Çevre alanındaki çalışmalarıyla tanınan Yaşar Üniversitesi Elektrik ve Enerji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Karacan, en önemli önlemin, enerjiyi verimli ve tasarruflu kullanmak olduğunu belirterek, “Özellikle merkezi sistemde hala kömür ve fuel-oil kullanan binalarda doğalgaz dönüşümünün yapılması şart. İzmir’de, 900 bin konuta doğalgaz verilebilecek bir durumdayken abone sayısı bunun yarısı olan 473 bin 668. Birçok kişi çeşitli nedenlerle doğalgaz kullanmıyor. Jeotermalde de 150 bin konutu ısıtacak potansiyelimiz var ama yalnızca 19 bin 615 hane bundan yararlanıyor. Doğalgaz kullanımını artırmak için dar gelirlilere doğalgaz desteği, doğalgaza geçene indirimli yakıt gibi seçenekler değerlendirilebilir. Jeotermalde de yeni yatırım yapılabilir” dedi.
EGE’NİN HAVASI SOS VERİYOR
Ege Bölgesi, Aralık ayı başından itibaren yoğun hava kirliliğiyle karşı karşıya kaldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ülke genelindeki istasyonlardan alınan değerleri anlık olarak yayınladığı “Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı” verilerine göre, bölgenin havasının SOS verdiği görüldü. 8’i İzmir’de bulunan Ege’deki 18 istasyonun saatlik verilerine göre, insan sağlığına çok fazla olumsuz etkileri bulunan partikül madde ile kükürt dioksit miktarları sınır değerleri birçok kez aştı.
KÜKÜRT DİOKSİTTE MUĞLA VE YATAĞAN BİRİNCİ
Sınır değeri 100 mikrogram/metreküp olması gereken PM10 değerleri, saatlik olarak yapılan ölçümlere göre, en fazla, İzmir Şirinyer’de 312’ye, Aydın’da 1951’e, Afyon’da 428’e, Denizli’de 569’a, Manisa’da 945’e, Muğla’da 605’e, Kütahya’da 411’e, Uşak’ta ise 428’e kadar çıktı. İzmir’de kükürt dioksit (SO2) miktarının, sınır değerlerinin altında kaldığı gözlenirken kimi şehirlerde ise bu rakamlar da korkutucu boyutlara ulaştı. Maksimum sınırı 250 mikrogram/metreküp olması gereken So2, kim saatlerde Muğla’da 1192, Yatağan’da 1597, Afyon’da 798, Denizli’de ise 747 değerlerine kadar çıktı.
İZMİR’DE ŞİRİNYER, BAYRAKLI VE ÇİĞLİ KİRLİLİKTE İLK ÜÇTE
İzmir’de partiküler madde oranlarında Şirinyer, Bayraklı ve Çiğli, en kirli bölgeler olarak dikkat çekti. Şirinyer’de geçen hafta en yüksek PM10 değeri 312, Bayraklı’da 273, Çiğli’de ise 212 mikrogram/metreküp olarak ölçüldü.
AKADEMİSYENLERDEN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yaşar Üniversitesi Alternatif Enerji Kaynakları Teknolojisi Programı akademisyenleri, doğalgaz ve jeotermal enerjinin kullanımının yaygınlaştırılması gerektiğini, bunun için devletin çeşitli teşvik programları hazırlamasının faydalı olacağını kaydetti. Doğalgaz ve jeotermal enerjinin ısıtma giderlerinde katı ve diğer petrol türevi yakıtlara göre daha ucuz olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ali Rıza Karacan, “Kış aylarındaki hava kirliliğinde en etkili faktör, kalorifer kazanlarından ve sobalardan çıkan zararlı gazlar. Bunun yanında özellikle göç alan şehirlerde nüfusun artması nedeniyle plansız şehirleşme ve yeşil alanların azalması da hava kirliliği açısından olumsuzluk yaratıyor. Sanayileşmenin şehre yakın yerlerde bulunması ve trafikteki araç sayısının fazlalığı da hava kirliliğinin insan sağlığı için ciddi problemler oluşturabilecek boyutlara ulaşmasına neden oluyor” dedi.
KÖMÜR VE ODUN HARİCİ KATI YAKITLAR DAHA DA TEHLİKELİ
Meteorolojik etkenlerin de olumsuz etkiyi artırdığını kaydeden Karacan, “Yüksek basınç etkisiyle kirli hava yükselip dağılamadığı için zehirli gazların yere doğru çöktüğü gözleniyor. Fosil yakıtların yakılmasıyla, havaya karbondioksit, karbon monoksit, azot oksit, kükürt dioksit gibi gazlarla birlikte partiküler kirleticiler de yayılıyor. Ayrıca bazı vatandaşlarımız belki de zorunluluktan, kömür ya da odun bile kullanmayıp çöp, lastik, petrol türevi gibi katı yakıtlar kullanıyor. Çevreye en çok bunlar zarar veriyor” diye konuştu.
İZMİR’DE DOĞALGAZ VE JEOTERMAL KULLANIMI YETERLİ Mİ?
Jeotermal enerjinin bina ve su ısıtma amaçlı kullanımı, SO2 ve partikül madde emisyonu oluşturmadığı için büyük önem teşkil ediyor. Jeotermal kaynaklar açısından da oldukça zengin olan İzmir’in, tüm potansiyelinin kullanılabilmesi durumunda yaklaşık 150 bin konutun ısıtılabilmesi mümkün olacak. Ancak şu anda yalnızca 100 metrekare üzerinden hesaplandığında 31 bin 600 konut eşdeğeri olan 19 bin 615 hane bundan yararlanıyor. 1 konutun jeotermalle ısıtılmasının karbon salınımı açısından 6 aracın trafikten men edilmesiyle eş değer olduğu düşünülürse, şu andaki kullanımla, kentteki araçların yüzde 20’sini oluşturan 189 bin 600 otomobilin trafikten çekilip karbon salınımının olmaması anlamına da geliyor.
Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) rakamlarına göre 1 milyon 77 bin 190, elektrik abone sayısına göre ise yaklaşık 1 milyon 300 bin konutum bulunduğu İzmir’de, doğalgazda da 900 bin hanenin istediği takdirde kullanabileceği bir tablo varken abone sayısı ise 473 bin 668. Kapısına kadar doğalgaz gelen kişilerin yaklaşık yüzde 50’si ısıtma için doğalgaz kullanmayı tercih etmiyor.
KANSERE NEDEN OLABİLİR
Yaşar Üniversitesi İşyeri Hekimi Dr. Yeşim Günel de Dünya Sağlık Örgütü tarafından, hava kirliliğinin çok önemli bir kanser nedeni ve yine kansere bağlı ölümlerin de önemli nedenlerinden birisi olarak açıklandığını hatırlatarak, “Hava kirliliği, özellikle kronik akciğer ve kalp hastalığı olan kişiler için çok tehlikeli. Partiküler madde ve kükürt dioksit gibi hava kirlililiği etkenleri, belli seviyelerin üzerine çıktığında, kronik astım ve diğer solunum yolu hastalıkları, kalp ve tansiyon rahatsızlıkları, alerjik hastalıkları tetikleyerek şiddetlenmesine yol açar. Kirli havada bulunan karbon, azot ve kükürt gibi maddeler eğer ağız yoluyla solunursa direk akciğerlere ulaşır ve daha fazla zarar verir. Özellikle bebekler, bağışıklık sistemi baskılanmış kanser hastaları, astım, bronşektazi, KOAH gibi kronik solunum sistemi veya kalp hastalığı olanlar ve yaşlılar, hava kirliliğinin yoğun olduğu saatlerde mümkünse dışarı çıkmamalı, gerekirse ağız ve burun atkı ya da maskeyle kapatılmalıdır” dedi.
Editör: TE Bilişim