15 Nisan 2023 Cumartesi günü düzenlenen AFETLERE DİRENÇLİ KENT OLABİLMEK adlı panele ilgi yoğundu. Panelin moderatörlüğünü yapan İZYAŞAM Kooperatifi Başkan Yardımcısı Filiz FERAH açılış konuşmasında ÇEVRE-İKLİM AFET YÖNETİMİ Çalışma Grubunu anlattı. FERAH; “bizler kuruluş amaç, misyon ve vizyonları farklı olan, farklı uzmanlık alanlarına sahip olup, farklı konularda faaliyetler yürütmek üzere kurulmuş STK'larız.  Tüm bu farklılıklarımıza rağmen bu Kente hizmet etmek ve fayda üretmek için bir araya geldik. Bornova Belediyesinin de öncülüğü ile Altındağ STK Yerleşkesinde "ÇEVRE İKLİM ve AFET YÖNETİMİ" Çalışma Grubunu kurarak, ortak çalışmalar yürütüyoruz. Kolaylaştırıcılığını İZ-AFED Derneği Başkanı Servet ERTAŞ ve Raportörlük görevini ise Oyun Sanat Eğitim Derneği Başkanı Filiz ÖZYURT'un yaptığı bir Yürütme Kurulu oluşturduk. Dikey değil, yatay bir hiyerarşi içerisinde, gönüllü, şeffaf, katılımcı ve demokratik bir işleyiş sergileyip, tam da Gündem 21 ilkelerine uygun bir yönetişimin en güzel örneğini sergiliyoruz.  Bu minvalde düzenlediğimiz etkinliklerden biri de ülkemizin en büyük sorunu olan afetlerle ilgili olup, bir sonraki ise Anayasal ÇEVRE HAKKI üzerine olacak. Bugünkü panelde konuşacağımız konu; afetlere karşı dirençlilik sorunu olacak.” diyerek, konuşmacıları salona takdim etti.


Panelin ilk konuşmacısı İzKK Bütünleşik Afet Yönetimi Çalışma Grubu adına söz alan İnşaat Yüksek Mühendisi Mutlu Burak PAKSOY Afetlere Dirençli Kentler İçin Dirençli Binalar konusunu anlattı. PAKSOY; 6 Şubat Kahramanmaraş depremi sonrası deprem bölgesinde bilirkişi olarak görev yaptığını belirterek, meydana gelen yıkım ve yapısal hasarların sebeplerine dair tespit ve gözlemlerini çarpıcı fotoğraflarla anlattı.


Panelin ikinci konuşmacısı İZ-AFAD (İzmir Afet Bilinci, Çevre ve İklim Farkındalığı Derneği) Kurucu Başkanı Servet ERTAŞ; Afetlere Dirençli Kentler İçin Dirençli Toplum konusunu hakkın sunumunu yaptı.

AFETLERE DİRENÇLİ KENT OLABİLMEK İÇİN ÖNCELİKLE SAMİMİ OLMAK LAZIM. SONRA BİLİMSEL, GERÇEKÇİ, ŞEFFAF, TOPLUMSAL KATILIMCI BİR AFET YÖNETİMİ gerekiyor dedi.  Dirençliliğin olmadığı yerde, kırılganlık ve zarar görebilirlik vardır. Ülkemizde son yıllarda yaşanan depremler, seller, su baskınları, heyelanlar, orman yangınları gibi afetler ve sebep oldukları ağır tablo, bu gerçeğin birer göstergesidir.  Ülkemiz tarihinin en acı olayları olarak; 1999 Marmara Depremi, 2011 Van Depremi, 2020 Elazığ Depremi, 30 Ekim 2020 Sisam-Seferihisar Depremi, 2021 İzmir'de ve Karadeniz Bölgesinde yaşanan ölümlü sel ve su baskınları yine aynı yıl yaşanan büyük orman yangınları. Son olarak hepimizin yüreğini acıtan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri. Doğa olaylarının  birincil ve ikincil felaketlere dönüşmesine yol açmasına acı birer örnektir.   İşte bu panelde. paydaş STK'lar ile birlikte AFETLERE DİRENÇLİ KENT OLABİLMEK konusunu tüm yönleriyle konuşacak ve sesimizi ilgililere-yetkililere duyurmak için çabalayacağız.  Biz istiyoruz ki artık depremlerde şehirlerimiz birer harabeye dönüşmesin. Enkaz altında yüz binlerce insanımız çaresizce çırpınmasın. Afetler olmadan gerekli önlemler alınsın. Sadece merkezi yönetim değil, yerel yönetimler de afetlere karşı mücadelede aktif rol üstlenmeliler. 5393 sayılı Belediye Kanununun 53. Maddesinde yerel yönetimlere verilen yetki ve görevler var. Birleşmiş Milletlerin Hyogo ve Sendia konferaslarında da, afetlere karşı mücadelede toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve ortaklığı önerilmektedir. Bu konuda İZ-AFED Derneği olarak söyleyecek çok sözümüz, hayata geçirilir ise fark yaratacak fikir, öneri ve projelerimiz var. 


Eğer sizler de bu konuyu önemsiyorsanız, bundan sonra depremde öleceklere öldükten sonra ağlamak yerine, gerekli önlemler ile onları hayatta tutmak için yanımızda olun. 2 ay önce asrın felaketini yaşamış ve resmi rakamlara göre 50 bin insanını enkaz altında kaybetmiş bir ülkede, bu konunun bu kadar çabuk unutulmuş olması, oldukça düşündürücü ve üzücü. İnsanların afetlere olan ilgi ve duyarlılığı, yine daha önceki afetlerde olduğu gibi, ilk 1 ayda söndü gitti. İşte bu yüzden "afetlere dirençli bir toplum olmak" üzerine daha çok düşünmek, konuşmak, yazmak hatta akademik çalışmalar yapmak lazım. Artık afet yönetiminde yara sarmacılıktan çıkıp, olmadan önce önleme almaya geçmemiz, proaktif düşünmemiz lazım. "Felâket - Üzülme - Unutma" kısır döngüsünden artık kurtulmamız lazım.” dedi.

3 polisi yaralayan zanlı kendini böyle savundu! 3 polisi yaralayan zanlı kendini böyle savundu!

Panelin üçüncü konuşmacısı DEÜ Afet Yönetimi Bölüm Başkanı Prof Dr Zerrin TOPRAK Afetlere Dirençli Kentler İçin Dağlık Alanlar Alternatifi konusunda sunumunu yaptı.


TOPRAK; Türkiye bir dağlık alan ülkesidir. Türkiye’nin toplam 782.219,7269 km2 alanında, dağlık alanlarının 583.770,9139 km2 başka bir ifadeyle %74,63’ünün dağlık alan olduğu ve ülkemiz topraklarının %50’sinin 1000 metre, 2/3’ü ise 500 metrenin üzerinde ve ortalama yükseltisinin ise 1141 metre ile Asya Kıtasından fazla olduğunu çalışmalar ortaya koymuştur.

Dağlar eteklerinden başlamak üzere giderek daha da artan oranda yerleşime açılmaktadır. Ayrıca iklim baskısı ile suların yükselmesi iklim göçlerini de kısa sürede karşımıza getirmektedir. Oysaki dağların risk haritaları ve dağlık alanların çevresel değerlendirmeleri yapılmış değildir. Bir taraftan iklim değişiklikleri ve bir taraftan da dağlara yönelen nüfus baskısına rağmen, Türkiye’de dağlık alanları dikkate alan çok yönlü bir kamu politikası ve nüfus hareketliliğini dikkate alan özellikli bir yönetimi bulunmamaktadır. Oysaki dağlık alan yönetimi; sürdürülebilir toplum ve sürdürülebilir kaynak yönetimi bir başka ifadeyle gücünü bozulmamış doğal çevreden alan toplum kalkınması gibi önemli disiplinlerarası konular ile ilişkilidir. Plansız yerleşim ve yönetim yapılanmasının günün getirdiği koşullara uygun güncellenmemesi nedeniyle aşağıda sıralanan tehditlerle doğrudan karşılaşılmasına fırsat yaratılmaktadır. Doğadan ve insandan kaynaklanan; şiddetli sıcak, şiddetli soğuk, şiddetli rüzgârlar ve fırtınalar, kuraklık, kaya düşmesi, heyelan, yangın, terör vb sorunlar yumağı ile dağların birlikte anılmaması sorumluluğu içinde bilgilerin paylaşılması için teklif edilen bu tebliğde “dağlık alan planlaması ve dağlık alan yönetimi” konusunun bir kamu politikası haline getirilmesi gerekliliği, örgütlenme yapılanması ve dağlık alanların güvenliği konusunda eylem planı çalışması konularına yer verilmiştir. Dağ yönetiminin, orman yönetiminden ayrı tutulması ve seçilmiş özellikli dağlardan başlamak üzere iklim değişikliklerini dikkate alan stratejik çevresel değerlendirme çalışmalar yapılması gerekir. Nitekim uluslar arası çalışmalar da dağlık bölgeler konusu insan hakları ve yüksek çevre kalitesini sağlama ortaklığında yer almaktadır.” dedi.

Panelin son konuşmacısı olan İZKENDER Derneği Başkanı Cem ŞEKER ise Afetlere Dirençli Kentler Açısından Kentsel Dönüşümün önemine dair sunum yaptı. ŞEKER; “Yaşadığımız depremin üzerinden iki yıl geçti. Bir çok insan depremi ve yaşananları unuttu. Evi hasar gören ve yıkılan insanlar hariç. Enflasyon ve aşırı fiyat artışları ile ödenemeyecek bir tablo ile karşı karşıya insanlar. Bir çoğu sabit gelirli ve ancak geçinebiliyor. Verilen emsal artışı art niyetli malikler ve müteahhitlerce yok hükmüne düşürülmüş. "Tek çözüm kooperatif' demiştim 2 yıl önce. Görüyorum ki kirli ve kötü insanlar heryer de söz sahibi. Masum ve dürüst insanlar ise susmakta. Doğru ve hak konuşanlara da sahip çıkmamakta. Ben İZKENDER çatısı altında her çağırana koştum ve her soruna çözüm ürettim. Fakat kötü düşünce ve artniyetle savaşmak çok zor. Binası yıkılmış yada kullanılamaz halde olan insanlara kamu yardım etmek zorundadır. Sosyal devlet bunu gerektirir”” dedi.

Editör: Ersin USTA