Ortaokulu bitirdikten sonra imam hatip lisesine gittiğini anlatan Durmuş, yakın çevresinin “bu çocuk bu okulda okumaz” değerlendirmelerine karşın okulunu müezzinlik ve imamlık sınavlarında aldığı notlarla derece ile bitirdiğini söyledi. Lise yıllarının kendisi açısından en faydalı dönemlerden biri olduğunu kaydeden Durmuş, “Ortaokulu bitirdikten sonra ben imam hatip lisesine yazıldım. İzmir’e geldiğimde benim imam hatip okuyacağımı kimse düşünmüyordu ama ben imam hatibi burada bitirdim. Hatta müezzinlik sınavını, imamlık sınavını ve ona benzer dini bilgiler sınavlarını en yüksek notlarla geçerek imam hatip lisesini dereceyle bitirdim. Bir yandan imam hatip lisesini okurken bir yandan da tiyatro, folklor ve skeçler de yapıyordum” dedi.
İmam hatip lisesini dereceyle bitirdikten sonra turizm kursuna yazılan Durmuş, şöhret basamaklarına da bu sayede adım attı. Durmuş, o zorlu yılları şöyle anlattı:
“8 kardeştik, geçinmek zorundaydık bir şekilde. İzmir’de bir restoranda komilik yaparken, bir yandan temizlik yapıp bir yandan da şarkılar türküler söylerdim. Zeki Müren’in şarkılarını söylerdim, genellikle onu taklit ederdim. O sıralar bir kadın sırtıma dokunarak bana ‘Çok güzel sesin var’ dedi. ‘Yılbaşında bize renk katmak ister misin?’ dedi. Önce ikilemde kaldım, hem imam hatip mezunuyum hem gidip yılbaşlarında şarkı söyleyecektim. Son olarak iki tane şarkı hazırladım ve yılbaşı gecesi ilk sahnemi aldım. Devamında bana sürekli sahne almam için istekte bulundular. O yıllarda Yıldırım Dans grubu vardı. Onların organize ettiği bir oryantal dans yarışmasına katıldım. Bu yarışmaya katılmam benim için bir dönüm noktası oldu. O yarışma televizyonlara çıktı, benim yüzümde peçe oynarken annemle televizyonu seyrediyorduk. Orada oynayanın ben olduğumdan haberi olmayan annem, ‘Bak bak hiç erkekler oynar mı?’ diye tepki gösterdi. Yıllar sonra bunu ben anneme söyledim. O esnada zaten söyleyemezdim. Böylece benim sahne maceram da başlamış oldu. İlk çalıştığım yerden assolistin kaprisleri nedeniyle ayrılınca İzmir’in arka sokakları denilecek bir yerde, bir otelde sahne almaya başladım. Kimsenin uğramadığı o sokak ve o otel bir anda dolmaya başladı. Her gece eğlenceli geçmeye başlayınca insanlar da akın akın oteli doldurdu.”
MİKROP YÜZÜNDEN ANNESİ AYLARCA KONUŞMADI
Kendisine takılan “Mikrop” lakabını ilk başlarda sevmediğini dile getiren sanatçı, bu lakap yüzünden annesiyle de arasının açıldığını söyledi. Lakabı Mikrop’la özdeşleşen Hikmet Durmuş, “Lakabım Mikrop. Bu ismi aslında ben istemedim. Ben anneme gidip ‘Bana mikrop diyorlar’ deyince annem benimle aylarca konuşmadı. İnsanlar bana eğlenceyi çağrıştırır bir şekilde Mikrop demeye başlayınca bu süre zarfında benim de artık bilinçaltıma yerleşti ve bütün ege yöresinde ‘Mikrop’ olarak bilinmeye başlandım. Daha sonra ben araştırdım ve iki türlü mikrop olduğunu öğrendim. Yararlı ve zararlı mikropların insanlarda bulunduğunu öğrendim, bende kendimi yaralı mikrop olarak değerlendirdim” diye konuştu.
“Biz Bize Yeteriz” adı altında bir grupları olduğunu dile getiren Durmuş, “Bu grup içinde İzmir'de kendini ispat etmiş çok başarılı isimleri yapacağımız sosyal sorumluluk projelerinde kullanarak 10 binlerin gönlünde iyice taht kurmayı başardık. Bugün babam yaşasaydı benimle gurur duyardı” dedi.
Sosyal sorumluluk projelerine bir kahvaltı masasında otururken hayranlarından ilik kanseri olan çocuklara hediyeler toplayıp, onların da gönüllerini fethederek başladığını anlatan Durmuş, “Böylece sossal sorumluluk projelerinde boy göstermeye başladık. Ben herkese ‘Var mısınız?’ dedim, herkeste bana ‘Biz varız’ dedi. Beni imam hatip lisesine iyi şeyler öğrenmem için veren babam sağ olsaydı gurur duyardı benimle” diye konuştu.
Editör: TE Bilişim