Arınç da, bu soruya şöyle karşılık verdi: "12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 32 yıl geçti. 32 yıl sonra bu darbenin sorumlusu olan hayatta kalanlardan iki kişi Tahsin Şahinkaya ve Kenan Evren, Türkiye anayasasını cebren ıskarta etmeye tam teşebbüsten yargılanmak üzere haklarında dava açıldı. Mahkemeler başladı. Bu Türk siyasi tarihinin en önemli günüdür. Özellikle son 50-60 yılını darbelerle, muhtıralarla, post modern veya bir başka şekilde, siyasete müdahalelerle geçirmiş olan Türkiye'de darbeci olarak bilinen ve şu anda hayatta olan iki kişinin yargılanması bence çok önemli bir konu."
Buraya kolay gelinmediğini anlatan Arınç, şöyle konuştu: "son 10 yıldır Türkiye'de demokratikleşme, özgürlüklerin giderek genişlemesi ve anayasada yapılan değişikliklerle darbecilerin yargılanması mümkün oldu. Dolayısyla bugünden bütün demokratların, demokrasi yanlılarının büyük bir sevinç duyması gerekir. Çünkü, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, 71 muhtırası, 81 askeri darbesi sonrasındaki de gizli açık pek çok darbe, müdahale ve muhtıralarla Türkiye'de demokrasi dışı olaylar yaşandı. Türkiye geriledi. Türkiye üzüldü ve çok şeyini kaybetti"
Türkiye'de, 12 Eylül 2010 da yapılan anayasa değişikliği ile 12 Eylül darbecilerini koruyan geçici 15. madde hükmünün Anayasadan tamamen çıkarıldığını belirten Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ve bundan sonra darbeciler,cuntacılar yargı önüne çıkarılmaya başladı. Bugün darbeciler rahatsızlıkları sebebiyle mahkemeye gelememiş olsalar bile haklarında iddianame tanzim edilen, yargılamalar sonucunda da ağır cezalar beklenen bu kişilerle bugün Türk siyaseti de Türk yargısı da yüzleşiyor."
Bunun ancak anayasa değişikliği ile mümkün olabildiğini anlatan Arınç, şunları söyledi: "12 Eylül referandum öncesini hatırlayınız. CHP Anayasa değişikliğine karşı çıktı, MHP karşı çıktı. 'Hayır' oyu kullandı. BDP karşı çıktı kendi sempatizanlarını boykot etmeye davet etti. Yani 'hayır' oyu kullandı. Başta AK Parti olmak üzere bir çok parti halkın büyük kesimi bu değişikliklerine ' Evet' oyu kullandı. O tarihlerde Kılıçdaroğlu, Bahçeli'nin de, '12 Eylül'le bunlar hesaplaşamaz, bu bir illüzyondur, bu anayasa değişikliğine gerek yoktur' söylemlerini hepimiz hatırlıyoruz. Dolayısıyla bugün yine aynı muhalefet bir taraftan müdahil olma telaşı içindeyken bir taraftan da, ' Bundan bir şey çıkmaz, yine bir illüzyon mu var ? 'demesini doğrusu çok garipsiyorum." Bunun takdirinin millete ait olduğunu anlatan Arınç, şöyle konuştu: " Bugün sevinmesi gerekenler, öğünmesi gerekenler, bugün darbecilerle hesaplaşıldığı için bundan kendisine bir onur payesi çıkarmaya çalışanlar, referandumda ' Evet' oyu kullananlardır. Bütün bunları inkar ederek, referandum öncesi 'Hayır' oyu çıksın diye ağza alınmadık suçlamalarla, iftiralarla, hakaretlerle yol kesmeye çalışanları bugün darbe karşıtı görünmeleri ve, 'Bizde esasen zarar görmüştük, müdahale edeceğiz' taleplerini buruk bir gülümseme ile karşılıyoruz. AK Parti her zaman olduğu gibi yaptığı işten büyük bir onur duyuyor. Yüzde 58'in içinde en yüksek payın sahibi olarak darbecilerden hesap sorulmasını ve bundan sonra aynı yolda gitmek isteyenler varsa onlara çok güzel bir ibret noktası gösterilmesini biz temin ettiysek, bizimle birlikte milletimizin yüzde 58'i 'Evet' demişse bundan hepimiz gurur duymalıdır."
BUGÜN TÜRKİYE'DE KİMSE CUNTACILIKTAN BAHSEDEMEZ
"Bize düşen görev TBMM'de 336 'evet' oyu ile bu referandumu milletin önüne götürmektir' diyen Arınç, "Millete düşen görevde yüzde 58 'Evet' oyu kullanmak darbe ve darbecilerin önünü kesmekti. Bugün Türkiye'de artık kimse cuntacılıktan, darbecilikten bahsedemez, cesaret edemez" dedi.
Demokrasinin güçlendiğini anlatan Arınç, sözlerine şöyle devam etti: "Sivil asker ilişkileri çağdaş demokrasilerde olduğu gibi yerli yerine yerleşti. Bugün Türkiye'de sadece özgürlükler ve demokrasi konuşuluyor. Bunda payı olanların bugün sevinmesi gerekiyor. Buna köstek olmaya çalışanların ise başlarını ellerinin arasına alıp hem de utanma duygusuyla hem de bir ibret duygusuyla bu yaptıklarından herhalde vazgeçmeleri gerekir. Biz bunun önünü açarak bir imkan ortaya çıkardık. Oysa darbecileri yargılamak yargının işidir. Bugün duruşma başladı. Bizim işimiz bitmiştir. Bundan sonra yargının vereceği kararı herkesin beklemesi gerekir. Bunu küçümsemeye kalkmak hala eski anlayışlarının devam ettiğini gösteriyor. Bu artık Türkiye'de kimsenin hoş bakmayacağı durumdur. Yargının en isabetli kararı vermesi ve başka ülkelerde olduğu gibi darbecilerden, cuntalardan hesap sorulmasını Türkiye içinde bir gerçek olduğunu bütün dünya görmelidir. Bu demokrasi tarihimizin altın harflerle yazılması gereken bir noktasıdır. Buna destek ve katkı veren bütün yurttaşlarımıza, siyasetçilere teşekkür ediyoruz"
HAŞİM KILIÇ'A CEVAP
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın 'Siyasetin yargıyı kuşatmasına izin vermeyiz' şeklindeki açıklaması ve Haşim Kılıç'ın Cumhurbaşkanı adayı olacağı yönündeki söylentileri değerlendiren Arınç, şunları söyledi: "Türkiye'de her şeyi basitleştirmek, her şeyden magazinel bir yön çıkarmaya çalışmak bir gayreti var. Bence önemli olan Haşim Kılıç yani Anayasa Mahkememizin sayın başkanının yaptığı konuşmanın nasıl
yorumlanacağıdır. Yoksa cumhurbaşkanlığına adaylık konusunda Türkiye'de herkesin ismi geçebilir. Bu vesile ile onun da isminin geçmiş olmasını konuşmaya gölge düşmemesi açısından bir kenara bırakıyorum. Bence çok önemli bir konuşma yaptı sayın başkan Haşim Kılıç'ın kişiliğine baktığımız zaman bu konuşmanın içeriğini de anlayabiliriz."
Kılıç'ın özgürlükçü anlayışa sahip bir hukukçu olduğunu anlatan Arınç, şunları söyledi: "Mesleği hukukçu olmasa bile Anayasa Mahkememizin Başkanıdır. Anayasa Mahkemesi yüksek yargıdır. Geçmişte başkan vekili olarak, daha sonra başkan olarak Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bütün kararlarda özgürlükçü anlayışı yansıtan kararların altına imza atmıştır. Bu açıdan CHP'nin MHP'nin ve Türkiye'de demokrasiyi fazlasıyla hazmedemeyen kişilerin de düşmanı haline gelmiştir. Çok yakın bir zamanda sayın Haşim Kılıç'ı taraflı davrandığından dolayı CHP her dava dilekçesinde reddetmiş bu seferde para cezasına mahkum olmuştu. Her ağızlarını açtıklarında sayın Haşim Kılıç'ı bu düşüncesinden dolayı küçümsemeye çalışan, ona hakaret etmeye yeltenenlerin olduğunu da biliyoruz. Konuşmanın ana ekseni şudur."
Türkiye'de 3 erk olduğunu anlatan Arınç, şunları söyledi: " Yasama yürütme yargı. Bunlar 61'den bu yana anayasada yer alan hükümlerdir. Her erkin birbirine üstünlüğü yoktur. Sadece yasama yürütme ve yargının kendi alanları içinde bağımsız olması gerektiğini gösterir. Yani birbirlerine müdahale etmeyecekler, yasal sınırlar içerisinde kalacaklar ve her erk güçlü ve bağımsız olacak. Yargıyı siyaset kuşatmamalı, siyaseti de yargı kuşatmamalı. Bu iki kere iki dört eder düşüncesinde çok güçlü bir sözdür.
Türkiye'de bunun kötü örnekleri her zaman görünmüştür. Bu örneklerde her zaman mağdur olanlardan birisiyiz. Hem partimiz hem de siyasetçi olarak kişiliklerimiz maalesef bunların etkisinde kaldı"
Bu Anayasa Mahkemesinin geçmişte Refah Partisi'ni kapattığını anlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "benim partimdi, Fazilet Partisi'ni kapattı benim partimdi. Pek çok partileri kapattı yurttaşlarımızın partisiydi. Ama son zamanlarda artık parti kapatılmıyor. Çünkü dünyanın geldiği noktada, Türkiye'de demokrasinin geldiği noktada siyasi partilerin varlıklarını koruması anlayışı hakim oldu. Anayasa Mahkemesi'ne en çok
giden CHP idi. Unutmayalım 367 vesilesi ile Cumhurbaşkanı seçilmesine engel olan CHP'dir. 411 milletvekilinin oyu ile kabul edilen TC Anayasası'nın 10'uncu ve 42. Maddelerinin değiştirilmesi ve yüksek öğretimde özgürlük alanlarının genişletilerek kıyafet yasağının kaldırılmasına Anayasa Mahkemesine koşarak müracaat eden CHP idi. O zaman al gülüm ver gülüm ilişkileri vardı. Çünkü CHP Anayasa Mahkemesi'ne gittiği zaman ertesi gün gazeteler bütün üyelerin fotoğraflarını basar ve kararı hemen hemen tahmin ederlerdi. Ya 9'a 2, ya 7'ye 4. Çünkü o üyelerin bir kısmın: ı filan kişi atamıştı bir kısmını filan kişi atamıştı, sonuç ta baştan belli idi. Geçti o günler, geçti borun pazarı. Artık Anayasa Mahkemesi'nin 17 üyesi var. Onun seçtiği bunun seçtiği değil. Tabanı güçlendi ve demokratikleşti."
Farklı düşünceler ve özgürlükçü anlayışın Anayasa Mahkemesi'nin yapısına hakim olduğunu anlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: " Anayasa Mahkemesine gideriz ha diye CHP artık eskisi kadar güçlü tehdit edemiyor. Yolun açık olsun tabi Anayasa Mahkemesi'ne git. Artık orada 7'e 4, 9'a 2 artık bunlar ortadan kalktı. 17 tane gerçek hukukçu kimliği ile güçlü insanlar var onların kararlarına Türkiye'de artık herkes saygı duyuyor. Sayın Haşim Kılıç'ın sözlerini hükümete yönelik sözler olarak kabul etmeyiniz. Ben şahsen böyle düşünüyorum. O ciddi bir hukuk adamı olarak, Anayasa Mahkemesi'nin başkanı olarak iki kere ikinin ne olduğunu göstermiştir. Evet yargı siyasete müdahale etmeyecek, siyaset yargıyı kuşatmayacak. Bu malumu ilandır, bilineni tekrardır. Nerede söylemiştir ne anlamda söylemiştir elbette bunların yorumları yapılabilir. Muhalefet liderlerini fazlası ile sevindiren bir konuşma olmuşsa doğrusu bende mutlu olurum. Demek ki sayın Haşim Kılıç'ın bazı sözlerini alkışlayacak noktaya gelmişler. Hiç gocunmuyoruz olması gereken budur. Ne hükümet olarak bizim yargıya müdahale etmek gibi bir düşüncemiz vardır ne de yasamanın fonksiyonlarını azaltmak gibi bir niyetimiz vardır:"
CAFERİ'NİN AÇIKLAMASI
Bir gazeteci Suriye'nin Birleşmiş Milletler'deki daimi temsilcisi Beşar Caferi'nin İstanbul'daki Suriye'nin Dostları toplantısını Suriye'nin düşmanları toplantısı olarak nitelemesini ve bunun Türkiye'nin Suriye'ye savaş ilanı olduğunu söylemesini hatırlattı.
Bunun üzerine Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ne düşündüğüm çok belli. Suriye'de bir kişinin böyle bir konuşma yapmış olması, 1 Nisan'da İstanbul'da toplanan Suriye Halkının Dostları Toplantısını etkileyecek güçte değil ki. O toplantıya 75 ülke 6 tane de uluslararası kurum katıldı. 80'den fazla dünya çağında kurum ve kuruluşun temsil edildiği toplantıda çok önemli kararlar alındı. Başta ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton olmak üzere İngiltere, Orta Doğu, Uzak Doğu'dan pek çok yetkili katıldı. Suriye halkı ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti. Bir taraftan BM Genel Sekreteri'nin özel temsilcisi bir taraftan Türkiye'nin yürüttüğü insanlı pek çok çalışmanın onaylandığı bir toplantı oldu, bu toplantıyı eleştirmeye yönelik birisinin söz sarfetmiş olmasını ciddi kabul etmemek lazım."
Türkiye'nin dış politikada Suriye'de yaşanan olaylara önem verdiğini anlatan Arınç, şöyle konuştu: "İşin bir zulüm boyutu var, katliam boyutu var. Maalesef şu ana kadar resmi
rakamlarla bizim bilebildiğimiz 10 binin çok üzerinde çocuk kadın erkek masum insanın şehirler kuşatılarak bombalanması ve öldürülmesidir. Bu rakamın 20 binleri bulduğu söyleniyor henüz teyit ettiremedik. Bu acı karşısında Türkiye boş durmuyor. Boş duranlarda var şüphesiz. Türkiye'deki muhalefetin de Suriye yönetimini arkalayan davranışlarının eleştirilmesi gerekir. Bu yönetim ölüm kusuyor, dolayısı ile bir an önce elbette şiddetin silahların durdurulması gerekir. İstanbul'da yapılan bir toplantının Suriye yönetiminden birisi tarafından eleştirilmiş olması bence bir haber değildir. Haber Türkiye insiyatifinde en önemli toplantıda Suriye halkının lehine kararlar alınmasıdır"
TÜRKEŞ'İN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ
MHP eski Genel Başkanlarından Alparslan Türkeş'i ölüm yıldönümünde anan Arınç, şunları söyledi: "Biraz önce 12 Eylül ile ilgili yargılamanın başladığını söyledim. Pek çok müdahillik talepleri oldu. Başbakanlık adına müdahale ettik çünkü hükümet ortadan kaldırılmıştı. Meclis adına müdahale ettik çünkü meclisin faaliyetleri askıya alınmış, siyasi partiler kapatılmıştı. Hepimiz bunların mağduriyetini yaşadık. Ben de o darbede siyasi yasaklı oldum, gözaltında kaldım. Benim gibi binlerce insan hatta cezaevlerinde işkence gördü. Hepimiz o günlerin Türkiye için bir karabasan gibi bir felaket günü olduğunu biliyoruz. Bugün aynı zamanda merhum Alpaslan Türkeş'in de ölüm yıldönümüdür. Türk siyasetinde çok önemli bir yere sahiptir. Türk milliyetçilerinin sembol isim olarak kabul ettikleri bir önemli şahsiyeti bugün ölüm yıldönümünde rahmetle anmak bizim için de bir görevdir." Rahmetli Türkeş'in 12 Eylül darbesinden doğrudan zarar gören tutuklanan hakkında davalar açılan bir kişilik olduğunu belirten Arınç, sözlerine şöyle devam etti: "Onun arkasından siyaset yaptığını ve yolundan gittiğini ifade edenlerin
bundan 2 yıl önceki referandumda hayır oyu kullanmış olmaları elbette büyük bir çelişki idi. Ama bilin ki MHP tabanının en az yüzde 30'u parti yönetiminin düşüncesinin aksine o referandumda evet oyu kullanmıştı. Dolayısı ile o referandumda evet oyu kullanan hem ülkücülerin hem milliyetçilerin bugün rahmetlinin ölüm yıldönümünde darbecilerin mahkeme önüne çıkarılmış olmasından ne gibi bir mutluluk duyduklarını ve rahmetli Türkeş'in bundan sevinç duyduğunu ben şahsen düşünüyorum. İnşallah Türkiye artık darbeler dönemlerinin çok gerilerde kaldığı demokrasinin gittikçe güçlenip bir çağdaş ülke olarak bundan sonra sadece özgürlükleri soluklayacağımız bir ortama kavuştu. Buna vesile olan yüce milletimize teşekkür ediyorum"
KENAN EVREN İLE OKUL AÇILIŞINDA
"Kenan Evren'le görüştünüz mü?" sorusuna Arınç, "4- 5 yıl önce Manisa-Turgutlu'da bir hayırseverin yaptırdığı okul açılışında aynı karelerde yer almıştım" diye cevap verdi.
SURİYE'DEKİ GAZETECİLER
Arınç, Suriye'de bulunan iki gazetecinin güvenli bir yerde olduğunu belirterek, en kısa zamanda Türkiye'ye getirilmeleri için gerekli çalışmaların yapıldığını hatırlattı.
Editör: TE Bilişim