'Today's Zaman muhabiri Mahir Zeynalov'un Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiren tweet attığı gerekçesiyle sınır dışı edildiği iddialarının' sorulması üzerine Arınç, "Bu arkadaşımız Azeri, Türkiye'den bir bayanla evlenmiş. Çalışma müsaadesi alabilir, bu kişi Azerbaycan'dan gelip bir Türk gazetesinde çalışıyor.
Sürekli ikamet süreleri uzatılmış. Bir taraftan da yabancı uyruklu gazeteci olduğu için kendine izinleri tahsis etmiş. 31 Aralık 2013'ten sonra uzatılmayacağını söylemişler. 31 Aralık tarihinde süresi bitmiş olması, Türkiye'yi terk etmiş olması gerekmesine rağmen neredeyse 2 ay süre kalmış.
Bu sistemin içerisinde hükümeti suçlayabilecek, süresi bitmiş süresi bittikten sonra kendisine bildirim yapılmış buna rağmen 2 ay daha çalışmaya devam etmiş.
Yurtdışına çıkarken cezası var, onu da ödemiş. Bir hükümeti şu veya bu olaydan dolayı sorumlu tutuyorsa, yakışık almayacak şeyleri söylüyorsa bir insan bunu kendi ülkenizde kendi ülkenizin Başbakanı için o tweetleri atabilecek miydiniz?
Türkiye ile kendi ülkesinin kıyaslaması mümkünse onu da yapmasını dilerim. Tweet atığından dolayı değil attığı tweet kişinin özel hayatına ilişkin suç ortaya koyuyorsa bu herkes için geçerli bir husustur" dedi.
"PARALEL DEVLET SORUŞTURMASI DİYE BİR SORUŞTURMA MEVCUT DEĞİLDİR"
Bir gazetecinin, "(Paralel devlet) Bir köşe yazarının, tutuklanacak gazetecilerin listesi denilebilecek isimler yayınladı. Değerlendirmeniz ne olacak" sorusuna Arınç, "Köşe yazarları birbirlerine çatarken yakında tutuklanacak listesini de veriyorlar. Bunun bana sorulmasını yadırgadım. Paralel devlet soruşturması diye bir soruşturma mevcut değildir.
Görevlerini yaparlarken kanun dışına çıktılar mı, eğer bir başka devlet kurumunda bu yapılacaksa her kurumun teftiş kurulları vardır. Teftiş makamı bunları inceleyebilir. Mülkiye müfettişlerini bütün Türkiye'ye yayılarak böyle bir şey yaptığını iddia ediyorlarsa bunların sayısı bu kadar değil. Türkiye genelinde böyle yaygın bir teftişin olmadığını söyleyebilirim" cevabını verdi.
Alman Der Spiegel dergisinin, 'MİT'in Paris'teki cinayetlerde parmağının olduğu konusunda bir yazı yayınlamasına' ilişkin değerlendirmede bulunan Arınç, "Ömer Güney'in Fransa'daki cinayetleri işlediği yönünde bir yazı yayınlandı. MİT, kendi içinde bir soruşturmaya başladı. Belki faili de tespit edildi.
Bu belge benzeri bir yazıyla bunun sorumlusunun, ne amaçla servis ettiğinin de açıklanması beklememiz gerekecek. Fevkalade, yanlış düzmece belgenin düzenlenmesi Türkiye'de bazı kurumlardaki görevlilerinin hukuk dışına ne kadar çıkabileceklerini, bunun sonuçlarının ne kadar tehlikeli olacağını gösteriyor.
Devlet içinde kümelenmiş insanların da varlığının tespit edilmesi, hukukun egemen olması bakımından da herhalde çok önemlidir" diye konuştu.
Arınç, Adana'da durdurulan TIR'larla ilgili, "Bakanlar Kurulu'nda bu konu görüşülmedi. Adana'da bu olaylarla ilgili Jandarma albayının görev yeri değiştirildi. Bu olayların Reyhanlı, Hatay bölgesinde cereyan etmesi tesadüfi değildir. Bu olayları istismar etmeye yeltenenleri, suçüstünde bu işleri yaparken bulduğumuz kişiler olarak görmemiz gerekir. Adli soruşturma devam etmektedir" ifadelerini kullandı.
Başka bir gazetecinin, 'HSYK Genel Kurulu'nun toplanamadı. Hükümetin dondurulan teklifi tekrar gündeme getirecek mi" sorusuna Arınç, "Niçin toplanamadıklarını bilmiyorum. HSYK'ı ya içine alan bir kanun değişikliği vardı. Anayasa değişikliği yapılabilir umuduyla ara verilmişti.
Nihayet 'bu hafta öbür hafta netice alınamazsa kanun değişikliği yapılabilir' demiştim. TBMM'ye gündemine bu günlerde gelir mi bilemiyorum" cevabını verdi.
MAVİ MARMARA OLAYI
'Mavi Marmara baskınına ilişkin Türkiye ile İsrail arasındaki müzakereler kapsamında tazminat tutarına' ilişkin soru üzerine Arınç, "Görüşmeler geçen Mart'tan bu yana devam ediyor. Anlaşmaya en yakın noktadayız demiştim. Bugün de aynı noktadayız. Henüz son noktayı koymadık. Prensip noktasında anlaşmamız var. Böyle bir konuda uluslararası hukuk nasıl bir tazminat öngörmüşse taleplerimiz öyle oldu" diye konuştu.
"BİR KISIM İNSANLARIN YÖNLENDİRİLMESİNİ HOŞ BULMAM"
Bir gazetecinin, "Dinlemeler çerçevesinde kamuoyuna yansıyan ve Sabah gazetesi ile ATV'nin alınması sürecinde bazı işadamlarıyla havuz oluşturulduğu iddiaları var. Neler söyleyeceksiniz" sorusuna Arınç, "Usulsüz dinlemeler kanun nezdinde delil kabul edilmiyor.
Yasal dinlemelerse bunun belli bir süresi vardır. O süre içerisinde, savcılık soruşturma açar. Soruşturmanın gizliliği esastır. Yasal dinlemeyse bunun ifşa edilmesi normal değildir. Eğer, burada konuştuğu veya tapelerden de birtakım şeyler söylediği iddia edilen insanlar ve bunlar üzerinde bazı senaryolar kurulması herhalde çok yanlıştır. Daha çok Kılıçdaroğlu, muhalefet bunlara sarılıyor. Bunun hukuku tavsifine savcılar karar verir.
Etik bakımdan hoş görülmüyorsa bunun da geleceği hukuk içinde bulunabilir. Bir kısım insanların yönlendirilmesi, gazetenin satışında birilerinin aracılık etmesini hoş bulmam.
İddia edilen kişilerle suç varsa, o suç kapsamında bunun değerlendirildiğini hepimiz görmeliyiz. Böyle zamanlarda özel görevli gazeteciler olabilir, bu karmaşaya yol açabilir mi? Evet. Siyaset adına bu durulanma olarak da görülebilir. Bunların ifşa edilmesi, ilan edilmesi, çok vicdanı ve masumiyet karinesine de uygun değildir.
Eskiden bu yana bankaların alınıp satılması, geçmiş dönemlerde fazlasıyla tartışılmıştır. Yolsuzluk ve suistimal konusu sadece bugünün konusu değildir. Muhalefet suçlamak için her zaman bu yöntemleri seçmiştir. Bunların hiçbirisinde de bugünkü kadar işin cılkı çıkmamıştır.
Ses kayıtları bu kadar yayınlanmamıştır. Seçimlere giderken iyi bir tarih seçilmiş. Boşuna yoruluyorlar, Anadolu'dan geliyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaralı bir iktidarla gitme arzusu birilerinin gözünü kararttı ama bu saçmalıklara prim verecek halk kitlesi görülmüyor" karşılığını verdi.
Editör: TE Bilişim