PKK ve PYD dayanışması ile yanlarına farklı oluşumları da almak suretiyle bir adım atmaya kalksalar dahi bu konuda Türkiye’nin bu işe müsamaha ile bakması veya bunu seyretmesinin mümkün olmadığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
“Konuyla ilgili bütün tedbirler alınmaktadır. Gerek şu anda silahlı kuvvetlerimiz, gerek bu konudaki ilgili birimlerimiz çalışmalarını sürdürüyor ve en geç Çarşamba günü Dışişleri Bakanıma verdiğim talimatla Kuzey Irak’a gidip, oradaki yerel yönetim idarecileriyle bu konuları paylaşıp, bu konudaki kararlılık ve hassasiyetimiz kendilerine iletilecektir. Ondan sonra da böyle bir sorumluğun bizden çıktığını bilmelerin istiyoruz. Zira şu anda bir Suriye Ulusal Konseyi; adeta bunun karşısında, ki bunun başında da Kürt kardeşimiz var, bir Suriye Kürt Ulusal Konseyi oluşturulması yaklaşımı yanlış bir yaklaşımdır. Biz Suriye’de ne toprak bütünlüğünün parçalanmasını, ne mezhepsel ne de etnik bir çatışma sürecinin başlamasını istemiyoruz. Kaldı ki Kuzey Suriye sadece oradaki Kürt kardeşlerimizden oluşan değil, Türk de var, Arap da var. Ama asla bizi tahrike kimse yönelmesin; tahrik oyununa da gelmeyiz ama atılması gereken bir adım olursa terör örgütüne karşı bu adımı da kesinlikle atarız. Bunu açık net söylemek durumundayım.”
“HAYALİ HARİTALARA EYVALLAH ETMEYİZ”
Bir gazetecinin, ‘Ankara, Kuzey Irak’a karşı bir güven zedelenmesi yaşadı mı?’ sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, “Dışişleri Bakanımızı oraya göndermemizin sebebi, ‘bakın bu konuda size karşı güven duygularımız zedelenmesin, güvenimiz var ama burada yanlış adımların atılmasına sizler de vesile olmayın, buradaki yanlışı düzeltelim ve bu yanlışı düzeltmede adımı beraber atalım. Ama aksi takdirde burada kendilerine göre Kuzey Irak’taki PKK-PYD dayanışmasının ortaya koyduğu hayali haritalara göre, buna eyvallah etmeyiz” karşılığını verdi.
Hamas Lideri Halid Meşal ile görüşmesine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, Meşal’le Suriye’yi iyi bilen bir insan olması nedeniyle bu konuyu görüştüklerini ama bunu yanında Filistin sorununu da görüştüklerini söyledi. Erdoğan, “Gerek Gazze’nin gerek Filistin’in sorunları bizim de sorunumuz. Ama Suriye’deki gelişmeler şu anda öncelik arz etmeye başladı. Bunun için de kimlerden ne denli istifade edebiliriz, onlar bizden ne gibi istifadeleri olur, bunları paylaşmak durumundayız. Onun için yoğun bir diplomasi trafiğini sürdürüyoruz. Bu diplomasi trafiğinin içinde salt diplomatlar olacak diye bir şey yok. Bütün oralardaki kanaat önderlerini, siyaset etkinliği olan tüm liderleri kah biz davet ediyoruz, kah özel temsilcilerimizi göndermek suretiyle bu süreci sıkı tutuyoruz” diye konuştu.
Sınır bölgesinde olası PKK riskine karşı tampon bölge kurma gibi bir alternatif düşünüp düşünmediklerinin sorulması üzerine ise Erdoğan, tampon bölgenin de, güvenli bölgenin de, kampların alternatiflerin içinde olduğunu söyledi. Erdoğan, “Ama bunların öncelikleri biraz da sürece bağlı, sürece göre de tabii ki bunlar değerlendirilir. İlgili birimlerimiz sürekli bunların üzerinde. Bu konuyla ilgili Dışişleri, Silahlı Kuvvetler, istihbarat teşkilatlarımız yoğun bir çalışmanın içindeler ve atılması gereken adımlar, alınması gereken kararlar vakit geldiği anda alınacaktır” dedi.
“SURİYE’DE ESAD VE ÇEVRESİNDEKİLER GİDİCİDİR”
Bölgedeki gelişmelerin Suriye’deki kaos ortamından mı kaynaklandığı, yoksa bölgede kalıcı bir yapılanmanın temellerini mi atıldığına ilişkin bir soruya da cevap veren Başbakan Erdoğan, bu sürecin iki kısımda değerlendirilebileceğini söyledi. Birincisinin Suriye’deki Arap Baharı diye ifade edilen önceki dönem olduğunu, diğerinin de Beşar Esad’dan sonraki süreç olduğunu söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:
“Tabii birinci dilimde ne yazık ki Türkiye olarak kardeşlik bağlarımızın çok güçlü olduğu Suriye halkıyla ve başında bulunan Beşar’la ilişkilerimiz sizler tarafından biliniyor; ne denli ileriydi, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliğini kurmaya varıncaya kadar önemli adımlar attık. Ama ne yazık ki Arap Baharı sürecinde kendilerine yaptığımız uyarılan kale alınmadı ve bu arzu edilmeyen süreç başladı. Şu anda rivayetler çok ama artık kesin rakam vermekten öte on binlerce kardeşimiz öldürülmüş vaziyette. 200 bini aşkın göç var. Bu süreç içerisinde güvenlik noktasına varıncaya kadar artık hakimiyetini kaybetmeye başlayan bir rejim var. Bu şunu gösteriyor; artık Suriye’de Esad ve çevresindekiler gidicidir. Suriye artık yeni bir döneme hazırlanıyor ama bu yeni dönemde ne olacak sorusuna bazı ülkeler oyalama taktiği içine giriyor. Ben diyorum ki halkın dediği olmalı ve olacak. Yani biz halkın önünü açmalıyız, halkın önüne sandığı getirmeliyiz ve ‘isteyen istediği partisini kurmalı’ demeliyiz. Bu arada geçici bir yönetim oluşturulabilir. İşte şu anda Suriye Ulusal Konseyi var. Geçici bir yönetim oluşturularak, anaysa hazırlanmasından, cumhurbaşkanı seçimini, parlamento oluşumuna kadar bunun takvimi belirlenir ve ondan sonra da kurulmuş partiler bu seçimlere girer. Halk kimi isterse onu cumhurbaşkanı yapar, kimi isterse parlamentoya gönderir. İnanıyorum ki tüm dünya çok üst düzeyde saygıyı gösterir.”
Suriye’nin şu anda alt ve üst yapısıyla çökertilmiş durumda olduğunu belirten Erdoğan, acımasız ve zalim bir rejim olduğunu söyledi. Dün da Halep’in uçakla bombalanmaya başlandığını ifade eden Erdoğan, “Yani artık kendi insanını, kendi ülkesini. şudur budur ayırt etmeksizin bombalayan bir yönetim olabilir mi? Bunların içerisinde suçlu-suçsuz ayrımı söz konusu değil. Kendi masum halkını öldürüyor. Böyle bir durum var, insanlar kaçmak durumunda kalıyor. Sadece bizim ülkemizde 45 bin civarında misafirimiz var. Bir o kadar Lübnan’da var. 150 bin civarında Ürdün’de var. Bu insanlar durup dururken kaçmıyor. Bir sorun var. Ve 900 km sınırı olan Türkiye’nin sessiz kalması düşünülebilir mi? Onun içinde halk ne derse Esad’dan sonra o olacaktır. Esad şu anda hakimiyetini kaybetmiştir ama bu zulme ortak olanlar da tarihin affetmeyeceği zihniyetler olacaktır, düşünceler ülkeler olacaktır” diye konuştu.
Editör: TE Bilişim