıkması gereken kesimlerdir. Bunlar çocuklar, özürlüler, yaşlılardır. Yaşlılarımıza saygımız çok fazladır. Belki, zayıf kesimler arasında yaşlılarımız en fazla bireyler arasında destek gören kesim.
Fakat, gelişmiş toplum, köyden şehre inmiş toplum haline dönüşünce artık o eski sevgi, saygı gönlümüzde olsa da icraata gelince zayıflıyor. Gerçekten şu anda yaşlılarımıza ne kadar sahip çıkmak istesek de kurumsal olarak onların sahiplenilmesi, dertleri ile dertlenilmesi, ömürlerinin sonunda mutlu bir hayat yaşayabilmeleri zaman zaman sıkıntılı hale gelebiliyor. Eğer bunu bazı toplumlar acıları yaşayarak güzel şeyleri yapmayı öğrendilerse, biz de onlardan kurumsallaşmış hale dönüşmüş o güzel hizmetleri belki almamız, onların yaptıklarının daha iyisini yapmamız gerekir. Bugün burada belki gelecekte güzel yapılmayı planlanan şeylerin ilk meyvesi oluşacak” dedi.
Emine Erdoğan, programda Prof. Dr. Canan Karatay ile bir süre sohbet etti. Konuşmaların ardından Başkan Uysal, Bakan Şahin ve Emine Erdoğan’a çiçek takdim etti.