Bugün Pınarbaşı / Hacılarkırığı Mezarlığında yüce Mevla’ya el açıp O’nlar için dua etme günüdür.. Ve aynı zamanda hüzün günüdür, içten içe gözyaşı dökme günüdür bugün..

Bugün hiç tanımadığın, ömrü hayatında hiç yüz yüze, göz göze gelmediğin, Ülkü sofrasında diz vurarak bal tadında hiç aş yiyemediğin, karşılıklı çay kıvamında hiç muhabbet edemediğin iki güzel, iki yiğit, iki göğsü iman dolu, yürekleri Allah ve Vatan aşkı ile çarpan iki Şehit’in vuslata kavuşmalarının seneyi devriyesi..
Hafif bir yağmur çiselemesi eşliğinde canımızı teslim etmek istiyoruz diyerek iki güzel kulunun isteklerini ulu Allah’ın kırmayarak gerçekleştirdiği gündür bugün..

Bugün Şadırvanaltı Camii’nin müezzini Kazım hocanın yirmi dokuz yıl evvel “her hareketlerine, ruhlarını nasıl teslim ettiklerine tanık oldum, Allah’ın izni ile ikisi de Şehittir, ne mutlu onlara, ne mutlu sizlere” diyerek şahadetlerine şahit olduğu gündür..

Bugün idam edildikleri Buca Cezaevi’nin kıdemli celladına “seninde bize hakkın geçti, hakkını bize helal et” diyerek, Rahman’a kavuşmanın derin hazzı ile ufuklarda kayboluşun ve dahi delikanlılığın, adamlığın, insanlığın zirve yaptığı gündür..
İdama yürüyecekleri vakte kadar eda ettikleri kaza namazlarının, niyetlenip tuttukları kaza oruçlarının ve tespihatların sayısını tutan, idam esnasında necaset durumu ile karşılaşma ihtimaline karşı son bir hafta boyunca yemek yemeyerek, Cenab-ı Mevla’nın huzuruna samimiyetle nasıl tertemiz çıkılabileceğinin cümle aleme gösterildiği gündür bugün.

Bugün herkesin (başta kendim) takkesini önüne koyma günüdür!
Bugün hepimizin titreyip kendisine gelme günüdür!
Bugün menfatizm yerine idealizmi seçenlerin bedelini canı ile ödediğini unutmama günüdür!
Ve asla riyaya meyletmeme, onların üzerinden geçinmeme, prim yapmama günüdür!

Aynı zamanda yukarıda saymakla bitiremeyeceğimiz güzel huyların sahiplerini dosta düşmana hayranlıkla ve iftiharla anlatma günüdür!

Erguvanlar mis kokuludur, tabiatın görsel güzelliğine işarettir, baharın en nitelikli şölenidir. Sizler de Kut’lu Ülkü’nün mis kokulu, en güzel ve en nitelikli dava adamlarısınız. Evet sizler bu hareketin birer erguvanlarısınız. Erguvanlar nasıl koca yıl içinde bir ay gibi kısa bir zaman tabiatta var oluyorsa ve ardından başka baharlara doğru yol alıyorsa, sizler de Türk Milliyetçiliği davasının erkenden göçen Allah’ın özel ve sevdiği kullarısınız.. Biliyoruz gelmeyeceksiniz ama bulunduğunuz yerlere inşaAllah biz geleceğiz ve yanınızda diz vuracağız, huşu içinde muhabbetinize tanık olacağız..

12 Eylül’ün Cunta yönetimine isyan etmediğimiz gibi, devrimci liboşlara, sözde Cumhuriyetçilere, sizler hakkında yalan yanlış iftiralarla karalama yapan yazar-çizerlere de sitem etmiyoruz!

Ne için isyan ve ne için sitem edeceğiz?

Allah’ın izni ile bulunduğunuz mertebede şefaatçi konumundasınız. Vay bizim halimize, vay sizin idamınıza onay verenlerin haline!

Sizleri bizatihi tanımış olanlar ve zaman şahit ki, her biriniz kahramansınız! Ve kahramanlar asla aklanmaz! Çünkü kahramanlar asil soylu, yiğit insanlardır. Bir de, edepsizlik yapmayacak kadar dürüst insanlardır, hayâ sahibidirler! O bakımdan aklanmayı gerektirecek ufacık bir yanlışın veyahut pisliğin içinde olmazlar!

Evet, bugün takvim yapraklarının tam yirmi dokuz yıl evvel solduğu, anaların, babaların, kardeşlerin ağıtlarının, figanlarının göğe yükseldiği hüzün günüdür!

5 Haziran 1983 tarihinde idam edilen iki güzel insan, iki ülkü devi, iki ahiret kardeşi olan Halil Esendağ ve Selçuk Duracık’ın ruhları şad, mekanları cennet olsun!

Rahmet üzerlerine yağmur olsun ve yağsın!