KUŞ CENNETİ RANT TEHDİDİ ALTINDA

İzmir Barosu, İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında "Körfez Geçiş
Projesi'ne karşı Gediz Deltası'nda bulunan Kuş Cenneti'nde bir basın
açıklaması gerçekleştirdi. İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel ve
avukatların yer aldığı açıklamada,  Kuş Cenneti'nin 'rant tehdidi' altında
olduğu ifade edilerek Gediz Deltası ile ilgili açılan davalara müdahil
olunacağı ifade edildi.  

İzmir'de çocuğuna bıçak dayayan baba tutuklandı İzmir'de çocuğuna bıçak dayayan baba tutuklandı

Sasalı'da bulunan Kuş Cenneti'nde yapılan ve izmir Barosu Yönetim Kurulu
üyesi Av. Deman Güler'in okuduğu basın açıklamasında, sağlıklı bir çevrede
yaşam hakkının ayrı bir hak olarak tanımlanması gerektiği belirtilerek,
"Bugün bu açıklamamızı burada Gediz Deltası Kuş Cennetinde yapmamızın sebebi
de budur.  Sahip olduğu son derece değerli ekosistemi dünyanın sayılı sulak
alanlarından olan ve uluslararası sözleşmelerle koruma altında Gediz
Deltası, bugün gerçek görevi kendisini korumak olan iki bakanlığın, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın tehdidi
altındadır. Gediz Deltası, bir taraftan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın
hazırladığı İzmir Körfez Geçişi Projesi ile parçalanma tehdidi altında iken,
diğer taraftan Orman ve Su İşleri Bakanlığı,  Gediz Deltası'nın koruma
alanlarını düşüren kararı ile delta sulak alanını sadece köprü geçişlerine
değil, bir sulak alanda yapılması akla ve hayale uygun düşmeyen her türlü
rant ve inşa projesine açmanın adımlarını atmaktadır" açıklamasını yaptı.

Açıklamada, Gediz Deltası'nın, flamingolar başta olmak üzere çok sayıda kuş
türünün dünyadaki en önemli yaşama alanlarından biri olduğu hatırlatılarak,
"Türkiye'deki 14 uluslararası öneme sahip Ramsar Alanı'ndan biri olan Gediz
Deltası, aynı zamanda Doğal Sit Alanı olarak korunmaktadır. Türkiye'nin en
büyük yüz ölçümüne sahip kıyı sulak alanlarından biri olan ve 40 binden çok
flamingonun yuvası olan İzmir'in Gediz Deltası, UNESCO'nun Dünya Doğa Mirası
ile ilgili dört kriterinin tamamını sağlamaktadır.  Bu gün bu iki korkunç
girişim, neyse ki kentine sahip çıkan İzmirliler ve sivil toplum örgütleri
tarafından yargıya taşınmıştır. Biz de İzmir Barosu olarak, Avukatlık
Kanunu'nun Barolara yüklediği  "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını
savunma, koruma ve bu kavramlara işlerlik kazandırma" görevimize uygun
olarak, bundan sonraki süreçte öncelikle Gediz Deltası sulak alanını tehdit
eden bu iki girişime engel olmak için açılan iki davaya müdahil olacağımızı
bildirmek isteriz" denildi.

Basın açıklaması sonrasında konuşan Baro Başkanı Av. Özkan Yücel ise
"yetkililer ölçümlerini para ve zaman üzerinden yapmaya kararlılar. Oysa
para ve zamanla tahrip ettiğimiz ve geri alamayacağımız şeyler var.
Çocuklarımız burada gördükleri kuşları bir daha göremeyebilirler. Buraları
korumak bu alanları gelecek nesillere taşımak aynı zamanda bizim görevimiz.
Bu alanın korunması için her türlü çaba içerisinde olacağız" dedi.

Av. Özkan Yücel konuşması sırasında İzmir Barosu olarak Türkiye'nin her
yerinde çevreye verilen zararın önlenmesi ile mücadele geleneğinin
oluşmasının mimarlarından biri olan İzmir Barosu'nun önceki başkanlarından
Av. Noyan Özkan için uluslararası bir çevre ödülü verileceğini, yine
Türkiye'de insan haklarının korunması anlamında büyük mücadeleler veren,
aldığı AİHM kararları ile Türkiye'nin hukuk sisteminin yeniden
şekillenmesini ve bazı mevzuatın değişmesini sağlamış İzmir Barosu'nun
başkanlarından Av. Güney Dinç'in anısına da bir makale yarışması
düzenleneceğini ifade etti. Av. Özkan Yücel, "İzmir Barosu her zaman hukukun
üstünlüğü için, çevre hakkı, insan hakları için mücadele etmiş bir barodur.
Türkiye'nin tarihine yön vermiş bir barodur. Biz değerlerimizi
unutmayacağız. Onların anıları ile birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz"
dedi.

Av. Deman Güler tarafından okunan basın açıklamasının tamamını aşağıda
bulabilirsiniz.

ÇEVRE HAKKI İNSANLIĞIN İLK HAKLARINDANDIR 

Sayın Basın Mensupları;

Bildiğiniz üzere İzmir Barosu olarak bu haftayı, BM İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi'nin kabulünün 70.yılı olması sebebiyle, insan hakları haftası
etkinlikleri ile kutlamaktayız.

İnsan haklarının tarihsel gelişimi içerisinde, çevre sorunlarının
sanayileşme ve kentleşme sürecine bağlı olarak küresel bir boyut kazanması
ve bu sorunların çözümünde ulusal düzeydeki çabaların yetersiz kalması
sonucunda, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ayrı bir hak olarak
tanımlanıp, yasal düzenlemeler içinde yer alması gerekmiştir. 

Ne var ki geldiğimiz noktada, sermayenin küreselleşmesi sürecinin ve doğayı
rant elde etmenin bir aracı olarak gören anlayışın, doğal yaşamın korunması,
insan haklarına saygı ve yoksulluğun engellenmesi gibi çok ciddi ve temel
sorunlar karşısında, kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmedikleri ortaya
çıkmıştır. 

Geçen yıllar içinde,  çevre savunuculuğunun temel dayanağı olan çevre
mevzuatının revize edildiğine, kapsamının çevre aleyhinde sonuçlara yol
açacak şekilde daraltılıp, esnetildiğine, çevre mevzuatında yapılan
değişiklikler sonucunda, hukuk ve adalet sisteminin doğanın tahribi yolunda
birer araç haline getirildiğine, çevre lehine verilmiş az sayıdaki mahkeme
kararlarının ise idareler tarafından uygulanmadığına ve mahkeme kararlarının
arkasından dolanmak suretiyle hukuksuzluğun kalıcı bir hale getirildiğine
şahit olduk.

Gerçekten de bu topraklar,  şimdiye dek görülmemiş bir biçimde çevre
talanıyla karşı karşıyadır. Anadolu'da neredeyse her dağ için maden ruhsatı
verilmiş, termik santrallere ve nükleer santral projeleri eklenmiş, tarım
alanlarımız, sulak alanlarımız, sit alanlarımız birbiri ardına yok edilmeye
başlanmıştır. 

İzmir Barosu olarak, tüm dünyada doğal yaşam alanlarına yönelen küresel
düzeydeki saldırıları karşı, yine küresel çapta yürütülen savunuculuk
mücadelelerinin, insan ve doğa hakları mücadelesinin merkezine oturduğunu ve
sadece insanlar için değil, dağı, taşı, toprağı, bitkisi, kurdu kuşu,  börtü
böceği, balığıyla, tüm ekosistem için yaşamsal varoluş mücadelesine
dönüştüğü gerçeğinin farkındayız.  

Bugün bu açıklamamızı burada Gediz Deltası Kuş Cennetinde yapmamızın sebebi
de budur.  Sahip olduğu son derece değerli ekosistemi dünyanın sayılı sulak
alanlarından olan ve uluslararası sözleşmelerle koruma altında Gediz
Deltası, bugün gerçek görevi kendisini korumak olan iki bakanlığın, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın tehdidi
altındadır. 

Gediz Deltası, bir taraftan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın hazırladığı
İzmir Körfez Geçişi Projesi ile parçalanma tehdidi altında iken, diğer
taraftan Orman ve Su İşleri Bakanlığı,  Gediz Deltası'nın koruma alanlarını
düşüren kararı ile delta sulak alanını sadece köprü geçişlerine değil, bir
sulak alanda yapılması akla ve hayale uygun düşmeyen her türlü rant ve inşa
projesine açmanın adımlarını atmaktadır.

Oysa Gediz Deltası, flamingolar başta olmak üzere çok sayıda kuş türünün
dünyadaki en önemli yaşama alanlarından biridir. Türkiye'deki 14
uluslararası öneme sahip Ramsar Alanı'ndan biri olan Gediz Deltası, aynı
zamanda Doğal Sit Alanı olarak korunmaktadır. Türkiye'nin en büyük yüz
ölçümüne sahip kıyı sulak alanlarından biri olan ve 40 binden çok
flamingonun yuvası olan İzmir'in Gediz Deltası, UNESCO'nun Dünya Doğa Mirası
ile ilgili dört kriterinin tamamını sağlamaktadır. 

Bu gün bu iki korkunç girişim, neyse ki kentine sahip çıkan İzmirliler ve
sivil toplum örgütleri tarafından yargıya taşınmıştır. Biz de İzmir Barosu
olarak, Avukatlık Kanunu'nun Barolara yüklediği  "hukukun üstünlüğünü ve
insan haklarını savunma, koruma ve bu kavramlara işlerlik kazandırma"
görevimize uygun olarak, bundan sonraki süreçte öncelikle Gediz Deltası
sulak alanını tehdit eden bu iki girişime engel olmak için açılan iki davaya
müdahil olacağımızı bildirmek isteriz. 

Ancak yüklendiği sorumluluğun bilincinde olan İzmir Barosu'nun desteği
sadece bu iki dava ile sınırlı kalmayacaktır. Bundan böyle İzmir Barosu
olarak, doğayı, iklimi, ekosistemi ve İzmir'i etkileyen, emsal nitelikli
kent ve çevre davalarına hukuken her türlü desteğimizi sunacağımızı,
Türkiye'nin dört bir yanında, doğal ve kültürel değerlere yönelik yağma ve
talandan doğrudan etkilenen insanlarla ve ekoloji mücadeleleriyle dayanışma
içerisinde olacağımızı deklare ediyor ve  başta avukat meslektaşlarımız
olmak üzere,  bu ülkeye ve halka karşı sorumluluğu olan tüm meslek odası,
kurum, dernek ve sivil toplum örgütlerini bu dayanışmanın bir parçası olmaya
davet ediyoruz. 

Saygılarımızla

Editör: TE Bilişim