Ankaralı Turgut'tan acı haber Ankaralı Turgut'tan acı haber
Olpak, 77. Genel İdare Kurulu sonrası geldiği Zonguldak’ta, bir süredir ülke gündemindeki kürtaj krizi ile ilgili değerlendirmede bulundu. 77. Genel İdare Kurulu’nun yapıldığı otelde, gazetecilerle bir araya gelen Olpak, kürtaj ile ilgili soruya şöyle cevap verdi: ‘Ben bu konunun uzmanı değilim’

Başka bir gazetecinin ‘kişisel görüşünüz nedir’ diye sorması üzerine Olpak, şöyle konuştu: “Ben bu konunun uzmanı değilim bunu söylemem lazım. Bu tür teknik konularda konuşurken, net verilerden hareketle yorumlama yapmalısınız. Mesela enflasyon konusunda konuşurken, bir takım verilerden yorum yapıyoruz. Burada bahsettiğiniz konuda, hukuki ve tıbbı yönler söz konusu. Ben ne avukatım ne de doktorum bunu söylemem lazım. Kişisel görüşüm, yaşama hakkına saygı duyulması gerektiğidir. Yaşam varsa, yaşam oluşmuşsa, bu yaşamın nerede olduğuna yani annenin karnında mı yoksa anne karnının dışında mı olduğuna çok girmeden yaşam hakkı varsa, bunun sonlandırılmasının ancak hukuki ve tıbbı bir gerekçe ile olabileceğini düşünüyorum. ‘Benim o, istediğim gibi davranıyorum’ diyemezsiniz. Hukukla tıbbın birlikte değerlendireceği bir konu.”

KOLTUK ESPRİSİ

Çiçeği burnunda Başkan Olpak’a koltuğa alışıp alışamadığı soruldu. Sohbet arasındaki koltuğu kasteden Olpak, esprili bir şekilde, “Koltuğuma alışamadım. Bu biraz rahatsız bir koltuk” diye cevap verdi. Olpak, MÜSİAD’daki Genel Başkanlığı ile ilgili soruya ise şöyle karşılık verdi: “O koltuk, bizim açımızdan görev koltuğu. Bu koltuğun da süresi olduğunun bilinci içerisindeyiz. MUSİAD’ın güzel özelliklerinden biri de, koltuğun 4 yıl üst sınırı var. Alışmanın da sınırı olduğu bilinci içerisindeyiz. Ben o şartlar içerisinde alıştım”

MÜSİAD 4. dönem Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan’ın yazdığı ‘Cihad ve MÜSİAD” isimli kitabın hatırlatılması üzerine Olpak, kitap yazıp yazmayacağı ile ilgili soruya şu cevabı verdi: “Çok peşin yargı olur. Siyasetçi gibi olmasın ama o günkü şartları bilemiyorum. Olur, olmaz diyemiyorum. Kısmet. O günleri yaşarsak, görürsek o günleri bir daha bu soruyu değerlendiririz.”

TÜRK TİCARET KANUNU

1535 maddelik Türk Ticaret Kanunu değişikliliği hatırlatılan Olpak, bazı maddelerinin değiştirilmesi halinde Türk Ticaret Kanunu’nun uygulamaya geçilmesi taraftarı olduklarını ifade etti.

İstedikleri maddelerin değiştirilmemesi durumunda bu kanuna karşı olduklarını belirten Olpak, gerekçelerini şöyle anlattı: “Türk Ticaret Kanunu, 1535 maddelik ve yıllardır tartıştığımız, konuştuğumuz ve memnun olmadığımız bir kanunun değişmesinden bahsediyoruz. İşin özünde, çok güzel bir iş yapıldı. Bu kanun tümüyle değiştirildi. Birer birer, madde madde irdelemek yoluna gitseydik, bu kanun çıkmazdı. Muhalefetle de anlaştık, blok olaraktan bu kanunun maddelerini 20’şer, 30’ar 50’şer paketler halinde çıkarttık. Tüm partilere teşekkür ediyoruz. Blok halinde çalıştığınızda bazı maddeler, tartışılmadığından gözden kaçmış olabilir. Türk Ticaret Kanununun ilk çalışmaları yanılmıyorsam 11 yıl önce başladı. Bizim açımızdan, 11 yıl öncesinden yazılmaya başlamış hükümlerin, bugün değişmeye uğraması da son derece tabidir."
Türk Ticaret Kanununun geneli tamam olmakla beraber, içinde temel bazı yaklaşımlar noktasında değişmesi gereken maddeler olduğunu anlatan Olpak, şöyle konuştu: "Bunların bir kısmı yazı tekniğinden kaynaklanan hatalar.

Zaten bunu bakanlar da söylüyor. Onları da bırakırsak işin temelinde suç ve ceza kanunu var. Çek kanunu ile ilgili gelişmeler yaşadık. 4 ay önce biz bunu çok tartıştık. O zaman bir grup, ‘ekonomik seçenekler, büyük ceza olur’ dedi. Neticede parlamento da böyle söyledi ve hapis cezası kaldırıldı. Beğensek de beğenmesek de kalktı. Aradan büyük bir zaman geçmedi. Biz diyoruz ki, eğer çek kanununda bu gerekçe geçerli olduysa, yeni kanunun özünde de bu gerekçe geçerli olmalı. Benim malımı sattığım kişinin, bana ödeme yapmamasının suçu ekonomik suç olarak değerlendiriliyorsa, benim kendi şirketime yönelik yapacağım hataların sonucu da ekonomik bir suçtur. Bunu ister, ‘internet sitesindeki düzenlemeler’, isterse ‘fatura bilgileri üzerindeki düzenlemeler’ diyebilirsiniz. Ya da ortaklar carideki farklılık olarak da düşünebilirsiniz. 4 ay önceki tecrübeden yola çıkılıp, bu gözle bakıldığında, kanunu içerisinde tekniklerine ayırdığımız zaman, değişmesi gereken 10 ila 15 arasında bir madde var. Bu mahsurların ortadan kaldırılması kaydıyla biz Türk Ticaret Kanunu’nun uygulanmasına taraftarız. Bu maddeler kalacaksa, karşıyız.”

STANDARD POOR’A ELEŞTİRİ

Olpak, Türkiye’nin kredi notunu düşüren ABD’li not kuruluşu Standard and Poor’u ağır bir dille eleştirdi. Standard Poor kuruluşun fakirleştiğini ve itibar kaybettiğini belirten Olpak, Türkiye’ye farklı standartlar uyguladıklarını ileri sürdü.
Kriz döneminde not kuruluşunun sadece krizin yorumculuğunu yaptığını kaydeden Olpak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Firmaların yani piyasaya iş yapan insanlar olarak bizlerin bir algısı vardır.

Sizin piyasadaki gücünüz, markanız ve itibarınızdır. Bu ikisini kaybettiğiniz takdirde, cironuzun, sermayenizin ne olduğu hiçbir anlam taşımaz. Bu firmalar için geçerli olduğu kadar. Derecelendirme dediğimiz kuruluşlar için çok daha fazla geçerlidir. Şu an Standard and poor üzerinden söylersek, bu standart durumuna gelmiş bir kurum. Maalesef kendi içerisine bakıldığında böyle. Biz bu kurumlardan ne bekleriz. Geçmiş verileri alarak, ileriye yönelik tahminlerde bulunmalarını bekleriz. Kriz dönemlerinde ne yaptılar, sadece krizin yorumculuğunu yaptılar. Bir defa buradan dolayı itibar kaybettiler. Çifte, triple, kaç türlü standart uyguladıklarını bilmiyoruz. Şu an Türkiye’ye cari açığın dışında söyleyebilecekleri bir şey kalmadı. Buna rağmen halen daha böyle bir uygulama var. Bu noktada kendi güvenirliğini kaybediyor”

Türkiye’nin kredi derecelendirme ve not kurumunu kurabilecek güçte olduğunu vurgulayan Olpak, “Türkiye böyle bir şey yapar mı? Eğer ihtiyaç duyuyorsa yapar. İhtiyaç mı bilmiyorum. O değerlendirmezse, bir başkası değerlendirir. Ama Türkiye bunu yapabilecek bir konuma gelmiş. Türkiye de kendi kurumunu kurabilir”diye konuştu.

“PMI ENDEKSİ KURACAĞIZ”

MÜSİAD olarak PMI endeksi gibi bir çalışma içerisinde olduklarının altını çizen Olpak, 5 bin 600 üye ve 16 bin şirket bünyesinde PMI endeksini hayata geçirmek istediklerini belirterek “Bizim de bir çalışmamız var. Standard and Poor ya da FİSC bazında değil ama, dünyada PMI Endeksi denilen Satın Alma Yöneticileri endeksi var. Bu endekste gidişatı, firmaların ay içerisindeki satın alma müdürlerinin davranışlarını, hemen o ayın içerisinde verdiği için ekonominin soğumasını, ısınmasını çok sıcak bir şekilde, takip ettiğimiz bir endekstir" dedi.

Türkiye’de çok fazla konuşulan bir endeks değil ama, yurt dışında dikkat edilen bir endeks olduğunu anlatan Olpak, sözlerine şöyle devam etti:

"Biraz zor bir iş, MÜSİAD olarak, Türkiye’de PMI endeksini yapmak istiyoruz. Yaklaşık 6 aydır tartıştığımız bir konu. Gerekli alt yapıyı tamamlayınca açıklamasını da yaparız. Şu ana kadar böyle bir PMI endeksi Türkiye’de olmadı. Bakıyorsunuz, Almanya’da var, hemen ayın başında yani Haziran’ın 8’inde, Mayıs’ın değerlerini almak mümkün. Bizim için önce Türkiye.”

MÜSİAD TAHMİNLERİNDE YANILMIYOR

Olpak, Standard and Poor’un notu düşürmesine rağmen iş dünyası olarak, ülkenin yüzde 4-5 oranında büyüyeceğine inandığını ifade etti. MÜSİAD üyelerine yaptıkları anketlere göre her yılın sonunda, bir sonraki yıl için yorum yaptıklarını belirten Olpak, bu yorumlarda ise şu ana kadar yanılmadıklarını ifade etti.

BÜYEME SÜRÜYOR

Temkinli yaklaştıklarını belirten Olpak, bu yıl sonunda ise ülke için bulundukları yüzde 4-5 aralığında büyüme oranının gerçekleşme olasılığına halen inandıklarını ifade etti.

“Biz temkinli olmayı seviyoruz ama kötümser olmayı sevmiyoruz" diyen Olpak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz yılın başında, ‘Türkiye bu sene, 4 ile 5 aralığında büyüyebilir’ diye bir tahminde bulunmuştuk. Bunu da, az önce bahsettiğim PMI’a benzer şekilde çıkardık. Her yıl sonunda üyelerimizle 4 soruluk bir anket yaparız. Bu anketlerde ‘2011 yılında ciro artışı yaptınız mı, ilave istihdam sağladınız mı? ihracatta artış sağladınız mı? İlave yatırım yaptınız mı?’ diye sorarız. Bu 4 soru için ileri yıllarda ne düşünüyorsunuz diye sorarız. 2010 yılının sonundaki sonuçları ile 2010’un gerçekleşmesi, birbirini tutmuştu. Oradan hareketle bu yıllardan aldığımız bilgi doğrultusunda, biz 2012 yılında 4-5 bandında büyüme görmüştük. Ben hâla daha 4 bandının Türkiye için büyümenin olabileceği bir bant olarak görüyorum. 5 bandında büyüme olursa bu çok daha güzel”

SON AYLARDA SOĞUMA VAR

Son dönemlerde ülke ekonomisinde hafif bir soğuma olduğunu da ifade eden Olpak, şöyle konuştu: “Sanayi kesimi üretim endeksi açıklandı. 1.8’lik büyüme yaşandığı açıklandı. İlk 3 ayın ortalaması, 2.8’di. Son ayın ortalaması 1.8’di. Bu hafif bir soğumayı gösteriyor. Ama yine hatırlatalım. Yaz aylarında biraz ısınma olur, üçüncü çeyrekte yine durağanlaşma olur, 4. çeyrekte yine büyür. Buradan hareketle biz halen 4 oranında büyümenin gerçekleşeceğini düşünüyoruz. Çünkü ihracat olumlu gidiyor. ABD’de küçülmeye rağmen, ülkemizin kendi içerisinde ihracatta büyüme yaşandı. Bu da çok olumlu. Aynı ayda ithalatta düştü. Bu da olumlu. Bunun cari açık noktasında da sonucunu görebiliyoruz. İstihdam 9.1 oranında. Bu da o olumlu gelişme. Bunlardan hareketle ‘soğuma’ var diyorum. Yanlış anlamayalım. Burada küçülmeden bahsetmiyoruz, büyümenin hızında ivmesinden bir düşüşten bahsediyoruz. 4 aylık değerlere bakarsanız, cari açıkta yüzde 22’lik düşme var, artma yok. Farklı etkenler vardı, emtia fiyatları düştü diyebilirsiniz ama neticesinde böyle bir gerçek var.”

İSPANYA VE İTALYA KORKUTUYOR

Ülkenin ekonomisini etkileyen iç ve dış dinamiklerin bulunduğunu belirten Olpak, iç dinamiklerde iş dünyasını korkutan bir şey bulunmadığını ifade etti. Dş dinamikler de ise Yunanistan’ın konuşulmaz duruma geldiğini belirten Olpak, dış dinamiklerde işadamlarını asıl korkutan İspanya ve İtalya’nın durumu olduğunu belirtti.

“Dış dinamiklerin içerisinde bizi korkutan ispanya ve İtalya var. Yunanistan’ı kimse çok fazla konuşmaz oldu" diyen Olpak, şunları söyledi: "Öyle ya da böyle kabul edilebilir sınırlardı. İş İspanya ya da İtalya noktasına giderse, risk biraz büyür. Onun için ikinci altı aya yönelik, bakıldığında biz Türkiye’nin kendi iç dinamikleri açısından bir problem görmüyoruz. Ne Merkez Bankasının politikaları, ne ihracatımızın artışını, ne de mali disiplinin bozulması ile ilgili bir problem görmüyoruz. Dışarıdan ciddi bir problem gelmediği takdirde, Bu tablonun olumlu gideceğini düşünüyorum”

Dış dinamiklerin Türkiye lehine de gelişebileceğini vurgulayan Olpak, ABD’nin de piyasaya ekonomik destek vereceğine inandıklarını ifade ederek sözlerine şöyle devam etti: “Yunanistan, Fransa, seçimlerine bakalım. Almanya’da yerel yapıldı, sadece bir bölgede yapıldı. Tüm buralarda mevcut politikaları seçmen beğenmedi, negatif bir tavır takındı. Siyasetçi, sandıktan ders alır. Mecburen bir şey yapmak zorunda. Muhtemeldir, ABD’den hareketle bakıldığında muhtemeldir, ABD piyasaya bir miktar para verecek. Öyle bir tablo görünüyor. Bu da olursa, Türkiye için bulunduğumuz tahminler, çok da uzak tahminler olmayacaktır”

"YUNANİSTAN’A DÖNERİZ" YORUMU

Olpak, gazetecilerin sorusu üzerine memur zammı ile ilgili Başbakan Erdoğan’ın yaptığı “3 artı 3’ten fazla verirsek, Yunanistan’a döneriz” yorumunu da değerlendirdi. Olpak, bu konuda şöyle konuştu: “Başbakan Erdoğan’ın ‘Yunanistan’a döneriz’ cümlesinden, ‘oraya doğru gideriz’ diye anlarım. 0.5 puanla bu olmaz. Zannederim 1 puan, 1 milyar TL’lik bir yük getiriyor bütçeye. Biz 500 milyon TL ile Yunanistan falan olmayız. Sayın Başbakan, ‘gidişatı anlatmak istemiştir’ diye yorumluyorum. Yoksa o kadar kötü bir durumumuz yok. İllaki bir şey verilecekse, 3’te 5’te verilir ama bunun devamının nereye gideceğidir. Tabloyu öyle görmek gerekir”

KIDEM TAZMİNATI


Kıdem tazminatını çalışanın hakkı olarak değerlendiren Olpak, işverenlerin kenarda bir fon ayırmaması nedeniyle ödemekte zorlandığını ifade etti. Olpak, bir soru üzerine şöyle konuştu: “Mevcut sistemde kıdem tazminatı çalışanın hakkı, ama genel itibari ile bakıldığında işverenlerin kenarda bir fon ayırmadığından, böyle bir refleks gelişmediğinden dolayı günü geldiğinde, hele ki toplu bir ödeme söz konusu olduğunda ani finansal yüklerin yaşatıldığı bir sistem. Bunun bir fonda toplanması doğrudur. Bu noktada ülkenin yaşadığı sorunlardan bir tanesi tasarruftur, yani iş tasarrufların yeterli seviyede olmamasıdır. Son 3 ayın verisinde, özel sektörün yatırım harcamaları yüzde 22’i artmış, özel sektörün tasarrufları yüzde 13”

BAŞKANLIK SİSTEMİ


Başkanlık sistemi ile ilgili soruya ise Olpak, ülkeye getirilecek her sistemin önce tartışmaya açılması gerektiğini savundu. Olpak, bu konuda şöyle dedi: “Başkanlık ya da değil, Türkiye, bir takım meselelerini rahatlıkla tartışmalı. Tabuları olmamalı, insanlar bunları konuşabilmeli. Siyasetçi de söylemeli, iş alemi de söylemeli, başkası da söylemeli. Bundan bir zarar gelmeyecektir. İşin spekülasyonu dışında net bir tablo yok. Sayın Başbakan’ın ya da hükümet kanadının tam bir duruşu yok. Başbakan, ‘konu tartışılsın’ istiyor. Başkanlık, olur, yarı başkanlık olur, güçlendirilmiş ya da yetkisi azaltılmış başkanlık olur. Hepsi olabilir, bunun sistemi biraz daha tartışmaktan geçecektir. Biraz daha tartışalım, akademisyenleri, siyasetçiyi dinleyelim, ortak aklı buluruz”

BAŞBAKAN İLE KILIÇDAROĞLU BULUŞMASI


Başbakan Erdoğan ile Kılıçdaroğlu buluşmasını da doğal karşılayan Olpak, aksi durumun düşündürücü olacağını ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:
“Olması gereken bir şey. Ana muhalefette, hükümette bu ülkeyi temsil eden partiler ve siyasetçiler. Bir araya gelmesi gibi tabi bir şey olamaz. Niye gelmeleri olay oluyor, aslında onu sormak lazım. İlk defa da karşılaşmıyorlar. Bir çok ortamda da beraber oluyorlar. Ana muhalefetle, hükümetin ya da diğer partililerin görüşmemesinin anormal olduğunu düşünüyorum.”

ARAP BAHARI


Olpak, Suriye’de yaşananların Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkilediğini ifade ederken, Türkiye’nin Arap Baharı’nı fırsata çevirdiğini ifade etti. ABD’de 19 puanlık düşüş yaşanırken ülke ihracatının yüzde 6.8 oranında arttığını dikkat çeken Olpak, Arap Baharı’nın yaşandığı ve rejimlerin yavaş yavaş oturmaya başladığı Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen, Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas gibi Arap ülkelerinin Türkiye için fırsat olabileceğini ifade etti.

Kuzey Irak örneği veren Olpak, şunları söyledi: “ABD’de 19 puanlık bir düşüşe rağmen, ülkemizde 6.8’lik bir ihracat artışı sağlandı. Bunun içerisinde, son zamanlarda olmayan bir Suriye pazarı var. Ciddi bir pazarımız vardı, sınır bile kalkmıştı. Şimdi ise Kuzey Irak pazarı açıldı. Kuzey Irak bizim için, Almanya’dan sonra en büyük pazar oldu. Türkiye, pazar çeşitlemesini iyi yapıyor. Fırsatları iyi değerlendiriyor. Dönemsel olarak, Arap Baharı’nın hızlı yaşandığı dönemlerde, elbette ihracat kaybına uğradık. O dönemlerde bile bizim ihracatımız, bir düşüşle karşı karşıya kalmadı. Bir de fırsat olacaktır bundan sonra oralarda, rejimler oturmaya başladı. Potansiyelleri de var. Daha hürriyetçi bir rejim söz konusu olduğunda o pazarların bizim için cazip olduğunu düşünüyoruz. Hem manevi bağlarımız var, coğrafi olarak uzak değil, lehimizde gelişeceğini düşünüyoruz”


Editör: TE Bilişim