Bozkurt, bebeğin beslenmesini sağlayan plasenta ve eklerinin bebeğin gelişimini önemli ölçüde etkilediğini ifade ederek, plasentnın damar yetersizliği adı verilen bir grup hastalıklarda bebeğin gelişimini önemli ölçüde geri kalabileceğini söyledi.
Bozkurt, "Beklenildiği gibi bu hastalıkların ağırlık düzeyleri de gelişim kısıtlılığının derecesini belirler. Aslında burada önemli olan gelişme kısıtlılığı gösteren bebeklerin yüzde 10 ile 20’sinde görülen aneuploidi yani kromozom bozukluklarının tespiti ve bu bebeklerin ihtiyacı olan gelişmiş yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin sağlanmasıdır. Bir çok trizomi (down sendromu dahil) olgusunda, triploidi olgusunda ve çeşitli kromozom bozukluklarında intrauterin gelişim kısıtlılığı görülebilir. Dolasıyla ikili tarama testi sırasında bakılan PAP-A nın düşük olması ve serbest b HCG ‘ nin, alpha-fetoprotein, dimeric inhibin A’ nın yüksek olması intrauterin gelişim kısıtlılığı açısından da bir ipucu olabilir” dedi.
“KADIN DOĞUM UZMANLARI VE HASTALAR AÇISINDAN EN ÖNEMLİ KONU DOĞUM ZAMANLAMASIDIR”
Op. Dr. Murat Bozkurt daha sonra şunları söyledi:
“İntrauterin gelişme kısıtlığı için anneye ait bazı risk faktörleri tanımlanmıştır. Bunlar annenin önceki gebeliğinde intrauterin gelişme kısıtlılığı öyküsünün bulunması, yapısal olarak küçük vücut ölçülerine sahip anne, gebelik öncesi düşük kiloya sahip olma,g ebelikte yeterli kilo alınamaması ve günlük 1500 kalorinin altında beslenme, düşük sosyoekonomik durum, anne yaşının 16 dan küçük olması, 35 yaştan büyük olması annenin bebeğin gelişimini etkileyecek ilaçlar kullanması ( epilepsi- kanser önleyici ilaçları kullanması) anneden hipertansiyon olması, annede diyabet kollejen doku hastalıkları ,böbrek hastalıkları, talesemi gibi bazı kan hastalıkları bulunması ve günümüzde sıkça uygulanan tüp bebek tedavileri bunlardan bazılarıdır. Unutulmamalıdır ki gelişme longitüdinal (devam eden ) bir durumdur. Yani bebeği bir seferlik değerlendirmeyle tanı koymak çoğu kez doğru olmaz. Dolayısıyla bebeğin gelişimi dikkatli bir şekilde izlenerek tanı netleştirilir. İntrauterin gelişme geriliğinde yanlış tanı konulmasına neden olan en önemli sorun hastanın son adet tarihini bilmemesinden ve ilk yapılan ultrasonografilerinin kaybedilmesinden kaynaklanan, gebelik haftasının yanlış hesaplanmasıdır. Son yıllarda 2. Trimester de de gebelik haftasını belirleyebilecek bazı ölçümlerin tanımlanması ( transvers serabellar çap, fetal karaciğer hacmi, humerus kemiği uzunluğu, subcutan doku kalınlığı) bu sorunu da önemli ölçüde çözmüştür. Ultrasonografi fetal büyümeyi değerlendirerek bebeğin gelişiminin o hafta için tanımlanan tabloda nerede olduğunu göstererek tanı koymamızdaki en önemli araçtır. Aynı zaman da bebeğin anatomisine, sıvısına ve kan değerlerine (doppler uygulamaları) bakılarak ileri değerlendirmelerde bulunulabilir. İntrauterin gelişme kısıtlılığında ultrasondan başka NST testi, biyofizik profil uygulamaları anne karnındaki bebeğin o anlık ve kısa dönemde sonuçları hakkında bize bilgi vererek doğumun planlanmasına yardım eder. Bu konuyla ilgilenen kişiler tarafından daha sağlıklı uygulanan ductus venozus (damar) doppler değerlendirmeleri doğum olayının aciliyeti hakkında daha sağlıklı bilgiler verebilir. Kadın doğum uzmanları ve hastalar açısından en önemli konu doğum zamanlamasıdır. Ciddi gelişim kısıtlılığı ve kanlanma bozukluklarında; erken doğurtulan bebeklerde doğumdan sonra çok çeşitli sorunlar çıkabileceği gibi doğumu geciktirilen bebeklerde anne karnında kaybedilme ihtimali vardır.”
“YENİDOĞAN BAKIM ÜNİTELERİNİN YAYGINLAŞMASININ BU OLUMLU GELİŞMEYE KATKISI İNKAR EDİLEMEZ”
Doğum şekli hakkında da bilgi veren Malatya Universal Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Murat Bozkurt, "Doğumun normal vajinal yolla mı yoksa sezaryen ile mi olacağı konusunda bebeğin ve annenin tıbbi durumu ve ailenin bilgilendirmesi sonrası hekim ile birlikte verilen karar, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin durumu yol gösterici olacaktır. Neyse ki çoğu gelişme kısıtlılığı dikkatli gözlem ve takiple sorunsuz olarak doğurtulur. Günümüzde modern 2- 3. basamak yenidoğan bakım ünitelerinin yaygınlaşmasının bu olumlu gelişmeye katkısı inkar edilemez. Doğumdan hemen sonra; bir sonraki gebelikler hakkında bilgi verebileceği için bazı hastalarda plasentanın makroskopik ve mikroskopik incelenmesi gerekebilir” şeklinde uyarılarda bulundu.
Editör: TE Bilişim