10 Mart 1972 tarihinde parlamentoda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararının verildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Unutmadık, unutturmayacağız. Özgürlükleri için bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele ettiler. İdam sehpasına giderken düşüncelerinden kıl payı kadar bile ödün vermediler, onları saygıyla selamlıyoruz" dedi.
Türkiye’de son 12 yılda 7 bin 127 kadın öldürüldüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "Kadına şiddet yüzde bin 400 arttı, şimdi kalkmışlar kadın haklarından bahsediyorlar. Bunlara sakın inanmayın, bunların dünyası yalan üzerine inşa edilmiştir. Ne diyorlardı: ’Kabataş’ta bir kadın var başörtülü, çocuğu arabadaymış, giderken 80-100 erkek üstleri çıplak, kadına saldırmışlar, çocuğua havaya atmışlar.’ Kadın üzerinden topluma kin ve nefreti aşılıyorlar. Bizim toplumumuzu biz gayet iyi biliriz, kadına saygılıdır. Hele hele 80-100 erkek bir kadına saldıracak, etraftaki binlerce kişi hiç ses çıkarmayacak, bir tek fotoğraf olmayacak. Ne diyorum, bunların hayatı ve söylemleri yalan üzerine inşa edilmiştir. En büyük yalancı da ’kaçak saray’da oturmaktadır. Herkes bunu çok iyi bilsin" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Kabataş’ta yaşanan olayın ardından soruşturma talimatı verildiğini belirterek, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün tüm şubelerinin konuyu araştırdığını ancak olayın yaşandığına ilişkin herhangi bir bilgi, belge bulunamadığını savundu.
"Bir de utanmadan, sıkılmadan hala bunu dile getiriyorlar" diyen Kılıçdaroğlu, "Çünkü onlar da kimse kusura bakmasın ar damarı yok. AKP’ye oy veren değerli yurttaşlarıma sesleniyorum, olabilir içinizden bazıları buna inanabilir o zaman şunu düşünün, bu nasıl bir hükümettir ki 80-100 kişinin bir kadına saldırdığı bir düzende, bir yerde, bir vapur iskelesinde failleri yakalayamıyor. Bu kadar beceriksiz bir hükümet olabilir mi? Sen kalkarsın her türlü araştırmayı yaparsın ve ortada bir şey yok, olamaz da zaten. Böyle bir şey olamaz. Sonra ne yaptılar, havuz medyasının köşe yazarları var, köşe satıcıları, aynı başlıkla 9-10 gazeteci yazı yazıyor hala bunu savunuyorlar. Yahu siz gazeteci misiniz yoksa yalancıların temsilcisi misiniz? Sizde vicdan, sizde ahlak, sizde namus, sizde din, sizde iman, sizde kitap var mı? Bu kadar yalan olmaz. Onlardan istirham ediyorum. Aziz Nesin’in Fil Hamdi diye bir öyküsü var, onu okusunlar. Onu okusalar belki yeni insanları bulabilirlerdi, yok öyle bir şey" açıklamasında bulundu.
"ŞANLIURFA’YA GİTTİM 6 METRELİK ODADA 9 ÇOCUK YATIYOR, YANINDA DA ANNELERİ"
"Şanlıurfa’ya gittim, 6 metrelik odada 9 çocuk yatıyor, yanında da anneleri" diyen Kılıçdaroğlu, "O tabloyu 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışmaz, o tabloyu oluşturan iktidarın adı AKP hükümetidir. Ne adaleti vardır, ne kalkınması vardır. Neymiş tedavi görecekmiş, neymiş AKP sağlıkta devrim yapacakmış. Senin yaptığın devrim buysa zaten biz seni çok iyi biliyoruz. Ayakkabı kutularında devrim yaptılar onlar, para kasalarında devrim yaptılar onlar, tüyü bitmemiş yetimin hakkı nasıl yenir onda devrim yaptılar, kul hakkı nasıl yenir orada devrim yaptı bunlar. Biz bunların hepsini biliyoruz. Bu gerçekleri herkesin bilmesini ve öğrenmesini istiyoruz. Artık bu partiden Türkiye’nin kurtulma zamanı gelmiştir. Türkiye’nin vicdanı AKP’yi kabul etmiyor artık" ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE’DE İLK GAZETE 255 YIL SONRA YAYINLANDI"
"Ne zaman sağlıkla ilgili bir derdin olsa elini cebine atacaksın" diyen Kılıçdaroğlu, "On ayrı yerde para istiyorlar. Telefon edeceksin randevu istemek için para ’tık’ kesiliyor, niye kesiliyor, Alo 182 telefon açıyorsun kesiliyor, doktora gidiyorsun kesiliyor, ilaç alıyorsun kesiliyor, ’yahu şu tahlillerimi erken yapayım’ diyorsun kesiliyor, ’ameliyat olacağım’ kesiliyor. Ayakkabı kutularından kesilmiyor, orada istifleniyor. O nedenle bunların yaptığı sağlıkta dönüşümün faturası nedir? 69 yıldır ilk kez bebek ölüm oranı arttı. Bebek ölüm oranı 2012’de binde 7,4 iken 2013’te 7,8’e yükseldi. Bütün dünyada bebek ölümleri düşerken bunlar sözde sağlıkta dönüşüm yaptılar bebek ölüm oranı arttı. Geldiğimiz nokta bu. Eğer kendilerine kaçak saray yaptıracaklarına Şanlıurfa’ya hastane yaptırsalardı bu tablolarla biz karşılaşmazdık" şeklinde konuştu.
Matbaanın Gutenberg tarafından 1439 yılında icat edildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Osmanlı’ya gelişi 287 yıl sonra oldu. Gazeteye bakalım. İlk gazete 1605’te yayınlandı. Türkiye’de ilk gazete 255 yıl sonra yayınlandı. Cumhuriyeti kuranların acelesi vardı, cumhuriyeti kuranlar diyorlardı ki ’o yüzden bu farkı kapatmalıyız.’ O yüzden Batılılardan önce kadına seçme ve seçilme hakkı verdiler. O neden cumhuriyeti kurduktan 2 yıl sonra şeker fabrikaları kuruldu. ’Ben şeker üretirim, insanlarım var, bereketli topraklar, neden üretmeyeceğim.’ Arkasından Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi’ni kurdular, bütün şeker fabrikalarını bir araya getirdiler... Ne yaptılar ’bu şeker fabrikalarını bizim kapatmamız lazım’ dediler. Neden? Nişasta bazlı şeker üretmek için. Neyle üretiliyor? Mısırla. Mısırı nereden bulacağız, yurt dışından getiriyoruz ya. 2012 yılında yurt dışından ithal edilen mısır 807 bin ton, 2013’te 1 milyon 600 bin ton, 2014’te 996 bin ton. Benim ülkemde şeker pancarı üretiliyor, şeker elde edeceğim, hiçbir sorunum yok, sen onları kapatıyorsun yerine Cargill’i açıyorsun dışarıdan mısır getiriyorsun ve şeker üretiyorsun. İşçi işsiz, tarla susuz, çiftçi gelirsiz kalacak ve bunun adına da AKP’nin ekonomi projesi denilecek. Senin batsın projen, öyle projeyi asla kabul etmiyoruz.
Engelliyorlar, kota koyuyorlar, ’şeker pancarı ekmeyeceksin’ diyorlar, ’dışarıdan ithal ediyoruz, nişasta bazlı şeker üreteceğiz’ diye. Üretim 1998’de 22 milyon ton şekeri pancarı üretiyorduk, şimdi 16.5 milyon tona düşmüş. 1998’de 500 bin hektar alanda şeker pancarı ekiliyordu şimdi 290 hektara düşmüş, yarı yarıya düşmüş. Şimdi şeker fabrikalarında çalışan işçi kardeşlerime sesleniyorum, bütün besicilere sesleniyorum, CHP’nin iktidarında hiçbir şeker fabrikası özelleştirilmeyecek. Açık ve net. Şekeri pancardan üretebileceğimiz halde dışarıdan mısır alıyoruz. CHP’nin iktidarında hiçbir şeker fabrikası özelleştirilmeyecek. Açık ve net. Hani diyordu ya ’her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık’ diye. Milliyetçilik o değil. Senin ülkende çiftçi üretecek, işçi çalışacak, gelir elde edecek, her evde huzur, her evde barış olacak. Proje budur işte, yapabilir misin bunu? Yapamazsın. Kim yapar? CHP yapar."
Kılıçdaroğlu, nişasta bazlı şeker insan sağlığı için de zararlı olduğunu, İngiltere ve Fransa’da kullanımının yasaklandığına dikkat çekti. Kılıçdaroğlu, "AKP iktidarı Cargill’in önüne yatmıştır. CHP hükümeti bütün şeker üreticilerini dik ve onurlu yapacaktır" dedi.
"HAKAN FİDAN’IN GERİYE DÖNÜŞÜ DOĞRU DEĞİL"
AK Parti’nin ürettiği bütün politikaların çöktüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "AKP artık Türkiye’yi yönetme aczine düşmüştür. Düşünün birisi telefon ediyor MİT Müsteşarı’na ’ayrıl seni milletvekili yapacağım’ öbürü telefon ediyor, ’sakın ayrılma.’ İstifa ediyor, eğilim yoklamasına giriyor. Arkasından yine baskı kuruluyor, ’ben görevime döneceğim’ diyor. Orası senin babanın çiftliği mi? Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) adı üstünde milli olmak zorundadır. İktidar partisinin arka bahçesi MİT olamaz. O nedenle Hakan Fidan’ın geriye dönüşü doğru değildir. Herkes bunu böyle bilsin. Hükümet vesayet altındadır, vesayet altında bir başbakan vardır. Bu başbakanın iradesi kocaman bir sıfırdır. İradesi yoktu. Bir kişiyi bile ’istifa ettirdim, seni milletvekili yapacağım’ diyor, ertesi gün fırçayı yiyor, gerisin geriye aynı yerine gönderiyor. Bu mudur başbakanlık, öyle başbakanlık olur mu? Sıfır, etkisiz eleman denir ya, etkisiz eleman bir başbakan var. Kendisine demiştim ki ’gelmiş geçmiş Türkiye’nin en çapsız dışişleri bakanı.’ şimdi söylüyorum en çapsız başbakan" ifadelerini kullandı.
"EKONOMİDE KRİZ BEKLİYORMUŞUZ"
"Ekonomide biz kriz bekliyormuşuz" diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Biz ’kriz’ lafını özellikle ağzımıza almamaya özen gösteriyoruz. Davutoğlu ekonomiden anlamaz, ekonominin e’sini bilmez. O konuşuyor, arkadan abisi konuşuyor. CHP Grubu’ndan açık çağrı yapıyorum, sen, abin, akrabaların, bütün yandaşların çıkın karşıma namusluysanız. Meydan okuyorsan adam gibi çıkarsın karşıma. Kaçak güreşmek benim kitabımda yoktur. Oturur adam gibi mücadele ederiz. Abisinin ailesini de alabilir yanına. Bence bir sorun yok. Abisinin ailesini de alabilir, hep beraber gelsinler. Arkalarına istiyorlarsa ayakkabı kutularını, kasaları hatta 4 bakanı da alabilirler yanlarına. 700 bin liralık saat takarlar, dolar bolken ülkeyi yönetmek kolaydı. Bütün dünyada böyleydi. 2013’te Amerikan Merkez Bankası bir açıklama yaptı ’ben artık ucuz dolar dönemini kapatacağım’ dedi. Karar aldı, karar alınca ertesi gün bizim ekonomi 5’li kırılgan ekonomi haline geldi. Şimdi sormak lazım, bu kadar güçlüyken nasıl oldu da bir karar üzerine ekonomi dünyadaki 5 ülkeden birisi kırılgan hale geldi. Bunun cevabını Davutoğlu’ndan soruyoruz. Ama Davutoğlu cevabını veremez çünkü ekonomiyi bilmiyor. Vesayet altında olan birisinin ekonomiyi yönetmesi mümkün değil. Sanayi üretimi düştü, ben söylemiyorum, Davutoğlu bunlardan haberi yok, hayal aleminde yaşıyor, ayakları yere basmıyor, kuş gibi uçuyor, Türkiye çok iyiye gidiyor. İyi de kardeşim sanayi üretimi neden düştü, hangi gerekçeyle düştü. Seni izlediğin ekonomi politikasından düştü.
Sorumlu arıyorlar, ’efendim dünya konjonktürü böyle.’ Biz de öyleyse oraya da bakacağız. Çünkü akıl var mantık var. Bir devlet akılla mantıkla hukuk içinde yönetilir. Bir devlet palavrayla yönetilmez. Yılbaşından 9 Mart’a kadar TL’deki devalüasyon yüzde 11,4. TL bu kadar değer kaybetti. 90 milyar TL’lik bir zarar var omuzlarımızda. İki kat yapar. Kim yaptı bunu? Fransızlar mı, Almanlar mı, Japonlar mı, Iraklılar mı yaptı? Kim yönetiyor bu ülkeyi? Kendi yapıklarının farkında değiller. 90 katrilyonluk yükü bu milletin omuzlarına yıktılar. Sen kaçak sarayında oturacaksın vesayet altında bir başbakan bu ülkeyi yönetecek. Bu Türkiye’yi kaosa götürür."
Editör: TE Bilişim