Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı bünyesinde faaliyetlerini sürdüren, Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi'nin (EMCDDA) Türkiye Ulusal Temas Noktası olan Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) koordinesinde yetki sorumluluğu olan çok sayıda kuruluştan temin edilen verilerle 2006 yılından bu yana her yıl "Türkiye Uyuşturucu Raporu" hazırlanıyor. Bu bağlamda, TUBİM koordinesinde ilgili kurumların
katkılarıyla 2010 yılı verileri kullanılarak hazırlanan "Türkiye Uyuşturucu Raporu 2011" açıklandı. Raporda Türkiye'de bu güne kadar Türkiye genelini temsil eden herhangi bir "genel nüfusta" ve "genç nüfusta" madde kullanım yaygınlığı araştırması yapılmadığına dikkat çekilerek, 2011 yılı içerisinde TUBİM tarafından her iki alanda da birer araştırma yürütüldüğü ve araştırmaların saha çalışması safhasının 2011 yılı sonunda tamamlandığı vurgulandı. Rapora göre, 2010 yılında TUBİM koordinesinde Ankara
ilinde yapılan "Genel Nüfusta Madde Kullanım Yaygınlığının Belirlenmesi" pilot araştırmasına göre, son 30 günde esrar kullanım oranı yüzde 0,8 olarak tespit edildi. Genç nüfusta madde kullanım yaygınlığına yönelik olarak, Türkiye'de 2003 yılında 6 ilde uygulanan Alkol ve Uyuşturucu Kullanımına Yönelik Avrupa Okul Anketi Projesi (ESPAD) sonuçlarına göre yaşam boyu en az bir kez esrar kullanımı yüzde 4 olarak hesaplandı. Türkiye'de önleyici çalışmalar kapsamında başta TUBİM, TUBİM il irtibat görevlileri,
Milli Eğitim, Sağlık ve Adalet Bakanlıkları, SHÇEK, Diyanet İşleri Başkanlığı ve büyükşehir belediyeleri olmak üzere pek çok kurum ve kuruluş tarafından bilgilendirici ve farkındalık arttırıcı eğitim faaliyetleri, seminerler, tiyatro, afiş ve broşür çalışmaları, sportif faaliyetler, eğitim-öğretim sisteminde destekleme, mesleki beceri kazandırma, psiko-sosyal destekleme gibi pek çok faaliyetin yürütüldüğüne dikkat çekildi. Problemli madde kullanımının (PDU) "enjeksiyon yolu ile madde kullanımı ya da uzun
süreli veya düzenli eroin, kokain ve/veya amfetamin/metamfetamin kullanımı" şeklinde tanımlandığı belirtilen raporda, Türkiye için yapılan bir tahminde 2010 yılı problemli madde kullanıcı sayısının 17 bin 391 olarak hesaplandığı ifade edildi. İstanbul ve Ankara için ulaşılan sonuçlarda ise İstanbul'da 25 bin 35 ve Ankara'da 5 bin 844 problemli afyon ve türevi kullanıcısı olduğunun tahmin edildiği kaydedildi.
MADDE BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİ
Madde bağımlılığı tedavisinin Sağlık Bakanlığı, üniversiteler ve özel sektöre bağlı 13 ilde bulunan 22 tedavi merkezinde toplam 525 yatak kapasitesi ile yürütüldüğüne dikkat çekilen raporda, 2009 yılında 2 bin 594 olan yatarak tedavi gören hasta sayısının yüzde 11,79'luk artışla 2010 yılında 2 bin 900'e yükseldiği açıklandı. 2009 yılında 106 bin 93 olan ayaktan tedavi başvuru sayısının yüzde 26,57'lik artışla 134 bin 287'ye ulaştığı, ayaktan tedavi verileri alkol tedavi verilerini de içerdiği için
mükerrer verilerin tespit edilemediği ifade edildi.
TEDAVİ GÖREN EN KÜÇÜK KİŞİNİN YAŞI 12, EN BÜYÜK KİŞİNİN YAŞI 66
2010 yılında tedavi görenlerin yüzde 57,14'ü daha önce tedavi görürken, yüzde 41,38'inin ilk kez tedavi gördüğüne dikkat çekilen raporda, şu bilgilere yer verildi:
"Tedavi gören kişilerin yüzde 66,45 oranında ilk ve ortaokul mezunu oldukları görülmektedir. 2009 yılında yatarak tedavi görenlerin yüzde 56,67'si eroinden tedavi görürken, bu oran 2010 yılında yüzde 68,07'ye çıkmıştır. 2010 yılında yatarak tedavi gören her üç hastadan ikisi eroin bağımlısıdır. 2010 yılında yatarak tedavi gören hastaların yaş ortalaması 28,34'tür. En küçük kişinin yaşı 12, en büyük kişinin yaşı 66'dır. İlk kullanım yaşı ortalaması 21,5'tir. Tedavi gören hastalar, tedavi gördükleri
maddeyi ilk kullanım yaşları bakımından incelendiğinde; yüzde10,72'sinin 15 yaşından küçük, yüzde 31,59'unun 15-19, yüzde 28,55'inin 20-24, yüzde 14,17'sinin 25-29, yüzde 6,97'sinin 30-34 ve yüzde 4,83'ünün ise 35-59 yaşları arasında olduğu görülmüştür."
HIV/AIDS VAKALARINDA BULAŞMA YÜZDE 3.25 DAMAR İÇİ MADDE KULLANIMI
Türkiye'deki HIV/AIDS vaka sayısının son 10 yılda yaklaşık 4 misli artış göstererek, 2010 yılında 4 bin 525'e ulaştığı bildirilen raporda, bunun yüzde 3,25'inin, yani 147 vakanın bulaşma yolunun damar içi madde kullanımı olduğu belirtildi. Raporda şöyle denildi:
"2010 yılında Türkiye'de 3 bin 99 Hepatit B ve 604 Hepatit C vakasına rastlanmıştır. Ancak bu vakalardan kaçının damar içi madde kullanıcısı olduğu bilinmemektedir. 2010 yılında yatarak tedavi gören damar içi madde kullanıcılarından HIV testi uygulanan 644 hastadan 0,47'sinin (3), HBV testi uygulanan 618 hastadan yüzde 3,56'sının (22) ve HCV testi uygulanan 666 hastadan yüzde 32,88'sinin (219) sonucu pozitif tespit edilmiştir. 2009 yılında 153 olan doğrudan madde bağlantılı ölüm (MBÖ) sayısı 2010 yılında
yüzde 17,6'lık bir düşüşle 126 olarak gerçekleşmiştir. Ölümlerin yüzde 24,6'sı (31) yabancı uyrukludur. Olguların yaş ortalamasının 34,2 (min:16-max:65), en sık oranın ise 25-29 yaş grubunda olduğu 18 anlaşılmıştır."
EN FAZLA ÖLÜM İSTANBUL'DA
Raporda, en fazla ölüm olayının meydana geldiği ilk beş ilin sırasıyla İstanbul (57), Antalya (15), Adana (14), Gaziantep (9) ve Ankara (4) olarak tespit edildiği ifade edilerek, "Eroin kaynaklı ölümler sıklıkla ülke içindeki kaçakçılık rotaları üzerinde bulunan şehirlerde görülmektedir. Olguların yüzde 88,9'unda (112) afyon türevi en az bir maddeye rastlanmıştır. Önceki yıllardan farklı olarak, 2010 yılında ilk defa toplam 6 olguda metamfetamin/amfetamin maddesi görülmüştür. 2009 yılında ecstasy
kullanımına bağlı herhangi bir ölüm vakasına rastlanmazken, 2010 yılında 1 ölüm olgusu meydana gelmiştir" denildi.
MADDE BAĞIMLILIĞINDAN 144 ÖLÜM
2010 yılında Türkiye'de 144 dolaylı madde bağımlılığından ölüm vakası meydana geldiğine dikkat çekilen rapor şöyle devam etti:
"Olguların yaş ortalaması 33,9 olarak hesaplanmış, en sık oranın ise yine 25-29 yaş grubunda olduğu anlaşılmıştır. Olguların yüzde 27,8'inde ölüm nedeni ateşli silah yaralanması olup, sıklık sırasıyla kalp-damar hastalığı ve trafik kazası şeklinde devam etmektedir. Toksikolojik analizlerde olguların yüzde 21,5'inde (31) afyon türevi ya da afyon türeviyle birlikte diğer madde ya da maddeler, yüzde 78,5'inde (113) esrar, kokain ve amfetamin türevlerinden biri veya birkaçı, bazılarında alkol ve psikoaktif
ilaçlarla birlikte tespit edilmiştir. Olguların yüzde 75'inde (108) esrar görülmüştür. 2010 yılında doğrudan MBÖ olaylarında görülen düşüşün temel nedenlerinin 2010 yılında Afganistan'da afyon üretiminde gerçekleşen yüzde 48'lik düşüşün piyasadaki eroin bulunabilirliğini azaltmış olabileceği ve bağımlıların suboxone ilacına gösterdiği yüksek talebin olduğu değerlendirilmektedir."
Madde bağımlılarının tedavi sürecinden sonra iyi bir sosyal entegrasyona tabi tutulmazlarsa her şeyin başa dönebildiğine dikkat çekilerek, hayatında değişiklik görmeyen bireyin tekrar madde kullanabildiği ifade edildi. Son yıllarda büyük şehirlerde sanayinin hızla büyümesinin getirdiği göç ve nüfus artışının madde kullanım sorunu da dahil olmak üzere pek çok ekonomik ve sosyal sorunları da beraberinde getirdiği vurgulanan raporda, "Türkiye'de sosyal hizmet ve yardımlara olan ihtiyaç; göç, kentleşme, aile
yapısında meydana gelen değişim, nüfus artışı ve işsizlik gibi nedenlerle artarak devam etmektedir. Türkiye'de, bağımlı bireylerin topluma yeniden uyum aşamasında karşılaştıkları en önemli sorunlardan barınma, eğitim ve iş ihtiyaçlarının teminine yönelik hizmetler daha çok SHÇEK ve belediyeler tarafından verilmektedir. Hükümlü ve tutuklulara yönelik çalışmalar ise Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye İş Kurumu tarafından yürütülmektedir" ifadesi kullanıldı.
Türkiye'de madde bağımlılarının tedavi döneminden sonra durumlarının izlendiği ve kendilerine yardımcı olunduğunu söylemenin mümkün olmadığı ifade edilen raporda, "Çünkü bunu sağlayacak müstakil bir kuruluş yoktur. Bu itibarla Türkiye'de madde bağımlılarının rehabilitasyonu için var olan kapasitenin arttırılması, sivil toplum kuruluşlarına ve belediyelere tedavi ve rehabilitasyon hizmeti sunmalarına olanak sağlayacak düzenlemelerin yapılması ve sosyal güvenlik sigortasının, madde bağımlılarının tedavi
merkezlerinden sonraki rehabilitasyon sürecini de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir" denildi.
81 BİN 960 OLAYDA 126 BİN 99 ŞÜPHELİ YAKALANDI
2010 yılında Türkiye genelinde toplam 81 bin 960 uyuşturucu olayı meydana geldiği açıklanarak, bu olaylarda 126 bin 99 şüphelinin yakalandığı ifade edilen raporda şunlar denildi:
"Meydana gelen 81bin 960 uyuşturucu olayının yüzde 89'u (72bin 826) uyuşturucu madde kullanma/bulundurma, yüzde 11'i (9bin 134) ise satma/kaçakçılık/imal suçlarından oluşmuştur. 2010 yılında Türkiye'de 4 bin 155 eroin, 74 bin 168 esrar, bin 249 kokain, bin 371 ecstasy ve 154 captagon olayı meydana gelmiştir."
Uyuşturucuya bağlı suçlardan ceza infaz kurumlarında bulunan kişi sayısı 2005 yılında 4 bin 125 iken, 2010 yılında bu sayının yüzde 504 artışla 24 bin 925'e ulaştığına dikkat çekilerek, "2010 yılı itibariyle ceza infaz kurumlarında bulunanlar arasında uyuşturucu suçları, toplam sayının yüzde 20,7'si ile ilk sırada gelmektedir" denildi.
Raporda madde kullanıcılarının maddeye başlama nedeni olarak "merak" ve "arkadaş etkisi"nin hemen her yıl ilk sıralarda geldiği belirtilerek, "Madde kullanıcıları maddeyi en çok terk edilmiş yerlerde, ardından da kendi evlerinde kullanmaktadırlar. Madde kullanımı evlilere oranla bekarlar arasında daha yaygındır. Türkiye'de en fazla kullanılan madde esrardır. Kullanım sırasına göre ilk sırada sigara ve ikinci sırada alkol gibi legal maddeler gelirken, illegal maddeler arasında ilk sırada esrar
gelmektedir. Buna göre sigara ve alkol kullanımının, illegal madde kullanımına geçişte ilk adım olduğu değerlendirilmektedir" ifadesi kullanıldı.
TERÖR ÖRGÜTÜ BAĞLANTILI 839 KİŞİ YAKALANDI
Güvenlik güçleri tarafından PKK/Kongra-Gel terör örgütünün yanı sıra DHKP/C, TKP-ML, DEVSOL ve ASALA terör örgütleriyle bağlantılı olduğu tespit edilen, 1984 yılından 2011 yılı Nisan ayına kadar narko-terörizm kapsamında yürütülen 363 operasyonda 839 şahıs yakalandığı açıklanan rapor şöyle devam etti:
"Bu operasyonların 60'ında PKK/Kongra-Gel hücre evleri ve sığınaklarında yüksek miktarlarda uyuşturucu yakalanmıştır. Terör örgütlerine karşı yapılan operasyonlarda 4 bin 253 kg eroin, 22 bin 830 kg esrar, 4 bin 305 kg bazmorfin, 8 kg afyon sakızı, 710 kg kokain, 33 bin 7412 adet sentetik uyuşturucu, 26 bin 190 litre asetik anhidrit ve 2 adet imalathane ele geçirilmiştir."
Türkiye'de afyon ve türevlerinin illegal üretiminin yapılmadığına dikkat çekilen raporda, Türkiye'ye ulaşan afyon, baz morfin ve eroinin temel kaynağı Afganistan olarak gösterildi. 2010 yılında Afganistan'daki afyon üretiminde yaşanan yüzde 48'lik düşüşün Türkiye'deki eroin yakalama miktarlarında da bir düşüşe yol açtığına işaret edilerek, şu ifadeler kullanıldı:
"Buna rağmen Balkan rotası üzerinde bulunan Türkiye'de önemli miktarlarda eroin yakalamaları devam etmiştir. 2010 yılında Türkiye'de 12 bin 690 kg eroin ele geçirilmiştir. Eroin yakalamalarındaki düşüş 2009 yılına oranla yüzde 21 oranında gerçekleşmiştir."
2010 yılında Türkiye'de 73 bin 309 kg esrar ele geçirildiği belirtilerek, bu rakamın 51 bin 451 kg olarak gerçekleşen 2009 yılına oranla yüzde 42,5'lik bir artışı ifade ettiği kaydedildi. 2010 yılında toz esrar yakalamalarında 2009 yılına oranla yüzde 206,5'lik ciddi bir artış görüldüğü vurgulanarak, "Bunun temel nedeninin, 2010 yılında Afganistan'daki afyon üretiminde görülen yüzde 48'lik düşüşün ardından, eroin temininde güçlük çeken kaçakçılık organizasyonlarının yurt dışından Türkiye'ye toz esrar
kaçakçılığı yapmış olmaları olduğu değerlendirilmektedir.Türkiye özellikle son yıllarda giderek artan oranda kokain kaçakçılığına maruz kalmaktadır" şeklindeki tespitlere yer verildi.
Türkiye'de yakalanan kokain maddesinin büyük oranda hava yolu kuryeleri üzerinde yakalandığının tespit edildiği açıklanan raporda şöyle denildi:
"2010 yılında toplam 302 kg kokain yakalanmıştır. Bu rakam 2009 yılına (88 kg) kıyasla yüzde 243,2'lik ciddi bir artışı göstermektedir. Türkiye'de yakalanan ecstasy tabletleri çoğunlukla Hollanda ve Belçika'dan getirilmektedir ve bunların neredeyse tamamının iç pazarı hedeflediği bilinmektedir. 2010 yılında Türkiye'de 924 bin 861 adet ecstasy tablet ele geçirilmiştir. Bu sayı 2009 yılına göre yüzde 113,8 oranındaki bir artışı ifade etmektedir. Türkiye captagon kaçakçılığından hem transit hem de pazar
olarak etkilenmektedir. Türkiye'de 2010 yılında 1 milyon 69 bin 250 adet captagon tablet ele geçirilmiştir. 2009 yılında yakalanan 2 milyon 845 bin 157 adet captagona göre bu rakam yüzde 62,4'lük bir düşüşe tekabül etmektedir. Captagon yakalamalarındaki düşüşlerin temel nedenlerinden birisi de, Ermenistan ve Suriye'de captagon üretiminin başlaması nedeniyle Türkiye üzerinden geçen captagon miktarının azalması olarak değerlendirilmektedir. Türkiye son yıllarda giderek artan oranlarda metamfetamin
kaçakçılığına maruz kalmaktadır. Metamfetamin maddesini İran İslam Cumhuriyeti'nden temin eden uyuşturucu organizasyonlarının Türkiye'yi transit olarak kullanarak, kuryeler aracılığıyla hava yoluyla Uzakdoğu Asya ülkelerini hedefledikleri tespit edilmiştir. 2009 yılında yakalanan 103 kg metamfetamin miktarı 2010 yılında 125 kg'a yükselerek yüzde 21,4'lük bir oranda artış göstermiştir.2010 yılında genel olarak madde fiyatlarında 2009 yılına oranla bir artış görülmüştür. En fazla artış yüzde 150 ile eroin
fiyatında olmuştur. Eroinin saflığında ise hafif bir düşüş gözlenmiştir."
Raporda, Erken Uyarı Sistemi (Early Warning System-EWS) kapsamında TUBİM koordinesinde toplanan EWS Ulusal Çalışma Grubu'nca takip edilen 2C-B, 2C-P, JWH-018, CP 47, 497, JWH-073, HU-210, JWH-200, JWH-250, JWH-398, JWH-081, JWH-073 methyl derivate, JWH-015, JWH-122, JWH-203, JWH-210, JWH-019, Cathinone, Cathine ve Catha Edulis isimli bitkilerin Bakanlar Kurulu'nun 13 Şubat 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kararı ile 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun hükümlerine tabi
tutulduğu vurgulandı.
Editör: TE Bilişim