bulamadık. Sonra doktorun biri gelip 'Pınar'ı Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürmemiz gerekiyor. Ama ambulans yok' dedi. Benim 112'den arkadaşım vardı ve onu aradım. Kendisi hastanenin önünde iki ambulansın olduğunu ve orada bir yanlışlık olabileceğini söyledi."
Bir süre sonra hastayı Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürdüklerini anlatan Osman Tekgül; şunları söyledi: "Orada ağır koma halinde yoğun bakım servisine alındı. Bir süre sonra bir bayan doktor gelip hastanın kurtulması imkansız diğer hastanede atardamarı kesilmiş ve kanı durduramıyoruz 'dedi. Pınar'ı bir süre sonra burada da ameliyata aldılar. Buradaki ameliyatında da ana rahmini ve yumurtalıklarını aldıklarını söylediler. Eğer ameliyata almasalardı birkaç saat içinde ölecekti. Ancak,
kızımızı 5 gün sonra kaybettik. İnsan hayatı bu kadar mı acımasız olur. Bebeğimizin topuk kanını bile almadılar. 5 gün sonra topuk kanı alındı."
Konak'taki doğum evinden çıkarılırken adeta kovulduklarını belirten Osman Tekgül; sözlerini şöyle sürdürdü: "Elimize evraklar ve bebek sıkıştırıldı ve gönderildik. Bir de üstüne üstlük oradan bizim kaçtığımıza dair suçlama yapılmış. Ben Doktor Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi Başhekimine gidip evrakları istedim ve suç duyurusunda bulunacağım dedim. Başhekim bana 'Boşuna şikayet etme it iti ısırmaz' dedi. Ben kendisine hastanelerindeki doktorun sezaryen sırasında kızımızın iki
damarını kestiği söylediğimde; 'Gayet normal bir şey' diyerek cevap verdi. Adeta bizimle dalga geçiyorlardı. Ben ona peki adli süreç nasıl işleyecek dediğimde 'Hiçbir şey olmayacak. Bu konu böyle kapanacak' dedi. Bu can bu kadar mı ucuzdur."
Raporlarda her şeyin apaçık ortada olduğunu anlatan
Osman Tekgül; şöyle konuştu: "Birde dalga geçer gibi doğum sertifikası verdiler elimize. Ailemizle, kardeşimle, kızımızla dalga geçtiler. Şimdi bu üç yetimin hesabını kim verecek. Sayın Başbakanım, Sağlık Bakanım ne olur sesimizi duyun. Bizim canımız yandı. Onlar hiçbir şey olmamış gibi yaşıyorlar. Ne olur sesimize kulak verin. Biz, Pınar'ın mezarının açılması için de dilekçe vereceğiz. Kardeşim evden çıkamayacak durumda ve hep uyuyor."
BEBEĞİNİ İKİ KEZ EMZİREBİLDİ
Pınar Tekgül'ün doğum için hastaneye götürülüşü sırasında yanında olduğunu söyleyen Mehmet Emin Tekgül'ün kardeşi Deniz Tamer; şunları söyledi: "Akşam doğum sancıları başladı. Sancıları artınca Tepecik Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi'ne götürdük. Yer yoktu bizi Doktor Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi'ne gönderdiler. Orada sezaryenle doğumunu yaptı. Gece iki kez bebeğini emzirmesi için götürdüm. Ama o zaman bile aklı yerinde değildi ve çok ağrım var ölüyorum diyordu. Üçüncü
emzirmeye götüremeden kalbi durdu. Doktorların hiçbiri açıklama yapmadı. Sonra öğrendiğimizde iki kez ameliyata alınmış. Pınar'ı bir daha göremedim"
Yaşadığı olayı gözyaşlarıyla anlatan Pınar Tekgül'ün babası Asim Gülpınar da sözlerini şöyle sürdürdü: "Beni aradıklarında kızımın durumu çok ağırmış. Hemen hastaneye gel Pınar'ı bir daha göremeyebilirsin dediler. Yetiştim. Kızım öyle yatakta hareketsiz yatıyordu. Yaşamla alakalı hiçbir hareketi yoktu. Bütün organları iflas etmişti. Saat 6'da doktora gittim durumunu öğrenebilmek için doktor saat 8'de beni kabul etti. Bana bir kağıt uzatıp kızınızı ameliyat etmem lazım yoksa ölecek dedi. Bizde imzaladık.
Ameliyata alındı. Kızımın hiçbir organı vazifesini yapamayacak duruma gelmiş. Başhekim bize kendi tıp diliyle konuşup gönderdi. Ben kızımı kaybettim. Benim kızımı elimden aldılar. Savcılığa gidip kızımızın hakkını arayacağız."
İDDİALARI KABUL ETMEDİ
Gazetecilere görüntülü ve fotoğraflı açıklama vermeyeceğini ifade ederek yaşanan olayda ihmalin söz konusu olmadığını iddia eden Doktor Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Atakan Topuz; "Hastada kansızlık mevcuttu. İki ünite kan ve iki plazma verdik. Aneztezi sonrası ıkınma sonrası damarda kanama olmuş olabilir ama kasten damarın kesilmesi söz konusu değildir. Kanama olan damar yumurtalıklarına bağlı olan bir damardır. Biz o kanamayı durdurduk. Ancak hastada DİK
tablosu oluştu. Yani damarları kan sızdırmaya başladı. Hastayı başka bir hastaneye sevk ettik. Yapılan iddiaları kabul etmiyoruz" dedi.
Hastane çıkışı görüntü almak isteyen gazetecilere saldıran hastanedeki özel güvenlik g arı istedim ve suç duyurusunörevlileri, hastane Başhekimi Op. Dr. Atakan Topuz'un talimatı gereği görüntü alınmayacağını iddia edip gazetecilere saldırdı.
Editör: TE Bilişim