Arapça Poster,Tabela ve Afişler Kaldırılıyor. Arapça Poster,Tabela ve Afişler Kaldırılıyor.
 Meme kanseri ile ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Ahmet Dağ, meme kanserinin Türkiye'de gittikçe arttığını söyledi. Meme kanserinin kadınlarda en sık görülen ve en çok ölüme neden olan kanser türü olduğunu vurgulayan Dağ, "Her 8 kadından birinin yaşam boyunca meme kanserine yakalanma riski var. Ülkemizin batısında bu hastalık daha sık görülüyor. Bunun birinci sebebi ilk doğum yaşının geç olması. 25 yaşından geç ilk doğumu yapmak önemli bir risk faktörü. Çalışma koşulları, stres, obezite, alkol kullanımı, doğum kontrol haplarının fazla kullanılması yine risk faktörleridir. Burada kişi için en önemli risk faktörü aslında ailede meme kanseri öyküsü bulunması. Ama şöyle bir yanlış anlama var. Bizim yüzde 90 hastamızda ailede öyküsü olmuyor. Yüzde 10 ile yüzde 15 hastada aile öyküsünü görüyoruz" diye konuştu.

"20 YAŞINDAN SONRA BİR BAYAN KENDİ KENDİNE MEME KONTROLLERİNİ YAPMAYA BAŞLAMALI"
Hastaların ağırlıklı olarak memede ağrısız bir kitle ile geldiğini belirten Dağ, "Tabi bu ağrının beraberinde meme başında renk değişikliği, renkte koyulaşma, meme başında kabuklanma, kanlı meme başı akıntısı, koltuk altında kitle şikayetleri ile başvurulabiliyor. Kanser genelde ağrı yapmıyor ama ağrı olduğunda da mutlaka nedenini araştırmak gerekiyor. Çünkü meme kanseri diğer kanserlerden çok farklı. Erken teşhis kesinlikle hayat kurtarıyor. Erken teşhisi nasıl yapıyoruz. Bunu tarama mamografileri ile yapıyoruz. 40 yaşın üstünde her kadının yılda bir kez mamografisi çekilmesi gerekiyor. Yaklaşık 3 hastadan birini ölümden kurtarıyor. 50 yaşından sonra çekilen mamografiler ise nerdeyse 2 hastadan birini ölümden kurtarıyor. O yüzden tarama mamografisi çok önemli. Bunun dışında kendi kendine 20 yaşından sonra meme muayenesine başlamak gerekir. Çünkü Bizim 20’li yaşlarda birçok hastamız var. İlla ileri yaş olması gerekmiyor. Bu kanser genç yaşta da görülebiliyor" şeklinde konuştu.
Bu kanserde korunmanın önemli olduğunun altını çizen Dağ, "Egzersiz yapılabilir. Bitkisel beslenme önemli. Sezonunda sebze ve meyve tüketilmeli. Beyaz et tüketilmesi öneriliyor ama ben kendi hastalarıma pek tavuk eti önermiyorum. Organik beslenen tavuklar olabilir ama özel ilaçla beslenen tavuklarda östrojen yüksek. Bu da meme kanserine iyi gelmeyen bir şey" ifadelerini kullandı.
Meme kanserinin birinci ve ikinci evresinde doktora başvuran hastaların yüzde 75'i ile yüzde 80'inin bu hastalıktan kurtulduğuna vurgu yapan Dağ, "Bize hastalar biraz geç geliyor. Doğuda daha az gözüküyor meme kanseri ama doğudan gelen hastalarımız daha ileri evrede geliyor. Geç kalındığında maalesef memeyi almak gerekiyor. Hastalarımızın da geç gelme sebebi zaten memem alınacak korkusudur. Hastalarımız bu korkularını ertelemeli, bir sıkıntıları varsa doktora başvurmalıdır. Çünkü her başvuranın biz memesini almıyoruz. Biz MEÜ olarak bu konuda iddialıyız. Erken teşhis önemli ama sonuçta ameliyatı yapacak olanlar da doktorlardır. Yani iyi bir ekip olması gerekiyor. Bizim hastanemizin de iyi bir ekibi var. Haftada 3 veya 4 ameliyat yapıyoruz. Aynı seansta meme yaptığımız hastalar, memeyi koruduğumuz hastalar da oluyor" şeklinde konuştu. 

"HASTALAR DOKTORUNDAN YÜKSEK TEKNOLOJİ İSTEMELİ"
Çoğu hastanın meme kanserini tahmin ederek kendilerine geldiğini kaydeden Dağ, sözlerini şöyle tamamladı: 
"Gelen hastalarımıza meme emarı yapıyoruz. Kitlenin özelliklerini gösteriyor. Şüpheli bir kitle varsa biyopsi yapıyoruz. Ama burada iğne biyopsisi yapmamız lazım. Kitlenin çıkartılması ile biyopsi önermiyoruz. Çünkü o zaman memeyi koruma şansınız kalmıyor. Maalesef bu çok yapılıyor. Tanının iğne biyopsileri ile konması gerekiyor. Hasta doktorundan bunu istemesi lazım. Meme kanseri tanısı koyduysak hastayı mutlaka ameliyat edeceğiz. Kitlenin boyutu, büyüklüğü ve yerleşimi ve de yayılımı ile ameliyat kararı alıyoruz. Ya sadece kitleyi alıyoruz ya da memeyle birlikte kitleyi alıyoruz. Burada önemli nokta dereceyi belirleyen koltuk altı durumudur. Burada hasta yine doktorundan ileri teknoloji istemeli. Biz sentinel lenf nodu biyopsisi diye özel bir yöntem kullanıyoruz. Önce tek bir lenf bezini çıkartıyoruz. Eğer oraya kanser sıçramadıysa hastanın koltuk altını ellemiyoruz. Sıçradıysa koltuk altını temizliyoruz. Koltuk altı önemli çünkü temizlediğimiz zaman hasta koltuk altını ömür boyu korumalı."
Editör: TE Bilişim