Eşim dört çocuğumun bezlerini yıkayarak büyüttü. Bezleri kaynatıp, yıkayıp kullandı, çocuklarımızı büyüttü. Eskiler çok çile çekti. Şimdikilerin işi kolay artık çamaşır makinesi var. Bir de bu zorluklara rağmen misafirini, komşusunu ağırladılar. "Neden misafir geliyor" demediler. Artık şartlar çok kolay. Beş çocuk bile yapabilirsiniz Erkeklerin de artık işi çok kolaylaştı. Ama ben çok evde bulunamadım yoğunluktan dolayı. Çocuklarımın ve eşimin üzerinde çok hakkı var ben yoğunluktan çok vakit ayıramadım. Hatta bir akşam kızımın odasında bir pusula gördüm "Babacığım bir akşamını da bize ayır" yazıyordu. Onun hüznü de ayrıydı. Ama evlatlarım benim nerede olduğumu bildikleri için haklarını helal etmişlerdir. Başbakan Erdoğan, Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "1. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi"ne katıldı. Kongrede Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Başbakan Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan ve çok sayıda davetli de hazır bulundu. Kongrede konuşan Başbakan Erdoğan, son 200 yıl içinde dünyanın geçirdiği değişimin, insanlık tarihi boyunca yaşanan en keskin değişim süreçlerinden biri olduğunu belirtti. Son yüzyıllarda coğrafi keşifler, bilimsel araştırmalar, icatlar ve özellikle de savaşların insanlık tarihinin yönünü değiştirdiğini anlatan Erdoğan, artık Türkiye'nin hiçbir yerinde kullanılmayan kağnı ve kar  asabanın insanlık tarihinin en eski tarım araçları olarak anılacağını söyledi.Kendisinin ve yaşıtlarının sınırlı imkanlara sahip bir ülkenin çocukları olarak dünyaya geldiklerini ifade eden Erdoğan, ekonomik krizlerin, çok ağır savaşların yaşandığı, sadece Türkiye'de değil dünyada büyük sorunların olduğu bir dönemde hayata gözleriniz açtıklarını belirtti. Başbakan Erdoğan, çocukken kağıt yumaklar ve bez parçalarından futbol topu yaparak sokak aralarında futbol oynadıklarını anlatarak, "Forma, şort, tozluk, spor ayakkabı, çim saha, halı saha böyle bir şey hak getire. Uzun zaman bunlara sahip olamadık. Ben 15-16 yıl futbol oynadım. Şimdi hepsi suni veya doğal çim sahada futbol oynuyor. Şu andaki Çırağan Sarayı'nın orada Şeref Stadı vardı. Orada bir düştüğünde ayağınızın, bacağınızın tüm derisi soyulmuş ve günlerce geceleri yatağınızın içerisinde kıvranır dururdunuz, yeniden kabuk bağlayana kadar. Uzunca bir telin ucuna özellikle de tahtadan veya telden iki teker takardık, tozlu sokaklarda araba diye oynardık. Eskiden 3 tane rulman bulursak, Perşembe Pazarı bunun şahididir, bir tahtanın altına bunu yerleştirir yokuş aşağı giderdik. Uçurtma yapmak, mavi göklerde uçurmak en büyük eğlencemizdi. Bununla başka bir zevki yaşardık. Ama bunu da gidip kırtasiyeden almazdık. Undan yapıştırıcı yapardık, gazete kağıtlarından oluşturduğumuz uçurtmalarla bunu sağlardık. Parası olanlar uçurtmalarını temin ederdi. Yoksa o zaman evde anacıklarımızın bize verdiği desteklerle undan yapıştırıcı, gazete kağıdından bunu yapardık" diye konuştu.

"ÇOCUKKEN EN BÜYÜK ZEVKİMİZ GAZOZ KAPAĞI VE MİSKETTİ"

Çocukken en büyük zevklerinin misket, gazoz kapağı ve topaç olduğunu belirten Erdoğan'ın çocukluk anılarını anlattığı sırada salonda duygusal anlar yaşandı. Bazı davetliler gözyaşlarını tutamazken, konuşmasını sürdüren Erdoğan, şunları söyledi; "Bizim sokaklarda körebece oynamalarımız çok meşhurdu. Ama şimdi böyle bir şey de kalmadı. Çelik çomak, üç taş, beş taş, dokuz taş bizim oyun araçlarımızdı. Bunlarla çocukluğu yaşadık. Ama bugünün çocukları için maalesef bunlar bir anlam ifade etmiyor. Bu oyunların birçoğunu inanın bugünün çocukları ne yazık ki bilmiyor. Ben televizyonla birlikte sokakların nasıl boşaldığını, sokaktaki çocuk cıvıltısının nasıl azaldığını, hatta tamamen kesildiğini hatırlıyorum. Şu anda hemen her evde televizyon var. Bir tane değil, birkaç tane. Salonda, yatak odasında, özel çalışma odası varsa bir de orada var. Odaların sayısına göre çoğaltılabilir çünkü odadan televizyon odasına ve salona gitmek yorucu olur. Şu anda bu gidiş hayra alamet mi? Mümkün değil. Hemen her evde babanın, annenin ve belli bir yaşın üstündeki çocukların cep telefonu var. Bilgisayar ve bilgisayar oyunları hızla yayılıyor. İnternet tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de süratle yayılıyor. Bugünün çocuklarının meşgul olması, oynaması için gerçekten sayısız seçenek var. Ama şunu ben çok rahatlıkla, kesin bir ifadeyle söylüyorum; bütün yokluğa yoksulluğa, imkansızlığa rağmen bizim çocukluğumuz bugünün çocuklarına göre insanın dolu dolu geçti, daha neşeli, daha unutulmaz anılarla geçti. Bizim oyun alanımız sokak, uçsuz bucaksız mavi gökyüzünün altıydı. Bir futbol maçının ardından mahalle bakkalından alıp içtiğimiz ucuz gazozun tadını inanın şimdi ben hiçbir içecekte bulamıyorum. Hiçbir zaman biz tek başımıza kalmadık ve tek başımıza da oynamadık. Bir anda onlarca çocuk bir araya gelirdik, akşamın nasıl olduğunu anlayamazdık. Annelerimiz kapıya çıkar oradan çağırır, biz 'geliyorum' gibi oyalamalarla sonunda gitmek durumunda kalıyorduk. Sokakta dayanışmayı, paylaşmayı öğreniyorduk. Hava eğer yağışlıysa, çamur içinde kalmışsak benim annem evde değilse komşumuz Ayşe Hanım beni alır yıkar evime gönderirdi. Aynı şekilde onun çocuğu çamurluysa benim annem onu alır, tertemiz piripak yapar ondan sonra evine gönderirdi. Böyle bir dayanışma, paylaşım vardı. Kardeşliği, dostluğu, rekabeti de muhabbeti de sokakta öğreniyor, orada adeta geleceğin bir provasını yapıyor ve geleceğe, hayata öğle hazırlanıyorduk."


"BAKTERİLERİ, MİKROPLARI BİZ ÜRKÜTTÜK"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bezden yapılmış bir topun bugünün bilgisayar oyunlarıyla kıyaslanamayacak ölçüde keyif verici ve öğretici olduğunu ifade ederek, çocukluk yıllarında 5 kuruşa aldıkları sakızın, bugünün pahalı çikolatalarından, ekmek arası köfte hamburgerden çok daha lezzetli olduğunu anlattı. Çocukken maçlara giderken sloganlarının "köfte ekmek hazır yemek" olduğunu ve yedikleri ekmek arası köftenin tadının bambaşka olduğunu dile getiren Erdoğan, "Diyorlar ya 'şunu alma hasta olursun' diye.

Biz hasta olmadık. Belki de bakterileri biz ürküttük, mikropları ürküttük. Doğallık bambaşkaydı. Elbette değişimin önünde durmak, değişime set çekmek mümkün değil. Ama bizim değişimi kontrol etmek, değişimi yönlendirmek, sağlıklı şekilde kanalize etmek gibi bir sorumluluğumuzun olduğuna inanıyorum.

Sadece hükümetin değil, sadece siyaset kurumunun değil, üniversitelerin, okulların en önemlisi de anne ve babaların böyle bir sorumluluğu var. Biz değişimin bir gereği olarak en ileri teknolojiyi çocuklarımıza sunmak, bunun alt yapısını onlara sağlamak zorundayız. Ama aynı zamanda çocuklarımızın kendilerine, ailelerine, çevrelerine yabancılaşmalarını engellemek, teknolojinin esiri olmalarını da önlemek durumundayız" dedi.

"Teknoloji bize değil, biz teknolojiye hükmetmek zorundayız" diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı çocukların bütün günlerini, hatta bazen aralıksız birkaç günlerini bilgisayar başında geçirdiklerine dikkat çekti. Erdoğan, sadece bilgisayar terimleriyle konuşan ve artık anlaşılmaz bir dil kullanan çocuklar olduğunu belirten Erdoğan, "Yüz yüze oturdukları halde konuşmayan, ellerindeki telefonlar aracılığıyla birbiriyle oyunlar oynayan hatta birbirleriyle cep telefonu mesajlarıyla iletişim kuran çocuklar var. Bilgisayar yüzünden, bilgisayar oyunları yüzünden çocuklar huzursuz, sıkıntılı, öfkeli ve mutsuz bir şekilde büyüyor.

Kontrolsüz bilgisayar kullanımı nedeniyle çocukların eğitimi ciddi şekilde aksıyor. Önemli sağlık problemleri ortaya çıkabiliyor. Hatta dünyanın kimi bölgelerinde bilgisayar başında ölen insanlar olduğunu görüyor ve biliyoruz. Eğer robotların egemenliği ele geçirmesi diye bir şey varsa bunu bugün dünya kısmen yaşıyor. İnsanın, insan aklının, insan becerisinin ürettiği teknoloji bilinçsiz kullanıldığında hiç farkına varmadan insanı esir alıyor" diye konuştu.

"MAHALLEM İŞGAL ALTINDA"

Erdoğan, dün akşam eski mahallesine gittiğini de belirterek, sokaklardaki parklaşma nedeniyle şok olduğunu söyledi. Yaşadığı mahallenin eskiden çıplak olduğunu, bugün ise işgal altında olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bu bir yanıyla bu işgal güzel bir şey. Çünkü refah seviyesi artmış ki sokağın içinde bir tarafta bir dizi, öbür tarafta bir dizi araba var. Belediyelerimiz, başta şahsım olmak üzere kusura bakmasınlar çünkü hiçbir imar, proje onaylanırken ne yazık ki evlerin altına garajlar konmadığı için veya mahallelerde garajlar olmadığı için ne yazık ki sokaklar işgal altında. İki araç yan yana rahat geçecekken geçemiyorsun.

Neredeyse boş yer yok. Bir taraftan sevindim demek ki ülke refah ddüzeyi yükselmiş ki herkes bu kadar arabayı alabiliyor. Ama bir taraftan da sokaklar iEşgal altında. Biz özellikle yerel yöneticiler olarak bunun adımlarını da atmak durumundayız. Evlerin altına garaj mecburiyeti olduğu halde, bunun farkı alındığı halde o zaman biz o mahallede, o sokaklarda niye garajları yapmıyoruz?

Demek ki merkezi yönetimler olarak bizlere burada bir yasa düzenlemesi getirmek düşüyor. Bunun da adımını atmak durumundayız, buna mecburuz" şeklinde konuştu.

Bundan 30-40 yıl önce kadınların bugüne göre vakitlerinin daha fazla olduğunu dile getiren Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın da elde çamaşır yıkadığını anlattı. O dönemde çocuk bezi olmadığı için 4 çocuğu için "Amerikan bezi" denilen bezden alıp kullandıklarını anlatan Erdoğan, "O bezlerden alırdık, onlar kaynatılır, elde ovuşturulurdu. Hakikaten çok çileler çektiler. 4 tane çocuğumu eşim böyle büyüttü ama şimdiki annelerin işi kolay. Hemen çocuk bezi, katla at çöpe yenisiyle devam et.

Ama şimdikiler bir tane, iki tane çocuk yeter diyor. En az 3 tane yap, şartlar bak çok kolaylaştı. Bu ülkenin de ona ihtiyacı var." dedi.

Erdoğan, kadın gibi erkeklerin de bugün sahip oldukları hayatı kolaylaştıran imkanların çoğundan bugün mahrum olduklarını belirten Erdoğan, "Ama evlerine, ailelerine daha fazla vakit ayırıyorlardı. Ama şahsım müstesnadır. Ben o kadar vakit ayıramıyordum. Çünkü yaptığım iş, sosyal faaliyetler, siyasetle ilgileniyordum. Bundan dolayı da çocuklarımın benim üzerimde hakları var, eşimin üzerimde hakkı var.

Bir gece de yatak odamın kapısında büyük kızımın pusulasını gördüm. 'Babacım bir geceni de bize ayır' demişti. Onu ayırmamanın da hüznü içerisinde bu günlere geldik. Onlarda herhalde babalarının nerede olduğunu bildikleri için bize haklarını helal ediyorlar" ifadelerini kullandı.

Patlamanın Bilançosu Artıyor Patlamanın Bilançosu Artıyor

"TEKNOLOJİYE HÜKMETMEK DURUMUNDAYIZ"

"Evimize gelen bir teknolojinin bize, çocuklarımıza hükmetmesinin önüne geçmek, tam tersine teknolojiye hükmet durumundayız" diyen Erdoğan, Fatih projesiyle Türkiye'nin tüm okullarının eğitim alt yapısını değiştirdiklerini ifade etti. 4+4+4 ile ilgili CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun eleştirilerine de karşılık veren Erdoğan, "Tilki yetişemediği üzüme 'koruk' dermiş.

Ana muhalefet lideri ikide bir 4+4+4 ile ilgili olarak kalkıyor onun önüne hemen getiriyor 20 milyar dolarlık bir meseleden bahsediyor. TL mi diyor, dolar mı diyor? TL ise avantajdayız. Böyle bir şeyi ikide bir söyleyip duruyor. İddia eden, iddiasını ispatla mükelleftir. Senin böyle bir iddian varsa iddianı ispatlayacaksın. Bu ülkede sonra yargı ne iş yapar? Savcılar seni bekliyor, git yap müracaatını bildir, ver dilekçeni oraya. Elinde hangi belge varsa ver dilekçeni oraya, şu iktidarı onlar yargılasınlar.

Meydanlarda konuşmakla bir yere varılamaz. Biz Fatih Projesiyle ve eldeki tabletlerle bir çağı geride bırakıyoruz, bir çağı açıyoruz. Bu çağ, özgüven çağıdır. Bu çağ, aynı anda bizim yavrularımızın dünyayla hemen aynı anda onlara ulaşabilme çağıdır, buluşma çağıdır. Biz Ankara'da açılışını yaptığımız gün ki o gün 12 bin tablet dağıttık. Çocuklarımızdaki o özgüveni, neşeyi görmek, hakikaten sizler de orada bizimle olun isterdim" dedi.

Editör: TE Bilişim