Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendisinden Türkiye’nin dış politikası ve ekonomik öncelikleriyle ilgili konuşması talep edildiğini kaydederek, “Bunu, Türkiye’ye ve Türkiye’nin seçimlerine olan ilginin artması olarak yorumluyorum. Ve gerçekten de hem ekonomik hem de politik açıdan Türkiye son zamanlarda uluslararası toplantılarda ön sıralarda yer almıştır” dedi.
TÜRKİYE, ULUSLARARASI TOPLUMLARA ARTI DEĞER KAZANDIRMAKTADIR
Avrupa’yı saran ekonomik krize rağmen Türkiye’nin, Çin’in hemen ardından dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi olarak ön plana çıktığını ve doğal olarak da bu durumun, birçok kişinin, Türkiye’nin ekonomi politikası ve önceliklerine ilgi duymasına yol açtığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, dış politika alanında da Türkiye’nin gözle görülür bir rol oynamadığı neredeyse hiçbir küresel konunun kalmadığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Gül, “Hakikaten, Irak’tan Suriye ve Afganistan’a, Somali ve İran’dan Arap Baharı’na ve sürdürülebilir kalkınmadan, medeniyetler arası diyaloğa kadar Türkiye, uluslararası toplumlara bir artı değer kazandırmaktadır” dedi. Konuşmasında, “Fakat aslında bu, yeni bir olgu sayılır” diyen Cumhurbaşkanı Gül, yıllarca Türkiye'nin, NATO ittifakının sadık bir kanat ülkesi ve müttefiki olarak görüldüğüne dikkati çekerek, o zamanlar da birçok kişinin Türkiye'nin potansiyelini gördüğünü ancak ülkenin o dönemdeki yurt içi ve bölgesel problemlerinden dolayı bu potansiyel gücü kullanıp kullanamayacağını sorguladığını belirtti.
2002’DE SİYASİ İSTİKRAR YOLUNDA BÜYÜK BİR ADIM ATTIK
Cumhurbaşkanı Gül, “Onları haklı çıkarırcasına, çok uzak değil on yıl öncesine kadar, gerçekten de siyasi istikrarsızlık ve ekonomik kriz konusunda endişe duymaktaydık. O zamanlardan bu zamana ne değişti de bu kadar kısa bir sürede Türkiye günümüzün bölgesel bir güç merkezi haline geldi. Öncelikle, Amerika'da denildiği gibi, siyaset yereldir. Bu nedenle ilgi odağı olmamıza neden olan bu yolculuğumuz aslında Türkiye içerisinde başladı. 2002'de siyasi istikrar yolunda büyük bir adım attık ve o zamandan beri bu istikrar devam etmektedir. Ama siyasi istikrarla aynı zamanda daha güçlü bir Türkiye vizyonu oluştu ve bu vizyonun hayata geçirilmesi adına kesin bir yükümlülüğümüz olduğunu hissettik. Biz ilk olarak kendimize inandık ve geniş bir coğrafyada potansiyelimizin iyiliğin güçlü bir simgesi olacağını düşündük” dedi.
TÜRKİYE OLARAK CESUR REFORMLAR GERÇEKLEŞTİRDİK
Cumhurbaşkanı Gül, bu doğrultuda, demokratik ve ekonomik gelişimlerinin önünde engel teşkil edebilecek sorunları ortadan kaldırmak için cesur reformları hayata geçirdiklerini, öncelikle yasal standartları güncellediklerini vurguladı. Sonrasında, istikrarlı büyümenin yolunu açan ekonomik alanda yapısal reformlar gerçekleştirdiklerini ve ilerleyen günlerde karşılaşma ihtimalleri olan krizlerle başa çıkabilmek için gerekli güvenlik duvarını sağladıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, ayrıca güvenlik uğruna yıllarca feda edilen toplumdaki özgürlüklerin kapsamını genişlettiklerini aktardı.
GÜVENLİK VE ÖZGÜRLÜK ARASINDAKİ DENGEYİ, ÖZGÜRLÜK LEHİNE OLACAK ŞEKİLDE YENİDEN DÜZENLEDİK
Cumhurbaşkanı Gül, “Diğer bir deyişle, güvenlik ve özgürlükler arasındaki dengeyi, özgürlük lehine olacak şekilde yeniden düzenledik. Bunu yaparken de gücümüzü insanlarımızdan ve onların daha iyi işleyen bir demokrasiye olan taleplerinden aldık. AB üyeliği perspektifinden de büyük fayda sağladık” diye konuştu. Sonuç olarak, on yıldan az bir sürede gayrisafi millî hasılayı üç katına çıkarabildiklerini ve bu şekilde Türkiye'nin dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi olmasını sağladıklarını dile getiren Gül, siyasi arenada, asker-sivil ilişkilerini düzenleme açısından önemli adımlar attıklarını, toplumun her bölümünde sosyal ve kültürel hak eşitliğini teminat altına aldıklarını ve azınlıkların sorunlarına özel ilgi gösterdiklerini bildirdi.
KONUMUMUZ, BİRÇOK OYUNCU İLE AYNI ANDA İLETİŞİM KURABİLMEMİZİ SAĞLAYAN BİR MERKEZ ÜSSÜDÜR
Tüm bu reformların Türkiye'nin dönüşmesini sağladığını ve Türkiye’nin canlı bir demokrasiye sahip olurken aynı zamanda kendisiyle barışık daha istikrarlı bir topluma sahip olduğunu da belirten Cumhurbaşkanı Gül, aynı anlayışla, Türkiye'nin dış çevresini de farklı bir ışık altında görmeye başladığını kaydederek, “Coğrafi bölgemizi ve tarihimizi bir tür kötü kader veya dezavantajlar bölgesi olarak görmekten vazgeçtik. Aksine, bulunduğumuz konumun, birden çok oyuncu ile aynı anda iletişim kurabilmemizi sağlayan birçok bölgenin merkez üssü olduğunu düşünmeye başladık” dedi.
İŞ BİRLİĞİ VE DİYALOG İLE BU BÖLGE ORTAK BARIŞ VE REFAH BÖLGESİ OLABİLİR
Türkiye’nin sayısız toplumlarla olan benzersiz bağlarını, kendilerine tarihî, kültürel ve her yöne doğru kavramsal derinlik sağlayan stratejik kazançlar olarak gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Gül, “Biz, iş birliği ve karşılıklı diyalog yoluyla bu bölgenin çatışma bölgesinden çıkarak, ortak barış ve refah bölgesi olabileceğine inanmaktayız ve bunun sonucunda bölgede bulunan tüm uluslara bir ‘barış payı’ sunmayı hedefliyoruz” dedi.
EKONOMİK VE POLİTİK AÇIDAN GÜÇLENDİĞİMİZ ÖLÇÜDE DIŞ POLİTİKADA DA AKTİF HALE GELDİK
Konuşmasında Cumhurbaşkanı Gül, “Böyle bir politika izlememizi, elbette ülkemizin büyüyen ekonomisi ve ilerleyen demokrasimiz kolaylaştırdı. Diğer bir deyişle, ekonomik ve politik açıdan kendi ulusumuzda ne kadar güçlendiysek, dış politikamızda da o denli aktif hale geldik ve kendimize olan güvenimiz arttı. Bu bağlamda kendi bölgemiz ve ötesindeki ülkelere ulaşmayı başardık. Daha uzaktaki komşu ülkelerle tesis ettiğimiz diyalog yoluyla, siyasi uzlaşma alanlarımızı genişletmeye çalıştık, ekonomik dayanışmayı zenginleştirdik ve kültürel ve sosyal anlayıştan oluşan köprüler inşa ettik. Bu kadar iddialı bir politikayla ilgili kesin yargılara varmak için tabii ki on yıl kısa bir süredir. Ama şimdiden hatırı sayılır ölçüde yol katettiğimizi görebiliyoruz. Sadece komşularımızla bile, son on yıl içerisinde ticari hacmimizi dörde katlamış durumdayız. Birçok olayda, ülke olarak barışı sağlamak ve uzlaşma sağlamak açısından etkili bir rol oynadık. Örneğin Afganistan ve Pakistan arasında iş birliği oluşturmak adına ortak bir platform oluşturma çabalarımız veya Bosna-Hersek ve Sırbistan arasında iş birliği sağlama doğrultusunda gösterdiğimiz gayretler şimdiden meyvelerini vermeye başlamıştır” dedi.
Editör: TE Bilişim