Hükümete yönelik yolsuzluk iddialarına da yanıt veren Erdoğan, "Yolsuzlukların olduğu bir ülkede siz kalkıp 9 yıla 15 bin km duble yol sığdıracaksınız. Parmak sayılarıyla gösteriliyordu havalimanları, artık 46 noktaya uçuyoruz Türkiye'de. Bunları neyle yaptık. Yolsuzlukların olduğu Türkiye'de bunlar yapılabilir mi. Türkiye enerjisi neydi, şu anda nereye geldi. Enerji kullanımında hangi noktadaydık, şu anda hangi noktadayız. Bu santraller neyle yapılıyor. Güvenle. Bütün özelleştirmelerle müteşebbisin
önündeki taşları bu iktidar kaldırmıştır. Benim müteşebbisim rahat adım atsın diye. Yoksa müteşebbis adım atar mı. Bu ülkenin iktidarına güveniyor. Ama bundan önce güvenemiyordu. Şu anda bile bazı muhalif çevreler şunu soruyor. Gerçekten normal seçimler yine 2015'de mi olacak. Tabii 2015'de olacak. Bunu kaç kere söyledim. Dert başka. Dert acaba kafaları nasıl bulandırırım. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde 16 ayda bir seçim yapan ülke var mı. Çok partili döneme bakarsanız biz 16 ayda bir seçim yapmışız. Böyle yükselmek, büyümek mümkün olur mu, olmaz. Biz ne diyoruz; belirlenen, ilan edilen neyse o tarihte yapılır. Biz bir kere yanıldık. Cumhurbaşkanlığı seçiminde 'halka gidelim' diye parlamentoda grubu olan partiye sözü verdik. 5 yıldan 4'e inme noktasında bir anlaşma yaptık, orada bir yanlış yaptık. Yine beş yılda devam etmiş olsaydı. Keşke yapmasaydık. Biz sözümüzde durduk. Onlar sözlerinde durmadıkları gibi birilerinin talimatıyla genel merkezden çıkamadılar, Meclis'e gelmediler" diye konuştu.
Hükümetin ekonomi alanında göreve geldiğinden bu yana önemli adımlar attığını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu hükümet hazineyi boşaltan değil, hazineyi dolduran bir hükümet oldu. İktidara geldiğimizde kamu bankalarının halini biliyorsunuz. Ziraat Bankası'nın, Halk Bankası'nın, Vakıfbank'ın hali neydi biliyorsunuz. Ama şimdi bu bankalar Avrupa'da rekabet ediyor. Hükümet Merkez Bankası'nın kaynaklarını hortumlayan bir hükümet olmadı. Göreve geldiğimizde Merkez Bankası'nın döviz rezervi 27 milyar dolardı, 91 milyar dolara yükseltti. Nasıl hortumlayan bir hükümet oluyor bu hükümet. IMF'e olan borç 23.5 milyar dolardı. Şimdi IMF borcu 2.3 milyar dolara kadar düştü. Onlar borçlandı, biz ödüyoruz. Yolsuzlukla bu olur mu? İstesek IMF borcunu şu an öderiz. Al paranı git deriz. Fakat gerek yok. Önümüzdeki yıla kadar vakit var."
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Osmanlı'nın bakiyesi üzerine kurulan bir devlet olduğunu ifade ederek, "Biz kabile devleti değiliz. Umudunu Türkiye'ye bağlayan kitlelere sırtımızı dönmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
TBMM'de dün kabul edilen kademeli eğitim düzenlemesini de değerlendiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dün TBMM bir kez daha tarih yazdı. Bir kez daha egemenliğin millete ait olduğunun altını kalın çizgilerle teyit etti. 28 Şubat sürecinin en önemli izi, dün TBMM'nin hür iradesi ile ortadan kaldırıldı. Dün genel kurulda dayatma değil, faşizan baskı değil, hür irade, millet iradesi, demokrasi galip geldi ve millet egemenliği bir kez daha anlam kazandı. Duvarında egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ifadesi ilk defa yerini buldu. Çünkü çoğu kez o ifadeye rağmen bir şeyler yapılıyordu. Statükonun tüm
direnişine, tahriklerine rağmen dün TBMM'de sadece ve sadece millet iradesi vardı. Köhne bir zihniyet, değişime direnen zihniyet, dün parlamentoda milletten gereken cevabı aldı. Hür vicdanlarıyla karar veren, milletin sesine kulak veren milletvekillerini ve tarih yazan milletvekillerini tebrik ediyorum. Kesintisiz eğitim dayatmasına itiraz eden, itiraz gerekçelerini sokakta cam çerçeve kırarak değil, polise taş atarak değil, raporlarıyla ortaya koyan tüm sivil toplum örgütlerine de buradan ayrıca teşekkür ediyorum. Ana muhalefet aylardır bu düzenlemeye karşı çıkıyor. Maalesef doğru konuşmuyor. Her şeyden haberleri var. Aylardır bu düzenlemeye neden karşı çıktıklarını ifade edebilmiş değiller. Fakat bakla dilin altından çıkıverdi. Komisyonlarda sadece engelleme ile uğraştılar. Saatlerce konuştular. Ama neden karşı çıktıklarını söylemediler. 'Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur' misali aynı şeyi okudular. Genel kurulda konuştular ama ortaya tek bir gerekçe koyamadılar." CHP'ye Tandoğan Meydanı'nda yaptığı grup toplantısı nedeniyle yüklenen Erdoğan, "Ah benim kardeşlerim iç tüzükte yazar 'grup toplantıları parlamentoda grup odalarında yapılır'. Gidip Tandoğan Meydanı'nda yapılmaz. 'Bu hafta Tandoğan'da grup toplantısı yapacağım' dediğin zaman buna kargalar bile güler. Toplantıyı da yaptılar, fakat o toplantı bir şeyi değiştirecek durumda değildi. Bunlar hiçbir zaman milletle aynı yöne bakmadılar. Bunlar anne babaların feryadını hiçbir zaman duymadılar. Bunlar başörtüsünü yasaklamanın ne olduğunu bilirler ama başörtülü olduğu için üniversite kapısından geri a Meclis'e gelmediler" diye konuştu. Hükümetin ekonomi alaçevrilmenin ne olduğunu bilmezler. Bunlar ikna odalarını çok iyi bilirler ama ikna odalarındaki genç kızların hissiyatını bilmezler. Bunlar imam hatipleri kapatmanın, Kur'an kurslarını yasaklamanın ne olduğunu çok iyi bilirler ama çocuğunu istediği okula gönderemeyen, kursa gönderemeyen bir anne babanın yürek acısını bilmezler. 28 Şubat'ta şu karar çıkmadı mı. '15 yaşına kadar mahalle camisine bile çocuğunu gönderemezsin.' Mahalle camisine çocuğumu gönderemeyeceğim ne demek. Beni
rahmetli babam mahalle camisindeki Ali hocaya teslim etti. Onun dizinin dibinde yetiştim. Hem ilkokula gittim hem oraya gittim. Çok şey kazandım. Burada cebir şiddet yok. Ama sen ne yapıyorsun, cebir ve şiddetle yasaklıyorsun" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Kur'an-ı Kerim'le ilgili "Kutsal kitabımız hepimizin baş tacıdır. Onu evlerimizin en güzel yerine asarız. Annelerimiz oyalı kılıflarla süsler, elimize besmeleyle alırız" sözlerine Mehmet Akif'ın dizeleriyle yanıt vererek, "İşte bunların Kur'an anlayışı bu. Ama İstiklal Şairimiz Mehmet Akif'in tanımlaması çok güzel; 'Ya açar bakarız nazmı celilin yaprağına, ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına. İnmemiştir Kur'an bunu hakkı ile bilin, ne mezarda okunma ne de fal bakmak için'. İşte Akif'teki anlayış bu, Sayın Kılıçdaroğlu'ndaki anlayış bu. Neyse yine de süslü kılıflarla evin bir köşesinde duruyormuş. Bunlar duvarda kılıfı içinde duran kitaptan hiçbir zaman korkmadılar. Bunlar o kitabın okunmasından, okutulmasından ve anlaşılmasından korktular. Tarihleri boyunca Kur'an-ı Kerim'i bir süs olarak haşa tarihi bir eser olarak görmek istediler. İş onun okutulmasına, öğrenilmesine gelince bütün yolları kapadılar. İşte dün TBMM'de o kapanan yollar açılmış, o yollardaki engeller kaldırılmıştır. Kur'an-ı Kerim'i duvarlarda kılıfının içine hapsetme girişimi millet eliyle bozulmuş, bu bozuk zihniyet millet nezdinden bir kez daha mahkum edilmiştir. Millet nasıl Adnan Menderes eliyle ezanına kavuştuysa, bugün de millet bu hükümet eliyle dinini tam anlamıyla öğrenme özgürlüğüne kavuşmuştur" dedi.
Editör: TE Bilişim