Orada yer altı ocakları da var ama genelde yer üstü ocaklarından çıkarılıyor. Buna açık ocak diyoruz. Burada ham olarak üretilen cevheri yan taşlarından temizlemek için cevher zenginleştirme, cevher hazırlama tesislerinde kırma, eleme, yıkama yapılıyor. Yıkama sonucu çıkan çamurlu sular çevreye zarar vermemek için göletlerde biriktiriliyor. Konsantre ve artık olarak iki gruba ayrılıyor. Konsantresi zaten para eden kısım. Bu değerlendiriliyor. İhracat yapılıyor. Önceden cevher sadece ocaklarından çıkarılır, yıkanır, sonrasında ham olarak ihraç edilirdi. Yani konsantre dediğimiz hali satılırdı ama günümüzde uç ürünlerin üretimine hükümet politikası olarak önem verildi ve tesisler kuruldu. Uç ürünleri de ihraç edebilir hale geldik. Çıkan konsantre dediğimiz ürün, bor uç ürünleri üretmek için kurulu tesislere sevk ediliyor. Yani konsantreden ziyade işlenmiş ürünleri de yurt dışına ihraç ediyoruz. Dolayısıyla katma değeri daha yüksek oluyor” dedi.
"BOR MADENİ 500 SAHADA KULLANILIYOR"
Bor madeninin çok geniş kullanım amacı olduğunu da kaydeden Yersel, “Direkt bor ile üretilen bir madde yok. Çeşitli sektörlerde kullanıldığında, üretilen malzemenin kalitesini geliştiriyor. Pozitif etki ediyor. 400-500 sahada kullanılıyor. Örnek olarak cam sanayi diyebiliriz. Isıya dayanıklı cam üretiminde kullanılıyor. En basiti, evinizde kullandığınız borcamlar. Bunun yanında termal şoklara dirençli seramik üretiminde kullanılıyor. Çimento sanayisinde de çimentonun mukavemetini arttırmak için kullanılıyor. Bilhassa asfalt dökülen yollarda yazın ısınınca yumuşama olabiliyor. Yollar bor katkılı çimentoyla yapıldığı zaman direnci artıyor. Böylece yollarda tahribat oluşmuyor. Ziraattan da örnek verebiliriz. Bazı toprakların bor ihtiyacı var. Bor yetersizliğinden mahsul iyi yetişmiyor. Bu ürünlerin gübrelerine takviye olarak bor ürünü de verdiğiniz takdirde mahsulde yüzde 20’ye yakın artış oluyor. Bu, çeşitli araştırmacılar tarafından yapılmış ve bu neticeler alınmış. Bu konuyla ilgili tabii daha çok çalışmaların yapılması gerekiyor” diye konuştu.
"TÜRKİYE BOR ÜRETİMİNDE LİDER"
Türkiye’nin bor üretiminde lider olduğunu da hatırlatan Prof. Dr. Yersel, “Üretimde şu an biz birinciyiz fakat uç ürün bor üretimi konusunda Amerika bizden önde. Amerika bizden sonra en fazla bora sahip ülke. Uç üründe bizden önde olmasının sebebi orada AR-GE çalışmalarının daha yoğun olması. Daha fazla kaynak ayırabiliyorlar. Türkiye’de yüzde 1 kaynak ayırıyorsanız, Amerika yüzde 10 ayırıyor. Amerika’dan başka Rusya, Çin, Şili de bor yataklarına sahip. Türkiye aslında yetişmiş teknik eleman, araştırma kurumları ve üniversiteleri açısından zengin. Bu konuyla sırf ETİBANK uğraşmıyor. TÜBİTAK, Marmara Araştırma Merkezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü de uğraşıyor. En zengin yataklar da bizde ama baktığınızda çok büyük rakamlar dönmüyor. Bor açısından satışlara baktığınızda 800 milyar TL gibi rakamlar görüyorsunuz. Önemli olan çok bor kaynağımızın olması değil, önemli olan ne kadar çıkartabiliyoruz, kullanım alanını ne kadar genişletebiliyoruz? Bunlar önemli” dedi.
"PETROL 30-40 YIL SONRA TÜKENECEK"
Bor madeninin petrole alternatif olan hidrojen enerjisinde de kullanıldığını söyleyen Yersel, “Bor petrole alternatif olan hidrojen enerjisinde kullanılıyor. Şu an Türkiye’nin meselesi 2040’ların meselesi. Petrol, doğalgaz kaynakları azalıyor. Bunların 30-40 sene içinde tükeneceği söyleniyor. Alternatif enerji olarak hidrojen enerjisini görüyorlar. Bunda da bor kullanılıyor. Bor hidrür dediğimiz ürün ile birlikte hidrojen enerjisi üretimi tehlikesiz oluyor. Yangın çıkartmıyorsunuz. Bordan faydalanarak hidrojen enerjisini üretirken depolayıcı görevi görüyor. Bugün hidrojen enerjisi ekonomik değil. Petrolün, doğalgazın üç katı fiyatında. Günümüzde onu stoklamak da çok zor. Hem buna uygun motor sistemi yok. Araçların sistemi benzine, dizele göre ayarlı. Arabaya hidrojen gazını yüklemek de kolay değil ama teknolojilerin buna hazır olması gerekiyor. Oto sanayi direniyor, petrol sanayi direniyor çünkü karşısında temiz bir enerji var. Bozcaada’da ve İstanbul Eyüp’te hidrojen enerjisi tesisleri var, deneme aşamasındalar. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi bu konuda çalışmalar yapıyor. İzlanda ise bu konuda en önde. 2030’larda hidrojeni kullanıma alacak” diye konuştu.
Editör: TE Bilişim