3 yıldır bekliyordu
Tasarıda yer alan düzenlemelerle, Belgrad Ormanı içine rezidans kurulması, Manyas Gölü Kuş Cenneti’nin havaalanına dönüştürülmesi gibi, halen yasal olarak imkansız görünen adımların atılması mümkün olabilecek. 2010 yılından bu yana Meclis’te bulunan ve doğal alanların talanına izin veren Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı, Meclis’in kapanmasına 27 gün kala Genel Kurul gündemine alındı. Bu hafta bazı vakıf üniversitelerinin kuruluşuyla ilgili görüşmelerin ardından Genel Kurul’da sözkonusu yasa tasarısı görüşülecek.
Turizmi teşvik adı altında
Defalarca değişen ve her düzenlemesi büyük tartışmalara neden olan tasarı, Çevre Komisyonu’nda kabul edildiği haliyle Genel Kurul’da oylanacak. Tasarı halen çeşitli yasalarla koruma altına alınmış olan kıyılar ve ormanlar başta olmak üzere sit alanları gibi “doğal alanlardaki” korumayı kaldırıp, bu alanları yatırımlara açarken, koruma alanlarıyla ilgili kararlarda Orman ve Su İşleri Bakanlığı tek yetkili kılıyor.
Ayrıca Tasarı ‘turizm teşvik’ kapsamında kıyılarda fabrika, santral kurulmasına zemin hazırlıyor. Tasarı’nın 29. maddesinde, “Bu kanun kapsamına giren alanlarda 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’na göre kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ve turizm merkezi olarak ilan edilecek yerler için bakanlığın uygun görüşü alınır” deniliyor. Bununla zaten ülke yüzölçümünün ancak yüzde 4-5’ini kaplayan korunan alanların “turizm teşvik” adı altında yapılaşmaya ve kullanıma açılması mümkün olacak.
Eleştirilere kulak tıkandı
Tabiat Kanun Tasarısı’na karşı biraraya gelen STKlarca oluşturulan “Tabiat Kanunu İzleme Girişimi” defalarca uyarıda bulundu. Ancak 113 sivil toplum kuruluşunun endişesi kanun hazırlanırken dikkate alınmadı. Tasarıyla ilgili eleştiriler sadece ülke içinden gelmiyor. Sivil toplum kuruluşlarının eleştirilerinin benzeri, AB tarafından da ifade edilmişti. Avrupa Komisyonu’nun 9 Kasım 2010 tarihinde yayınladığı Türkiye İlerleme Raporu’nda söz konusu Tasarı, ‘endişe yaratan’ bir düzenleme olarak yer almıştı. Ancak tasarı aynı maddelerle Meclis Komisyonu’ndan geçmişti.
Tabiat parkları valilere teslim
Tasarının 10. maddesinin 2. bendinde “Korunan alanda işletme yetkisi, kısmen, talepte bulunmaları halinde il özel idarelerine, belediyelere, bu Kanunun amacına uygun faaliyetler yürüten vakıf ve derneklere ilgili bakanın onayı ile devredilebilir veya geri alınabilir” deniliyor. Valiliklere bağlı İl Özel İdaresi’ne yapılan “yetki devirlerinin” onarılması imkansız tahribata yol açtığı en son Bolu-Abant Tabiat Parkı örneğinde yaşanmıştı.
Tasarı’nın 20’nci Maddesi’nde, “Tabii durumuna uygun hale getirilemeyen alanlar buna en yakın yaşama alanına dönüştürülür” ifadesi endişe yaratıyor.
“En yakın yaşam alanı” ifadesiyle tasarının nasıl bir bilimsel tarif yaptığı ve tam anlamıyla ne kast ettiği belirsiz bulunuyor.
Milli Park kalkanı artık olmayacak
Bugüne kadar doğal alanlarda kurulacak HES’leri engelleyen ‘milli park kalkanı’ da kaldırılıyor. Tasarıda, “9.8.1983 tarihli ve 2873 sayılı ‘Milli Parklar Kanunu’ yürürlükten kaldırılmıştır” ifadesi yer alıyor.
Milli Parklar Kanunu’nun bu tasarı ile birlikte yürürlükten kaldırılması, HES’lere vize anlamına geliyor. Tasarı’nın 8. Maddesi’nde yer alan “üstün kamu yararı” ifadesi “muğlak ve suistimale açık” bulunuyor. Halk sağlığı ve milli güvenlik gibi kritik konuların “üstün kamu yararı” gerekçesi olarak kabul edilebileceği ancak 8. Maddenin 4. bendinde “çevreye yarar” şeklinde son derece muğlak ve suistimale açık bir ifade kullanıldığı vurgulanıyor.
Editör: TE Bilişim