Karşıyaka’da halk oyunu bilmeyen kalmayacak Karşıyaka’da halk oyunu bilmeyen kalmayacak

“Atatürk’ü Gören Son Nesil” başlığını taşıyan etkinlik, Karşıyaka Belediyesi Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Atatürk’ün üç kez ziyaret ettiği İzmir Karşıyaka Kız Muallim Mektebi’nin 1930 ve 1940’lı yıllarındaki mezunlarından, bugün hayatta olan 41 kişin katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü ise, eğitimci-yazar Yücel İzmirli yaptı. 

Atatürk’ün İzmir’e her gelişinde mutlaka ziyaret ettiği Kız Muallim Mektebi’nin Cumhuriyetin ilk öğretmenlerini yetiştirdiğini vurgulayan İzmirli, Ulu Önder’in İran Şahı Rıza Pehlevi’yi de okula getirerek, “İşte benim öğretmenlerim” diye tanıttığını hatırlattı.

1914 yılında Karşıyaka Kız Muallim Mektebi adıyla kurulan Karşıyaka Lisesi’nin eski öğrencileri yıllar sonra bir kez daha bir araya geldi.  Muallim Mektebi mezunları o günleri yeniden yad ederek, Atatürk’le ilgili anılarını paylaştı.

Söyleşiye, Atatürk’ü ülkenin farklı coğrafyalarında görme şansını yakalayan isimler de katılarak, yaşamları boyunca unutamadıkları o anların heyecanını salondaki genç nesille birlikte yaşadı.

Tahir Türetken: “Cumhuriyet İlkokulu 4. Sınıfında okuyordum. Öğretmenim ertesi gün ütülü kıyafetler ile okula gelmemi istedi. Sabah 4 öğrenci olarak seçilerek Kordon’da Naim Palas’ta kalan Atatürk’ü görmeye gittik. Karşıyaka’daki 5 okuldan 4’er öğrenci gelmişti. Gazi, kalabalıkta bizlere hitaben “Ben bütün İzmir’i severim, ancak Karşıyakalılar, annem sizlerin bağrında yatıyor.” Dedi. Yüreğim yerinden çıkacak gibi heyecanlandım. Atatürk’ü görünce alkışlayıp ağladık. O gece İzmir’de bir balo düzenlendi, annem ve babam davetliydi. Atatürk’ün yakınındaki masada oturmuşlar.  O şerefli anı hiçbir zaman unutmadım. “ 

Ayşe Mayda (1912 doğumlu) (Türkiye’nin ilk ortodonti diş hekimi): “Evimiz Latife Hanım’ın ailesine ait evlerin yakınındaydı. Atatürk’le iki kez karşılaştım. Çok şıktı, ne giyse yakışıyordu. Çok güzel dans ediyordu. Duruşu, oturuşu, konuşması bir başkaydı. Çocukları çok sever, okul ziyaretlerinde sınıflara girip sorular sorardı. Latife Hanım’ın ailesinden çok sayıda hastam oldu. Atatürk’ü hep konuşurduk. Onu görünce heyecanlanır, adeta dilimiz tutulurdu.”

Nevin Akalın Dağlı: (Gazeteci Ece Temelkuran’ın anneannesi)
“Bizi o dönem Atatürk öğretmeni olarak eğittiler. Öğretmenlerimizin çoğu Kurtuluş Savaşı’na katılmış gazilerdi. Okul bitince bir köye tayinim çıktı. Katır sırtında üç saatlik yolculuktan sonra köye ulaştım. Gündüz çocukları okutur, gece de köylülere okuma-yazma kursu düzenlerdik. Çarşaf ve yorganlarla sahne kurup tiyatro gösterileri yaptık. Atatürk sevgimiz hala aynı düzeydedir.” 

Hasan Tahsin Abakan: (Karşıyaka Lisesi’nin efsanevi matematik öğretmenlerinden) “Öğretmenlerimizin hepsi savaşa katılan gazilerdi. Onların anıları kitaplardan önce gelirdi. Atatürk’ü 1932 yılında Kütahya’da öğrenci iken gördüm. Daha sonra Buca’da 1934 yılında ikinci kez görme imkanı buldum. Şapkası elinde halkı selamlıyordu. Anadolu insanına örnek oluyordu. Giyim kuşamı ile hep ilgi görürdü. 93 yıllık ömrümde böyle bir lider hiç görmedim. O bir fikir adamıydı, ülkemizi çağdaş medeniyete ulaştırmak için mücadele içinde oldu. “

Vaise Özbek: (1912 doğumlu) 1938 yılında Malatya’da öğretmenlik yaparken Atatürk’ün geleceği haberini aldım. Öğrencilerimle birlikte 4 kilometre yürüyerek istasyona ulaştım. Tren biraz gecikti, ancak heyecanımız eksilmedi. Hastalığı iyice artmıştı, ancak son derce sağlıklı görünmeye çalışıyordu. Sabiha Gökçen önde bizleri selamladı. ‘Lütfen rahatsız olmayın’ diye halka seslendi.”

Fatma Karadeniz Hepözusta: Atatürk Bergama’ya geldiğinde 6 yaşındaydım. Yola halı serilmişti, o halıdan yürümedi. Yol boyunca çocukların başlarını okşayarak ilerledi. Ben küçücüktüm, arkada kaldım. Başımı okşamadı diye arkasından bağırdım. Geri dönüp yanıma geldi ve ne istediğimi sordu. (Benim de başımı okşar mısın?) dedim.  Başımı okşadı. Okula gitmek, öğretmen olmak istediğimi söyledim. Babam Hüseyin Çavuş Atatürk’ün yakınında görev yapmıştı. Kendimi tanıttım. Bu arada komşumuz bir kadın yoksul olduğunu söyledi, yardım istedi. Kadını Halk Evi’ne götürüp giysiler aldılar. Daha sonra ev verdiler. Atatürk yanında koruma-polis olmadan halkın içinde dolaşırdı.“
Meziyet Onur (1916 doğumlu):  Atatürk’ü Basmane Garı’nda karşılamaya gittim. O kadar heyecanlandım ki Atatürk yanıma gelip  (Heyecanlanma, ben de insanım) diyerek başımı okşadı. Ben de ona (Sen insanların en büyüğüsün) dedim. Atatürk başımı okşadığı için 15 gün saçlarımı yıkamadım. “





Editör: TE Bilişim