Arınç, “Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivlerinde bulunan istiklal mahkemelerinin zabıtları, o zabıtlar içerisinde olmasa bile yayın yasağı olan belgelerle yüzleştik. Sadece Dersim bunlardan bir tanesi. Danışma Kurulu’nun kararının ardından daha sonra Meclis iradesine bırakmıştı. Benden öncekiler devletin ali menfaatini düşünerek yasak koymuştu. Ama bazı gerçeklerle yüz yüze geleceğiz. Dersim olaylarının gerçeğini yakından görme imkanı olacak” şeklinde konuştu.
Sosyal anlamda, politik kültür anlamında adımların daha isabetli olması için tarihten ders çıkarmak gerektiğine değinen Arınç, “Tarihi bilmemek mümkün değil, doğru da değil. Sadece ibret almak adına değil, sosyal anlamda politik kültür anlamında adımların daha isabetli olması için tarihten ders çıkarmak gerekir. Daha da derinlere gideceğiz. Tartışılan, beğenildiğini zannettiğim Muhteşem Yüzyıl dizisi var, her dizi eleştirilir. RTÜK bu konuyu kendi içinde konuştu. Tabii ki bu diziyi yayınlayan kuruluşun bir belgeselci gözüyle bakmasını bekleyemeyiz. İstemesek de böyle ilgi çekmek adına bir takım unsurlar eklenecektir. Tarihe bağlı kalmak, saygılı olmak adına belgesel olmasa bile dizilerle tarihi gerçeklerin de bir yerde anlatılmış olmasına ihtiyaç var diye düşünüyorum. TRT bile bu dizinin karşısında dizi yapmaya ihtiyaç duymuştur, çok da ilgi çekmektedir” şeklinde konuştu. 7 milyon kişinin Fetih 1453’ü izlediğini ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Akşemsettin biraz daha sevecen insan olabilir denildi. Fakat filmden çıktıktan sonra ağzınızda, damağınızda bir şey hissediyorsunuz. Resmi ideoloji ve paradigmanın muhafazası belli dönemler üzerinden karartılarak geçilmektedir. Derin Tarih Dergisi kararlı şekilde doğru bildiklerini söyleyecek nitelikte çıkacaktır. Bize yıllarca ezberletilen, öğretilen, adına tarih denilen şeyler gerçek değil. Lozan Anlaşması’nda ne kazanıldığını, ne kaybedildiğini bilmemiz gerek. O kazandık denilen şeyler belki bir yüzyıl bizi idare ettiler. Gerçeklerin mutlaka ortaya çıkması gibi kötü bir huyu vardır. Şimdi nice sayılarda Türkiye’de gerçek varlığımızın sorgulandığı nice büyük kahraman denilenlerin ne kadar küçük kaldığını göreceğiz. Bunu gördüğümüz zaman yeni bir paradigmayla, yeni hedefle karşı karşıya kalacağız. Gençliğimizin buna ihtiyacı var. Söyletmen vurun diye bağıranların korkuları gerçeklerin konuşulmaya, yazılmaya, okunmaya başlamasıdır. Güneş parlayacak ve hepimiz bu güneşten ısınacağız.”
Abdülmecit’in torunu Arzu Evren de, “İnsanlar tarihine sahip çıkmazsa geleceğine nasıl sahip çıkar. Çok şerefli Osmanlı tarihimiz var. Bunun yok sayılmasının kime ne yararı var” dedi.
Editör: TE Bilişim