İzmir'de yürekleri yakan facia: İzmir'de yürekleri yakan facia:
İzmir İl Müftülüğü'ne atanan Profesör Doktor Ramazan Muslu'nun göreve başlaması nedeniyle düzenlenen Balçova Kaya Termal Otel'de gerçekleşen toplantıda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, sürekli değişim ve dönüşüme vurgu yaparak, çağı idrak edip doğru okuyamamanın sonuçlarının ağır olacağını söyledi.
İslam’ın bir durak ya da menzil olmadığına dikkat çeken Profesör Görmez, şöyle konuştu: “İslam dini bir durak ya da menzil değildir. İslam dini sürekli hareket halinde olan bir yoldur. Sırat-ı müstakimdir İslam dini. Yoldan çıkmak ile altı asır önceki durakta takılmak arasında bir fark yoktur. Aristo insanla diğer canlılar arasındaki farkları izah ederken çok önemli bir hususa işaret eder; insanoğluna diğer canlılara parmağınızla işaret ettiğinizde parmağınıza bakarlar. Ama insanoğluna siz işaret ettiğinizde parmağınıza değil işaret ettiği yere bakarlar. On yıl önceki hizmet panomuzla yolumuza devam etmemiz mümkün değildir.” 
Dünyada bir İslamofobi korkusunun oluşturulduğunu kaydeden Görmez, şunları söyledi: “Öyle bir dünya oluştu ki insanlığın üçte ikisinin kalbine küresel siyasetin aktörleri marifetiyle İslam'ın korkusunun salındığı bir dünyada yaşıyoruz. İslamofobia denilen hastalık insanlığın üçte ikisinin kalbine yerleştirilen bir hastalık oldu. İslam'a yönelik farklı meydan okumalarla ve kitle iletişim araçlarının gençleri teslim aldığı bir dünya. Gençlerimizin ve toplumumuzun sanal ortama hapsedildiği bir ortamda yaşıyoruz. Muhatap kitlelerimizin dili değişti.” 
Dünya, çağ, insan ve cemaatin değiştiğini, bu nedenle Diyanet İşleri Teşikilatı’nın kendini yenilemek zorunda olduğunu kaydeden Mehmet Görmez, değişime teşkilat mensuplarının kendilerinden başlaması gerektiğini dile getirdi. Bu değişimleri İslam'ın rahmet mesajından kopmadan sürekli bir yenilik, yenileşme içerisinde, değişim-dönüşüm içerisinde yapmak zorunda olduklarını anlatan Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü: "Değişime önce kendi kalbimizden başlamalıyız. Biz kendimizi değiştirmezsek toplumu değiştiremeyiz. Biz halimizi değiştirmezsek toplumun halini güzelleştiremeyiz. Biz gönül dünyamızda inkılaplar meydana getirmezsek toplumu iyi yönde değiştirme gücünü kaybederiz. Biz mihrap görevlisi tanımıyla yola devam edemeyiz. On yıl önceki müftülük tanımıyla, dili üslubuyla başarılı olmamız mümkün değil. Kur'an öğretmeni tekniğiyle yolumuza devam etmemiz mümkün değil. Çok değişti. Onun için sizlerin de yoğun çaba içerisinde olduğunu biliyorum. Bu büyük kitlenin -ki şu anda 120 bin personelimiz var- çağı, hitabı doğru okuyup anlayarak, çağın idrakini doğru okuyarak, daima İslam'ın o rahmet mesajlarından sapmadan daima bir değişim-dönüşüm içerisinde olmak gibi bir mecburiyetimiz var.”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İzmir’in farklı bir dindarlık anlayışı bulunduğunu, İzmir’in dindarlığının irfan geleneğine ihtiyacı olduğunu belirterek, İzmir’e yeni atanan müftü Profesör Doktor Ramazan Muslu’nun tasavvuf ve irfan geleneğinden geldiğini söyledi.
İzmir Müftüsü seçiminin tesadüfi olmadığını dile getiren Görmez, yeni müftü Ramazan Muslu’nun İzmir’de yeni bir dönem başlatacağına inandığını kaydetti. Mehmet Görmez, "İzmir'e il müftüsü gönderme konusunda gecikmekten kaynaklanan mahcubiyet duyuyorum. Ancak bu gecikmeden dolayı çok kısa süre içerisinde ne kadar haklı olduğumuzu göreceksiniz. Çünkü geç oldu ama güç olmadı. Geç oldu ama İzmir'in manevi hayatını sizlerle birlikte yeniden ayağa kaldıracak, ona gerçekten öncülük yapacak, ehil bir meslektaşımızı İzmir'e görevlendirdik" dedi.
İzmir'in farklı bir dindarlığı olduğunu anlatan Görmez, sözlerine şöyle devam etti: "İzmir'in bu dindarlığının biraz irfan geleneğine ihtiyacı var. Öyle olduğu için bir tasavvuf profesörünün, irfan geleneğinden geçmiş bir arkadaşımızın atanması tesadüf değildir. Bunu bilmenizi istiyorum. İzmir müftülüğünde yeni bir dönem başlatacağınıza inanıyorum” 
Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in değindiği bir diğer konu da dünyadaki hızlı siyasi, kültürel ve teknolojik gelişmeler yaşanırken Diyanet Teşkilatı’nın birçok noktada gecikmiş olması sorunu oldu.
Profesör Görmez, komünizm rejimiyle idare edilen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) yıkılmasının ardından yaşanan gelişmelere adapte olunması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Birinci idrak gecikmesini köylerden kentlere göç ile yaşamışız. Çok hızlı bir göç yaşanmış ancak paralel olarak büyük şehirler kurulurken o şehirlerin manevi hayatının nasıl inşa edileceği konusunda bir şey yapılmamış. Türk toplumu bugün şehirlileşmiştir. Nüfusumuzun yüzde 22’si köylerde, diyanetin yüzde 75'i köylerde kaldı. Oysa halkımızın yüzde 77'si şehirlerde, diyanetin yüzde 25'i şehirlerde. Bu dağılım üzerinde çalışıyoruz. Bu gecikmeyi nasıl telafi edeceğimiz üzerinde duruyoruz."
Dünyanın hızla değiştiğini anlatan Görmez, şunları söyledi: "SSCB, Yugoslavya yıkılıyor, Türk Cumhuriyetleri ortaya çıkıyor. Komunizm belasından kurtulduktan sonra kendi dini hayatlarını inşa etmek için kapımızı çalacak. Ama biz orada da gecikme yaşayacağız. ABD'de Mormonlardan bazı din adamları 20 yıl önce hazırlık yapmış, SSCB yıkıldıktan sonra Kırım'a gitmiş. Kırım Tatarcasını ana dili gibi konuşuyor. Biz ise bu dilde anlatacak arkadaşlar bulmakta zorluk çekmişiz. Ortada bir realite var. Etrafımızdaki dünya değişirken biz gecikme yaşamışız.”
Öte yandan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz da, din hizmetlerinin de bir ruhu ve bedeni olduğunu belirterek, din hizmetinin ruhunun adanmışlık olduğunu söyledi ve "657 sayılı yasaya göre atanan din görevlileri olarak aynı zamanda adanmış insanlarız. Bu ruh ve heyecanla hizmet etmeyi sürdüreceğiz" dedi.

Editör: TE Bilişim