Bu anlayıştan yola çıkıldığı zaman Türkiye’nin önünde doğal olarak ciddi sorunlar birikiyor” dedi.
Geçtiğimiz haftalardaki grup toplantılarındaki Silivri konuşmalarını hatırlatan Kılıçdaroğlu,” Hukuk eğitimi alan hiçbir kişi ama hiçbir kişi orada sağlıklı bir yargılama yapıldığını kabul etmez. Görüşü ne olursa olursun, inancı ne olursa olsun hiçbir kişi orada sağlıklı bir yargılama olduğunu kabul etmiyor. Türkiye’nin her tarafından insanlar duruşmayı izlemeye gidiyorlar. Anayasa’ya göre duruşmalar aleni mi, aleni. Yani Ankara Adliye Sarayı’nın önünden geçen her hangi bir vatandaş herhangi bir duruşmayı girip izleye bilir. Kimse niçin geldin diye soramaz. O duruşmaları da izlemek için Türkiye’nin her tarafından yurttaşlar gitmiştir, sen misin gelen… Bu doğru değil” diye konuştu.
“İŞİNE GELİNCE YARGI BAĞIMSIZ, İŞİNE GELİNCE YARGI BAĞIMLI”
Silivri’de yaşanan olayları çok sert bir dille eleştiren Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Biber gazı, cop, o soğukta su, hangi çağda yaşıyoruz. Kaldı ki her hangi bir olay olmasın diye milletvekili arkadaşlarımız ilgili bakanlarla görüştüler. Yerel yöneticilerle görüştüler, duruşma sırasında yargıçlarla görüştüler. Amaç ne, amaç herhangi bir olay olmasın. Dünyaya rezil olmayalım amaç budur. Ama Türkiye’yi dünyaya rezil ettiniz. Oraya gelen yabancılar bu ne biçim mahkeme, duruşma diyor. Daha öncede söylemiştim. 60 bin kişinin telefonu dinlendi bu davalarda. 3 bin kişi hakkında takibat yapıldı. Bin 300 kişi bu duruşmalarda ifade verdi. Toplaman 17 bin sayfa ve 19 iddianame hazırlandı, birleştirildi.
Dava sürerken 7 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi kanser oldu. Dava dosyasının tamamı 120 milyon sayfayı aşkın. 228 yılda bir hakim veya savcı bu dosyaları okuyacak. Ama bunlar oturup karar veriyorlar. Sayın Başbakan bugün mahkemeler bağımsızdır demiş, gerçekten komedi. Şunu bilmemiz gerekiyor, sağlıklı işleyen bir demokraside sıkı yönetim mahkemeleri olmaz, Devlet Güvenlik Mahkemeleri olmaz, Özel Yetkili Mahkemeler olmaz. Bu mahkemelerin olduğu ülkelerde yargı bağımsız olmaz. Önce bu gerçeği bilmek gerekir. İşine gelince yargı bağımsız, işine gelince yargı bağımlı. Deniz Feneri Davası ne oldu. Mahkemesi bile belli değil. Unutuldu gitti. Sorgulanan kim oldu, olayı soruşturan savcılar. Neymiş, yargı bağımsızmış. Sen onu benim külahıma anlat.”
“BİZİM DOKUNULMAZLIKLARIMIZI KALDIRMAZSAN NAMERTSİN”
Bu ülkede herkesin yargının bağımsız olmadığını iyi bildiğini sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın bugün grup toplantısındaki yaptığı konuşmalara atıfta bulunarak, “Başbakan CHP milletvekillerini suçluyor, oraya niye gittiler diye. Yasak mı getireceksin, senin gücün yetmez. Milletvekilleri gidecekler oraya duruşmayı da izleyecekler. Yargı gereğini yapacaktır diyor, 15 dakika sonrada savcı harekete geçiyor. Şu bağımsız yargıya bakın siz.
Neymiş, milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıracaklarmış, bizim dokunulmazlığa ihtiyacımız yok. Demokrasi için her türlü bedeli ödemeye hazırız biz. Özel Yetkili Mahkemelerin bağımsız olduğunu söylemek için hukuk cahili olmak gerekir. O mahkemeler siyasi otoriterinin sopasıdır. Ne derlerse onu yaparlar. Şöyle karar verin derler, öğleden sonra verirler. O mahkemelerde görev yapan yargıçlara, yargıç denmez. Adı yargıçtır. Savcılara da savcı denmez. CHP olarak hiçbir zaman dokunulmazlıkların arkasına saklanmadık. Senin dokunulmazlığın sende kalsın, bizim dokunulmazlıklarımızı kaldırmazsan namertsin sen” diye konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bir topluma bu kadar büyük umutlar vereceksiniz; arkasından bir şey çıkmayacak. Bu Türkiye’ye yapılacak en büyük ihanettir” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Son günlerde bir moda. CHP niye konuşmuyor. Oysa konuşuyor” diyen Kılıçdaroğlu, CHP milletvekillerinin kanallarda görüşlerini belirttiğini ve kendisinin de konuştuğunu söyledi. CHP’nin neden konuşmuyor diye soru sorulmasının nedenin kendilerinin duymak istediğini söylemeleri olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Kulaklarını kapatıyorlar, sadece kendilerinin duymak istediklerini CHP’den duymak istiyorlar. Sizin duymak istediklerinizi değil, bu ülkenin çıkarlarını neyi gerektiriyorsa biz ancak onu söyleriz. Onun arkasındayız” dedi.
“ZORLA BİZİ SÜRECE DAHİL ETMEK İSTİYORLAR”
Partisinin sürece destek vermediği gerekçesiyle eleştirildiğini sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, “Sürecin ne olduğunu bilen var mı?” diye sordu. Kılıçdaroğlu, “Bir kitap düşünün. Kitabın üstünde şöyle yazıyor. ‘İmralı Süreci’ üstü çizilmiş, arkasından ‘çözüm süreci’ üstü çizilmiş, sonra ‘barış süreci’… Kitabın yazarına bakıyorsunuz, Abdullah Öcalan ve Recep Tayyip Erdoğan. Kitabı önünüze koyuyorlar, kitap hakkında yorum yap diyorlar. Bir okuyayım diyorsunuz, hayır okumayacaksın. Okumadan nasıl yorum yapacaksınız.
Okumadan bilmeden nasıl konuşacaksınız. Okumamışsınız sizden yorum istiyorlar. Okuyayım ondan sonra görüş bildireyim diyorsunuz, hayır şimdi bildir diyorlar. Süreç budur. Süreç tamam, başlatmışsınız zaten. Görüşünüz ne, bilgimiz yok. Sorun nasıl çözülür, bu konuda CHP dışında çözüm önerilerini kamuoyu ile paylaşan başka bir siyasal parti var mı? Biz görüşlerimizi çok net bir şekilde açıklamışız, kamuoyu ile paylaşmışız. Kabul edersiniz, etmezsiniz. Eksik bulursunuz, fazla bulursunuz. O ayrı bir şey. Ama zorla bize gelin sizde bu işin içine girin. Bir açıklayın diyorsunuz, hayır” diye konuştu.
“KALEMİ ÖZGÜR OLMAYAN BİR BASIN, HALKIN BASINI DEĞİLDİR”
Terör konusunun çözümü konusunda ortaya konan çalışmaların ardına son olarak ‘barış süreci’ dendiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ortaya koyulan hedefin çözmek istedikleri sorunu henüz tam sağlıklı tanımlanamadığını söyledi. 30-40 yıllık sorunun arka planı bu kadar karmaşık olan bir sorunun ‘kervan yolda düzülür’ mantığı ile çözülemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şimdi CHP’ye zorla gelin bunun içine girin diyorlar. Kimler söylüyor, AK Parti’nin kalemşörleri söylüyor. Medya üzerinden büyük bir baskı. Onlardan birisine geçen gün sordum. Biz AK Parti’nin çözümünü bilmiyoruz, süreçte neyin önerdiğini bilmiyoruz, siz biliyor musunuz? Bizde bilmiyoruz diyorlar. Siz destek veriyorsunuz, bilmiyoruz. İnsan hakkıyla bağdaşır mı, önce ne olduğunu bileceksiniz. Bize sorduklarını Recep Tayyip Erdoğan’a sorun. Bize diyorlar niye konuşmuyorsunuz diye. Recep Tayyip Erdoğan ben konuşmayacağım diyor, ona kimse cesaret edip o soruyu soramıyor. Niçin konuşmuyorsun. Bide kendilerini basın mensubu olarak kabul ediyorlar. Bu yapı demokrasimizin önündeki en ciddi engellerden birisidir. Kalemi özgür olmayan, sorgulamayı özgürce yapmayan bir basın halkın basını değildir. Herkes böyle bilsin.”
“TÜRKİYE’YE YAPILACAK EN BÜYÜK İHANETTİR”
Sorunun aslında milyonlarca insanın umuduyla oynanmak olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bu sürecin sonunda bir başarısızlık çıkması durumunda bunun faturasını 76 milyon insanın ödeyeceğini söyledi. Büyük öfkelerin, büyük hayal kırıklıklarının ortaya çıkacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bir topluma bu kadar büyük umutlar vereceksiniz, arkasından bir şey çıkmayacak. Bu Türkiye’ye yapılacak en büyük ihanettir. Bir başbakan düşünün, CHP’yle görüşmek zaman kaybıdır diyen bir başbakan düşünün. Niye bu Başbakan ısrarla ama ısrarla CHP’de bu işin içinde olsun diyor. Hani zaman kaybıydı görüşmek” dedi.
Hükümetin bu işi beceremediğini ve yeni bir sürecin içine girildiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın 63 tane Akil adamı, milletvekili belirler gibi belirlediğini önü sürdü.
“HERHALDE, BÜYÜK İHTİMALLE KAMUOYU YOKLAMASI YAPTI, GÜVEN ÇIKMADI”
Kılıçdaroğlu, “Akil adamlar çıktı piyasaya. Akil insanlarla ilgili olarak size bilgi daha vermek isterim. 7 Haziran 2012, bir televizyon kanalında Sayın Başbakan konuşuyor. Sayın Başbakan’ın verdiği yanıt ilginç, ‘zaten akil adam biziz’ diyor. ‘Parlamento içindeki gruplar arasında mutabakat demek ki sağlanmıyor. Akil İnsanlar grubuna gelince, buna bağlı olarak kendiliğinden düşmüş görünüyor.
Türkiye’de de terörle ilgili parlamentomuzun içinde şu anda elini taşın altına koymuş insanlar olarak’ kendilerini kastediyor, ‘aldığı ilimle’ sevsinler ilmini, ‘siyasetteki tecrübesiyle’ sevsinler tecrübesini ‘zaten hepimiz bir yerde akil adamlar grubunu oluşturmuşuz’. Sen akil adamsan niye bunları seçtin ayrıca. Nedeni şu; diyordu ya ‘konuşmayacağım.’ Konuşmayacaksan ne olacak. ‘Bana güvenin’ diyor. Herhalde, büyük ihtimalle kamuoyu yoklaması yaptı, güven çıkmadı. Şimdi şunu söylüyor, ‘bana güvenmiyorsanız bari bu 63 kişiye güvenin’ diyor. Geldiğimiz nokta bu. Bunu nasıl yapmak istiyor, Medyanın gücüyle yapmak istiyor” şeklinde konuştu.
“AKLINI KİRAYA VERENDEN AKİL ADAM OLMAZ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın medyayı tümüyle kontrol altına aldığını öne süren Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın her türlü baskıyı ve her türlü yönlendirmeyi yapabilecek güçte olduğunu ileri sürdü. Akil İnsanlar Heyekti’nin görevinin ne olduğunu soran Kılıçdaroğlu, Akil İnsanlar Heyeti’nin halka süreci anlatacaklarını, halkında bu süreci nasıl sonuçlandıracaksınız diye sormaları durumunda ise bilmediklerini söyleyeceklerini öne sürdü. Konuyu bilmeyen ve çözümü bilmeyen Akil insanlar heyetinin vatandaşlara ne anlatacağını çok merak ettiğini sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, görüşü ne olursa olsun düşünen insanlara saygılı olduklarını ve ama kendisini akil insan diyerek siyasi otoritenin propagandasını yapan akil insan olamayacağını söyledi.
Kılıçdaroğlu, aklını kiraya veren insandan akil adam olamayacağını vurguladı.
“BU MEKTUPLAR KUSURA BAKMA AMA AŞK MEKTUBU DEĞİL HERHALDE”
CHP’nin Hakkari İl Başkanlığı’nda Türk bayrağının olduğunu, AK Parti’de ise olmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın Hakkari’ye giderek bakmasını istedi. Başbakan Erdoğan’ın sorunun çözümü konusunda ise samimi olmadığını sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, “Başbakan Erdoğan sorunun çözümü konusunda kişisel çıkarlarının var. Her gece başkanlık rüyalarını görüyor” dedi. Başbakan Erdoğan’ın sorunu çözemeyeceğini iddia eden Kılıçdaroğlu, İmralı arasında yaşanan mektup trafiğine de atıfta bulundu.
“Başbakan pazarlık yapmadık diyor, asla ve asla böyle bir şey söz konusu değil diyor. Bu mektuplar kusura bakma ama aşk mektubu değil herhalde” diyen Kılıçdaroğlu, “Pazarlık yapmamışsınız, Oslo’da görüşen kim. Bu sorunu tek başına çözmeye kudreti yetseydi, zaten yandaşlarına baskı yapıp CHP’yi siz gelin bu işin içine girsin diye baskı yapmazdı. Kendisi oturup çözerdi. Neden baskı yapıyor; iki yol için, ‘Ben sorunu çözecektim CHP engel oldu demek’ için. Sen bu sorunu çözemezsin. Çözüyorsan buyur çöz, elinden tutan mı var. Sana söyledik. Bu çöz. Neyine engel olduk biz senin. Neyine engel olduk. Yapılan pazarlıkları dolaylı yollardan öğreniyoruz biz” dedi.
Editör: TE Bilişim